Kendi alanında ufuk açıcı çalışmalar yapan, sanatı ve teknolojiyi farklı bir gözle bir araya getiren yaratıcıları keşfetmekten ve bu yetenekleri okurlarımızla tanıştırmaktan mutluluk duyuyoruz. Bu heyecanımızı 19 Eylül’de ATÖLYE‘de gerçekleştirdiğimiz Yeni Yaratıcılar‘ın on yedinci etkinliğiyle de fiziksel bir alana taşımaya devam ediyoruz. Bigumigu kurucularından Yalçın Pembecioğlu ile sohbet formatında gerçekleşen etkinliğimizin konuğu Atıl Aggündüz idi. Mimar, tasarımcı, çizer ve aynı zamanda akademisyen olan Atıl ile eğitim ve öğretim hayatı, mimarlık ve tasarım yarışmaları, mimarinin insan yaşamı ile ilişkisi ve yaratıcı işler üretmeyi hedefleyen Piknik Works üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.
Atıl Aggündüz İTÜ Taşkışla Kampüsü’nü gördükten sonra mimarlık okumaya karar veriyor
Ortaokul zamanlarından itibaren tiyatro ile ilgilenen Atıl Aggündüz üniversite zamanlarına kadar oyunculuğu bir meslek olarak düşünse bile zamanla bu hayalinden uzaklaşıyor. Bu değişimin en önemli sebeplerinden biri de aldığı eğitim oluyor. Kamera ve sahne hakkında eğitim alan Aggündüz bu eğitimlerden sonra konservatuar okumanın kendisi için doğru bir seçenek olmadığını düşünmeye başlıyor ve üniversite sınavına gireceği zamanlarda bir arayış içerisine giriyor. Bu eğitimler sırasında da tesadüf olarak gördüğü İTÜ Taşkışla Kampüsü ise aradığı soruların cevabı oluyor. İlk gördüğü zamanlar binanın bir kampüs olduğunu bilmeyen Atıl lise son sınıfta üniversitelerin mimarlık bölümlerini incelerken İTÜ Mimarlık Fakültesinin önceden görüp çok beğendiği bina olduğunu fark ediyor ve bu hedefi doğrultusunda çalışıp İTÜ Mimarlık Fakültesine giriyor.
Üniversite zamanlarındaki yarışma süreci
Atıl, üniversite zamanlarında birçok yarışmaya katılıyor. Bu yarışmalara katılma sebebinin ise tamamen maddi olduğunu söylüyor. Öğrenciliği boyunca mimarlık ve iç mimarlık yarışmalarının yanında tasarım eğitimi sayesinde endüstriyel tasarımı ve ambalaj tasarımı gibi tasarım yarışmaları da dahil olmak üzere 23 yarışmaya katılıyor. Bu 23 yarışmanın 18’inden ödülle dönüyor.
Mekanın sınırlarını zorlayan mekanın insanla ilişkisi üzerine projeler hazırlayan Atıl’ın yolu bu süreçte çizim üzerine çalışmalar yürüten Tokyo merkezli mimarlık ofisi Atelier Bow-Bow ile kesişiyor. 2. İstanbul Tasarım Bienali için mimarlık ofisi ve Türkiye’den bir ekip ile yaklaşık dört metrelik Galata Köprüsü çizimi gerçekleştiriliyor. Bu iş sonrasında Japonya’daki mimarlık ofisinde staj yapmak istiyor ve bütçesini ayarlamak için yeniden yarışmalara katılıyor.
Tokyo macerası dönüm noktası oluyor
Kariyeri için bir dönüm noktası olan Tokyo macerası oradaki insanları kültürünün ve çalışma temposunun farklı olmasından ötürü hayal ettiği gibi olmuyor. Stajının altıncı gününde ofisten çıkan Aggündüz bir daha ofise dönmüyor ve arkadaşı Oğul Öztunç ile 25 gün boyunca Tokyo’da özgürce gezip şehrin ruhunu defterine yansıtıyor. Bu Atıl’ın bir seyahat defteri oluşturma kültürünün de temelini oluşturuyor. Türkiye’ye döndükten sonra yaratıcı işler üretmek amacı ile Piknik’i kuran Atıl ve Oğul gündelik hayatı merkeze alarak işler üretmeye başlıyor.
Atıl Aggündüz ile yarışmalarda ödül almış projeleri, mimarlığın hayatla bağlantısı ve tasarım, çizim, mimarlık üçgeninin birbiri ile ilişkisi hakkında konuşma fırsatı yakaladık. Katılımcılar da bu sohbete ortak olma, Atıl Aggündüz ile tanışma, soru sorma ve defterlerini inceleme fırsatı yakaladı. Bir sonraki Yeni Yaratıcılar etkinlikleri için bizi takip edin!
Görsel: Bigumigu