The Non-Obvious Company‘nin kurucusu ve trend küratörü olan Rohit Bhargava, 16 yaşındayken ailesi tarafından mühendislik kampına gönderilmiş. Oraya adım attığı ilk andan itibaren konuşulanları anlamadığını ve orada değer yaratamayacağını anlamış. Bulunduğu çalışma grubunda ise ona ihtiyaç olmadığını ve sadece kalabalık yapmaması gerektiğini söylemişler. Adeta istenmeyen kişiye dönüşen Bhargava, bir anda elde ettiği bu boş zamanı kampta oyun geceleri, açık mikrofon komedi akşamları, frizbi yarışması gibi aktiviteler organize etmeye ayırmış. Sosyalleşme, insan ilişkileri üzerine zaman harcama vakti bulunca da kampın sonunda örnek vatandaş ödülü kazanmış. Yaptığı hiçbir şeyin mühendislikle alakalı olmamasına rağmen aldığı bu ödül ona 16 yaşındayken önemli bir ders vermiş; İnsanların ihtiyaçlarına yönelik düşünürsen, herkesin görmediği şeyleri görmeye başlarsın.
Bhargava’nın karşılaştığı önemli kırılma anlarından birisi de Ed Sheeran’ın 2011’de, yani daha herkesin bildiği parçalarla ortalığı kasıp kavurmadan çok önce, NP Sessions’daki bir performansıyla karşılaşmış. Ed Sheeran, gitarı ve loop machine’i ile çok küçük bir kitleye konser veriyor. Öyle ki, bu insanlar şu anda nasıl hava atıyordur bu anıları hakkında. Videonun 2. dakikasındaki bir kişi ise Bhargava’nın dikkatini çekiyor. Herkes kameralarıyla, telefonlarıyla kayıt alırken o adam elinde boş bir su bardağıyla sadece müziği dinliyor. Herkes o anı kaydetmekle o kadar meşgul ki performansın tadını çıkaramıyor. Su bardaklı adam hariç. Herkesin bakmadığı yöne bakmak ve anın keyfini çıkarmak da bu basit örneklerle karşımıza çıkıyor. Rohit Bhargava, motivasyon posterleri gibi klişe bir şekille hayallerinizin peşinden gidin, özgür ruhlu olun demiyor. Günlük rutin içerisinde farklı şekilde bakmayı öğrenebileceğimizi söylüyor. Bu şekilde kendine “göz önünde olmayan şeyleri” düşünmeyi öğretmeyi aşılıyor. Ve herkesin bu düşünce yapısını öğrenebileceğini, dünyayı farklı görebileceğini dile getiriyor.
The Non-Obvious Company, her yıl bir sonraki yıl boyunca konuşulabilecek trendleri topluyor ve kitaba dönüştürüyor. 2018 Non-Obvious: How to Predict Trends and Win the Future ismiyle bu yılın kitabı da dikkat çeken konu başlıklarını göz önüne olmayan yönlemlerle ilişkilendiriyor ve bir bağ kuruyor. Kitaba göre yılın öne çıkan konu başlıkları şu şekilde:
1- Manipulated Outrage
Her şeye ve herkese karşı öfkeliyiz. Bianco Footwear’ın reklam filmindeki 2018’in nefret’in yılı olması gibi medya, siyaset ve çevremizden etkilenerek bitmeyen bir tetiklenmiş öfkeyle hareket ediyoruz. Sinirli olmak artık alışılageldik bir gerçek. İnternette gördüğümüz kimi durumlara gösterdiğimiz aşırı tepkiler de bunun bir parçası. Sinirli olmak artık kimliğimize işliyor. Öte yandan kimse kimseye sinirlenmemeyi, öfkelenmemeyi söyleyemez. Bu nedenle bireysel olarak döngüyü beslememek ve öfkeden uzaklaşmak değişimin başlangıcı.
2- Ungendered
Geçtiğimiz yıllarda sıkça konuşulan kadınların güçlenmesi ve daha fazla öne çıkması konuları günümüzde yerini cinsiyet kavramlarının geleneksel anlayışta ortadan kalkışına bırakıyor. Wonder Woman, Star Wars: The Force Awakens’dan Rey gibi yapımlar ve Brawny’nin #StrengthHasNoGender, SSGA’nın Fearless Girl gibi kampanyalar da bu değişiminde rol alan aktörler arasında. Ancak cinsiyet algı ve rollerindeki bu değişim gelecekte kendini ikiliksiz (non-binary) bir dünyaya bırakıyor. Kendini erkek veya kadın olarak tanımlamayan bireyler güçleniyor ve toplumdaki algı da iyi yönde değişiyor. Facebook’un cinsiyet seçimlerini kadın-erkekten çıkarıp daha geniş bir seçenek havuzu sunması, Kanada’nın pasaportlarında 3. cinsiyet seçeneği olarak belirtilmemiş koyması da bu trendin habercisi. Böylece ikilik içinde gördüğümüz kadın-erkek düzeni de değişecek ve alışmadığımız yeni bir dünyaya adım atacağız.
