Reklamcıların hayatı bir noktada hep gözlemle alakalı oluyor. Arkadaşını, her zaman gittiği kahvecideki yan masasına oturan çifti, yolda sürekli gözüne çarpan yaşlı amcayı hep izliyor reklamcı. Bilinçli ya da bilinçsiz bu onun hayatının bir parçası oluyor. Kimileri meslek hastalığı der kimileri merak buna. Sahadaki gözlem yeteneğiyle masa başındaki yaratıcılık birleşince de markaların istediği şey oluyor zaten: güzel iş. Bazı reklamcılar sadece reklamla yetinmiyor. Reklamcıların kariyer planlarını değiştirerek yeni sektörlerdeki yolculuklarını eski reklamcı serimizde de inceliyoruz. Şimdi de yeni bir seriyle karşınızdayız: Reklamcı mı Influencer mi? Biz ikisini de yapma demiyoruz ama reklamcılara hangisini hobi olarak yaptıklarını soruyoruz. Daha öncesinde bu sorunun cevabını Kutsal Bayraktar, Erhan Çırak, Şakir Yıldırım, Ezgi Hindistan, Ata Sözütok, Gökhan Yücel, Eren Alphan, Onur Kutluer ve Nian Erten’le konuşmuştuk. Şimdi sıra Deniz Agah’da.
Deniz Agah sektörün eğlenceli ve politik kişiliklerinden. Deniz eğlenceli fikirlerini sadece sektörde değil sosyal platformlarda ve seçim kampanyalarında da göstermekten çekinmiyor. Deniz birçok reklam ajansında çalışmış bir reklamcı. 2014’te CHP ile “tatava yapma bas geç” ve bu senenin İyi Parti “Google Adwords” kampanyalarının arkasındaki yaratıcı zihinlerden. Instagram’da bu sayı 10,9 bin. Deniz’in Charles Emir Richards ile birlikte yürüttüğü “Barikat” kampanyası en başarılı Türk Crowdfunding kampanyalarından olmuştu. Aynı zamanda Vice Magazine için de gazetecilik yapıyor. Deniz’le internette ünlü olmak ve reklamcı olmak arasındaki farklar ve benzerlikler üzerine yaptığımız sohbetimize lafı fazla uzatmadan geçelim en iyisi.
Hobicilerde Şimdiki Durak: Deniz Agah
Hangi markalarla çalıştın ve bu markalara hiç çalışmadığın ya da çalıştığın dönemde kendi hesabından bir paylaşım yaptın mı?
Troll dahi olsa internette takipçi sayısı yüksek hesapların, markalara artısı ya da etkisi reklamlara göre nasıl oluyor?
Hiç senin de geliştirdiğin bir projede influencer kullanıldı mı?
Bir markaya yaratıcı reklam yazarı olmayı mı yoksa influencer olarak paylaşım yapmayı mı tercih edersin?
Türkiye’de takipçi sayısı yüksek bir reklamcıdan ajans tarafında beklentiler ne oluyor ya da beklenti olmuyorsa bu iyi bir şey mi?
Yani her yüksek takipçisi olan bir influencer değildir, oysa ki çoğu ajans yüksek takipçili reklamcıları bir mecra gibi görüyor, her işini paylaşmasını istiyor. Bir hesabın influencer olması için belli bir konuda uzmanlığı olması lazım. Veganlığı ile meşhur bir hesabın kasap reklamı yaptığını düşünün, korkunç bir şey bu. Ayrıca “Bizim işlerimizi neden paylaşmıyorsun?” sorusunu her duyduğumda buz kesiliyorum.
Hangisi daha kolay internette takipçi yükseltmek mi yoksa reklam izletmek mi?
Reklam izletmek daha zor olabilir. Azıcık zıvanadan çıktığınız anda yeniden takipçiler hesaplarınıza üşüşüyor.
Şaka yapmayan fenomen olmak zor. Ama markalar için de şaka yapmak kolay değil. Fenomen olarak bu konudaki görüşlerin ne?
Markanın duruşu bu konuda çok ağır basıyor. Eğer bir markanın ciddi bir duruşu varsa şakalı iletişim yapmak tabii ki daha da zorlaşıyor. Lakin Türkiye insanı mizahla zekayı eşleştirmiş durumda. Komik adam zekidir, komik marka zekidir gibi bir şey.
Takipçi yükseldikçe kendine koyduğun sansürler oluyor mu? Otosansür mekanizman varsa nedir?
Aksine takipçi sayım yükseldikçe kendimi biraz daha Imhotep gibi hissediyorum, en son takipçilerimden benim onuruma bir piramit inşa etmelerini istediğimde Twitter hesabım şikayetten askıya alındı.
Deniz Agah’tan Küçük Bir Seçki
Deniz’i Linkedin, Twitter ve Instagram’dan takip edebilirsiniz.
Görsel: Deniz Agah