Hırsının, aç gözlülüğünün ve egosunun kurbanı olan insanlık üzerinde yaşadığı gezegene zarar vererek kendi bindiği dalı kesmekten hala vazgeçmedi. Bunun en yakın ve acı verici örneğini Kaz Dağları’nda yaşıyoruz, ciğerlerimiz kanıyor. İnsanın, daha doğrusu sermaye ve güç sahibi insanların(?) şekillendirdiği bir dünyada vahşi yaşamdaki canlıların kaderi de ne yazık ki insana bağlı durumda artık. İnsan, pek çok canlı türünün ortadan kalkmasına neden oluyor. Üstelik bunun en çok da insanlığa zarar vereceğini asla umursamadan. Örneğin arıların yok olmasının insanlar için ne denli büyük bir tehlike yarattığını artık pek çoğumuz biliyoruz. Bu canlılar tozlaşma açısından büyük önem taşıyor. Yok olmaları, insanlar için yeterli gıdanın yetişmemesi anlamına geliyor. Hâl böyleyken, arı nüfusunu artırmayı amaçlayan disiplinlerarası çözümler de hızla artıyor. Yapay çiçeklerle arıları besleyen Food for Buzz ya da 3B baskı robot çiçeklerden oluşan Synthetic Polleniser gibi projeler, en etkileyici örnekler arasında. Hollanda’da Utrecht Belediyesi ise çözümü otobüs duraklarını arı duraklarına dönüştürmekte bulmuştu. Peki yok olan yabani türlerin yerine robotlar geçerse ekosistemin gördüğü hasar telafi edilebilir mi? Hollanda’da gerçekleşen Robotanica adlı disiplinlerarası sergi bu soruya cevap aradı
Vahşi robotlar ekolojik çöküşü durdurabilir mi?
Eindhoven’da düzenlenen Robotanica sergisinin küratörü Arjen Bangma’ya göre yapay canlılar ve akıllı cihazlar soyu tükenmiş türlerin yerini almak için devreye girebilir. Robotanica sergi serisi, teknolojik türlerin vahşi doğası üzerine keşifler yapan bir etkinlik. Robotiğin değişen ekolojide nasıl bir rol oynayabileceğini, nasıl olumlu etki yapabileceğini araştırıyor. Sanatçılar, tasarımcılar ve bilim insanları bu bağlamda yarattıkları projeleri sunuyorlar Robotanica’ya.
Ağaçkakanın gagalama sesini taklit ederek parazitleri ağaçlardan uzaklaştıran bir yapay ağaçkakandan -Rihards Vitols tasarımı- tutun da çiftlik tavukları için doğa manzaralarından oluşan illüzyonlar yaratabilen sanal gerçeklik kulaklıklarına kadar çok çeşitli projeler sergileniyor.
Nesli tamamen tükenme riski taşıyan, hatta bazı türlerinin çoktan tükendiği ağaçkakangiller çevre açısından çok önemli canlılar. Çünkü bu kuşlar, ağaçları ve bitkileri böceklerden koruyor. Ağaçkakanların yok olması demek çok fazla bitkinin ve ağacın zarar görmesi demek. Hatta bu yüzden daha fazla ağacın insanlar tarafından gözden çıkarılması ve kesilmesi söz konusu. Robot ağaçkakan, gerçek ağaçkakanın akustiğini taklit ediyor ve böyle böcekler onun bulunduğu ağaçlardan ve bitkilerden uzak duruyor.
“Gerçek yabani hayvanları koruyabilseydik elbette daha iyi olurdu ama…”
Pek çoğunuz haberi okurken bu robotların ne kadar trajik ve acınası bir çözüm olduğunu içinizden geçirmişsinizdir. Hem yok ediyoruz hem de yerlerine robotları koyarak dünyayı kurtarmaya çalışıyoruz. Küratör Arjen Bangma da bu düşünceye katılıyor ve gerçek ağaçkakanları kurtarmanın daha iyi olacağını kabul ediyor. Ancak Bangma bu tür teknolojik tasarımların, var olan hasarı mümkün olduğunca telafi etmek üzere kullanılabileceğine odaklanıyor.
En büyük sorun insan kaynaklı çölleşme
Bazı bilim insanları şu anki jeolojik dönemi Antroposen/İnsan Çağı (Anthropocene) olarak nitelendiriyor. Bu dönem; insan faaliyetlerinin çevre üzerinde güçlü bir etkiye sahip olduğu, artık geri döndürülmesi çok zor bir sürece girildiği bir dönem olarak tanımlanıyor. Bu çerçeveden bakarsak Bangma’ya göre şu an karşılaştığımız en büyük sorunlardan biri, insan kaynaklı çölleşme. Robotanica sergisinde yer alan Tumbleweed isimli robot, araştırılması zor olan alanlarda bilim insanları için çölleşmeyle ilgili bilgi topluyor ve bir veri merkezine gönderiyor.
Sergide, felaketten kurtulanların aranması veya uzak bölgelerin araştırılması gibi ihtiyaçlara cevap vermek için sürüler halinde vahşi doğaya salınabilecek bir dizi robot böcek de yer aldı. Delft Teknik Üniversitesi öğrencileri tarafından geliştirilen robotik yusufçuk – diğer adıyla-helikopter böceği Delfly bunlardan biri.
Gerçek böceklerle gerçekleştirilen biyobot projesi oldukça rahatsız edici!
Kuzey Karolina Eyalet Üniversitesi’nde geliştirilen ve gerçek hamam böceklerine mikroçipler ve sensörler yerleştirerek onları “biyobotlara” dönüştüren rahatsız edici bir proje de sergide yer almış. Amaç, böceklerin hareketli biyolojik-robot ağlar olarak kullanılabilecekleri bir siber-fiziksel ağ kurmak. Peki bu biyobot projesi gerçekten ne kadar etik? İnsan kendi elleriyle doğaya verdiği zararın faturasını, hayvanların bedenlerine bu şekilde müdahale ederek çıkaracaksa hala egosunun ve bencilliğinin esiri değil midir? Bence bu tür projelerde bilim insanlarının ve tasarımcıların; hayvan hakları ve hayvan refahı için çalışan STK’lara da danışması gerekiyor. Sizce?
Görsel: Twitter