3- Human Mode
Teknoloji kusursuzlaşmaya devam ederken insan faktörü önem kazanmaya başlıyor. Her aracın otomasyonla çalışırken insanlar daha kişisel, daha otantik deneyimler arıyorlar. Bu da teknoloji-insan ilişkisine yeni bir anlam kazandırıyor. Ev yaşamına uyum sağlayan, yaşlılarla iletişim için geliştirilen robotlar da bizim teknoloji içinde yarattığımız insansı bir dokunuş. Süpermarket devi Tesco’nun ise yaşlı müşterileri için hazırladığı sakin kasa sistemi de daha analog bir noktadan bu trendin bir harbecisi oluyor.
4- Light-Speed Learning
YouTube ile birlikte her şeyi kolayca öğrenebiliyoruz. Musluk değiştirmekten yemek tarifine kadar her şey öğrenilebiliyor. İlgimizi çeken konular hakkında hızla bilgi alabilmemiz de öğrenme iştahımızı kabartıyor. Zoraki değil isteğe bağlı meraka dayalı bir öğrenme süreci oluyor. Bhargava’nın bu trend için verdiği örnek ise öğrenmenin ne kadar kolay olduğunu gösteriyor; Nisan 2017’de ABD’deki 8 yaşındaki bir çocuk acıkıyor ve babasının arabasını alarak McDonald’s’a gidiyor. Otomobil kullanmaktan satın almaya kadar tüm işlemi kendi yapıyor.
5- Enlightened Consumption
Tüketim alışkanlıklarımız da son dönemde ciddi değişim yaşayan bir başka dinamik. Mükemmel görünümlü meyve ve sebzelere karşı doğası gereği farklı şekillerde büyüyenler için hazırlanan Inglorious Fruits & Vegetables kampanyası büyük ses getirmiş ve ödüller kazanmıştı. Eşya satın alma algısını yerini deneyime bırakmıştı. Turizm, seyahat, kültür sanat gibi pek çok endüstri deneyim vadediyor. Bu trending bir sonraki adımı dönüşüm satın alma olacak. İnsanlar kendilerini değiştirecek ve geliştirecek şeylerin peşinden gidecek. REI’ın Opt Outside kampanyasıyla Black Friday’de mağazalarını kapatmıştı. Böylece kendi savunduğu şeyi, dışarıda olmayı sattıkları ürünlerin ve kazancının önüne koyduğunu göstermişti.
6- Disruptive Distribution
Dağıtım sistemlerindeki gelişmeler hem yeni girişimlerin ortaya çıkmasına hem de mevcut şirketlerin form değiştirmesine neden oldu. Eve yemek servisi yapan servisler sayesinde sadece mutfaktan oluşan restoranlar doğdu. Mekanlarında misafir ağırlamadan sayede paket servis ile ayakta kalabilir hale geldiler. Relonch ise fotoğraf tüketimine yeni bir model sunuyor. Fotoğraf makinesi ile çektiğiniz fotoğrafları rötuşla daha iyi hale getiren sistem aylık abonelikle çalışıyor. Medya şirketlerinin yaratıcı stüdyo alanına dönmesi ve prodüksiyon konusunda hepsinin adım atması da dağıtımdaki önemli değişimlerden.
7- Lovable Unperfection
Kusursuz olma arzusunu yavaş yavaş geride bırakıyoruz. Artık kusursuzluklar, hatalar sevilebilir bir algıya dönüşüyor. Ugg ve Croc marka ayakkabıların sevilmesi herkesin empati kurabileceği bir durum. Bhargava, Ugg kelimesinin de ugly (çirkin) kelimesinden türediğini söyledi. Amsterdam’daki dünyanın en kötü hostellerinden olan Hans Brinker Budget Hostel de kusurların eksiklerin çekiciliğine harika bir örnek. Çünkü bu hostel gerçekten hiçbir hizmet sunmuyor ve adeta dökülüyor. Sunduğu bu beklentisizlik de yeni bir hikaye yaratmanızı sağlıyor. Bu da sevilmesini sağlıyor.
Rohit Bhargava sunumunu tamamlarken püf nokta olarak çevremizde olan bitenlerin kesiştiği noktalara bakmamızı ve bir dergi reyonundan da bize en uymayan asla almayacağımız bir dergiyi alıp okumamızı önerdi. Çünkü o dergilerin hedef kitlesi asla biz değiliz ve bilmediğimiz bambaşka şeyleri konuşuyorlar. Facebook ve Google’da bile bulamayacağımız bir dünyaya adım atabiliriz çünkü algoritmalardan uzak ve beklenmedik bir davranış göstermiş oluyoruz.
Sunumun tamamını aşağıdan inceleyebilir ve buradan dinleyebilirisiniz.
Görsel: Bigumigu