Dünyanın en önemli yaratıcılık festivali olarak kabul edilen Cannes Lions birkaç hafta önce Fransa’da gerçekleşti. Bigumigu olarak Akbank’la birlikte tüm festivali sizlere haber, canlı yayın ve videolarımızla aktarmıştık: bigumigu.com/canneslions2015
Bu yıl özellikle Glass Lion kategorisinde yarışan cinsiyet ayrımına odaklı işler ve sağlık, temel gıda sıkıntısı yaşayan toplumlar, farklı sınıfların mücadeleleri, kadın ve erkek eşitliği gibi konularda mücadeleye destek olmak için yola çıkmış sosyal sorumluluk kampanyaları dünyanın pek çok ülkesinden katılan reklam profesyonellerinin ilgi odağı oldu: “Lucky Iron Fish”, “#Likeagirl”, “The Marathon Walker” gibi.
Bir hafta boyunca yaratıcılığın ve ilhamın Cannes atmosferini değiştirdiği festivalin ardından Manajans JWT Başkanı Tuğbay Bilbay ile kısa bir Cannes değerlendirmesi yapalım istedik.
Bilbay, bizler için sosyal farkındalık kampanyalarının öne çıkma sebeplerini ve beklenen etkilerini değerlendirdi. Kendisiyle yeni nesil reklamcılık ve Y&R Team Red‘in Grand Prix ile dönen Kırmızı Işık kampanyası vesilesiyle de hedefe göre yeni mecra kullanımı hakkında verimli olduğuna inandığımız bir sohbetimiz oldu.
Bu yıl Cannes‘da sosyal farkındalığın artmasına yönelik kampanyalar her zamankinden daha çok dikkat çekti. Bunun sebebi sizce nedir?
Galiba dünya kötüye gidiyor ve herkesin iyiye olan özlemi arttı. Akıllı aletlerle birbirine kablosuz bağlanan, dünyadaki her olayı üstelik ilk elden filtresiz duyan insanoğlu ilk kez bu kadar kötü şeyi bu kadar net görüyor, duyuyor. Bunu en çok sosyal medyanın insanda yarattığı sansürsüz farkındalığa bağlıyorum.
Sosyal farkındalık kampanyalarının gücü, etkisi bekleneni karşılıyor mu? “İyi bir reklam filmi” olmanın ötesine geçebiliyor mu?
İyi reklam filmi artık sadece sosyal konularda değil neredeyse hiçbir konuda tek başına yeterli değil. Aksiyon, deneyim ve yapmaya giden bir yol önermiyorsa marka, bunun için bir ortam hazırlamıyorsa bugün olmasa bile yarın kesinlikle başarısız olacaktır. Film testleri yanıltabilir. İnsanları ısırılmış ürün görmekten, şarkı dinlemekten daha etkin bir şekilde harekete geçirebilen yollar var artık. Elbette iyi sosyal kampanya da iç acıtan değil daha iyiye giden yolda herkese adım attırabilen, sonuç alabilendir.
Markaların sosyal fayda ve sosyal sorumluluk kampanyaları geçtiğimiz yıllara göre daha fazla konuşuldu. Bu durum gelecek yıllarda markaların kendilerini farklı konumlandırmalarını sağlayabilir mi?
İnsani bir amacı olmayan markanın fark yaratabilmesi ve ne önerdiğini dinletebilmesi artık çok mümkün değil.
Glass Lion kategorisinde toplumsal cinsiyet algısını ve ön kabullerini yıkmaya çalışan, eşitlik ve toplumsal rollerin adil dağılımı için kolları sıvamış kampanyalar gördük. Bunun Türkiye’ye yansıması nasıl olacak sizce?
Türkiyemiz adaptasyon konusunda hızlı bir ülkedir. Bu konuda oldukça ciddi çalışmaları yıllardır yapan bir ülkedir. Ancak bu çabaların büyük bölümü bilinçlendirme veya tekil örnekler üzerinden gösterim seviyesinde kaldı. Artık harekete geçiren, sonuç alan, adım attıran kampanyaları daha fazla yapabilmeliyiz. Bence buna hazırız.
Türkiye’nin ilk Grand Prix ödülünü kazanan TeamRed ve Kırmızı Işık uygulaması Türkiye’de yeni mecra kullanımları için vizyon değiştirecek etki yaratabilir mi? Hedefe göre mecra seçimleri, eskiye nazaran daha büyük öneme sahip olacak mı?
Bu harika bir örnek ve çok cesaretlendirici. Yeni mecralara açılabilmemiz için markaların pazarlama ve iletişim planlarını daha yaparken ortaklarını yani ajanslarını yanlarına almaları gerek ki bizler hesabı kapanmış medya satın alımlarının arasından sürpriz işler değil planlı programlı hedefleri olan işler çıkarabilelim.
Yeni nesil ajansların çalışma dinamiklerinden bahsedebilir misiniz? Onları “yeni nesil” yapan şey ve farklılaştıran değerler nelerdir?
Önce kendini bileceksin, sonra ürününü ve tüketicini, bunları çok iyi bileceksin. Bildiğini sanıyorsun ama bilmiyorsun. Eski bildiklerini, hep kullandığın haritaları pusulaları atacaksın. Dışarıda yeni bir dünya var. Bu dünyanın bağlarına hakim olacaksın. Markanı göstermekle, ismini çığırmakla değil tüketicini var etmekle yeni olabileceğini anlayacaksın. Ancak aynı zamanda yeni olmak, teknolojik hokkabazlıkla da değil birbirine bağlanmış yeni dünyanın hareket ve çekim merkezlerini anlamak ve buna göre “çözümler üreten”, “harekete geçiren”, “insanı var eden” fikirleri “yapmak” ve yaptırmakla mümkün. Biz bunun peşindeyiz.
Görsel; manajans-jwt