Yaratıcı bünyeler için günlük besin kaynağı
“Reklamcı mı, Influencer mı”: Ata Sözütok

“Reklamcı mı, Influencer mı”: Ata Sözütok

İnternetteki popüler reklamcılarla yaptığımız sohbetlerde bu haftaki konuğumuz olan Ata Sözütok, internet ünlüsü olmak ve reklam sektöründe çalışmak üzerine sorularımızı yanıtladı.

Reklamcıların hayatı bir noktada hep gözlemle alakalı oluyor. Arkadaşını, her zaman gittiği kahvecideki yan masasına oturan çifti, yolda sürekli gözüne çarpan yaşlı amcayı hep izliyor reklamcı. Bilinçli ya da bilinçsiz bu onun hayatının bir parçası oluyor. Kimileri meslek hastalığı der kimileri merak buna. Sahadaki gözlem yeteneğiyle masa başındaki yaratıcılık birleşince de markaların istediği şey oluyor zaten: güzel iş. Bazı reklamcılar sadece reklamla yetinmiyor. Reklamcıların kariyer planlarını değiştirerek yeni sektörlerdeki yolculuklarını eski reklamcı serimizde de inceliyoruz. Şimdi de yeni bir seriyle karşınızdayız: Reklamcı mı Influencer mi? Biz ikisini de yapma demiyoruz ama reklamcılara hangisini hobi olarak yaptıklarını soruyoruz. Daha öncesinde bu sorunun cevabını Kutsal BayraktarErhan ÇırakŞakir Yıldırım ve Ezgi Hindistan‘la konuşmuştuk. Şimdi sıra Ata Sözütok’ta.

Ata Sözütok sektörün esprili ve renkli kişilerinden. Ata bu yönlerini sadece parçası olduğu reklam kampanyalarında kullanmıyor, kendisini Twitter’da takip edince bunu fark ediyorsunuz. Ata şimdiye kadar farklı reklam ajanslarında çalıştı ama kendisini internette anlattığı tweet serisinden de tanıyor olabilirsiniz. O seride esprili bir şekilde ev arkadaşıyla evde yaşadığı dizi gibi hayatını takipçilerine anlatmıştı. Twitter’da 66,7 bin takipçisi var. İnsanlar onun sadece reklamlarına gülmüyor. Ata’yla internette ünlü olmak ve reklamcı olmak arasındaki farklar ve benzerlikler üzerine yaptığımız sohbetimize lafı fazla uzatmadan geçelim en iyisi.

Hobicilerde Beşinci Durak: Ata Sözütok

Hangi markalarla çalıştın ve bu markalara hiç çalışmadığın ya da çalıştığın dönemde kendi hesabından bir paylaşım yaptın mı?

4129Grey ve Reaktör İstanbul gibi iki büyük ajansta uzun süre çalıştığım için 30-40 kadar markaya iş yapma şansım oldu. İçinde yer aldığım projeleri kendi hesabımdan genelde paylaşırım. Benim içinde olmadığım projeleri de paylaşma motivasyonum işi sevmeme veya işi yapan kişileri sevmeme bağlı olarak değişiyor.

Troll dahi olsa internette takipçi sayısı yüksek hesapların markalara artısı ya da etkisi reklamlara göre nasıl oluyor?

Aslında bu markaya, stratejisine, hedef kitlesine, zamanın ruhuna, takipçi sayısı yüksek hesapların kimler olduğuna, paylaşım metnine göre değişiyor. Birçok şeye bağlı olarak değişiyor.

Hiç senin de geliştirdiğin bir projede influencer kullanıldı mı?

Dijital tarafta çalıştığım için tabii ki çok kullanıldı. Doğru şekilde yapılırsa influencer iletişimine ilk döneminden beri güveniyorum.

Bir markaya yaratıcı reklam yazarı olmayı mı yoksa influencer olarak paylaşım yapmayı mı tercih edersin?

Şu an ikisini de yapıyorum ama birini seçmem gerekse yazar olmayı tercih ederim. Çünkü “bak bunu ben yazdım” deyip anneme gösterebiliyorum.

Türkiye’de takipçi sayısı yüksek bir reklamcıdan ajans tarafında beklentiler ne oluyor ya da beklenti olmuyorsa bu iyi bir şey mi?

Bence çok bir beklenti olmuyor. Her işin iyi kötü bir yayılım bütçesi, planı oluyor zaten. Sadece o projede çalışan arkadaşlarınız bazen “paylaşsana, daha çok kişiye ulaşsın” diyebiliyorlar. Şeftalili ice tea karşılığında paylaşıyorum. Şeftalili Ice Tea’yi seviyorum.

Hangisi daha kolay internette takipçi yükseltmek mi yoksa reklam izletmek mi?

Reklam izletmek.

Şaka yapmayan fenomen olmak zor. Ama markalar için de şaka yapmak kolay değil. Fenomen olarak bu konudaki görüşlerin ne?

Bence markalar için mizahi içerikler üretmek zor değil. Marka temsilcilerinin bu konudaki engellemeleri, mizah anlayışları ve güvende olma istekleri çoğu zaman buna engel oluyor.

Takipçi yükseldikçe kendine koyduğun sansürler oluyor mu? Otosansür mekanizman varsa nedir?

Takipçi sayımın yükselmesi sebebiyle değil de arkadaşlarımın sürekli emniyete ifade vermeye gitmeye başlamasıyla bir otosansür mekanizmam oluştu. Ofansif konularda otosansür mekanizmam da şöyle: “Bunu yazmazsam ölür müyüm?” Cevap hayır ise yazmıyorum.

Ata Sözütok’tan Küçük Bir Seçki

Organ bağışı hakkında bilinçlendirme kampanyası. Ata bu projenin hem sahibi hem de influencer’i. Tweet’e tıklayarak tüm akışı okuyabilirsiniz.

Ata’nın çok güldüren “ev arkadaşım ve ben” tweet serisi. Yine tweet’e tıklayarak tüm akışı okuyabilirsiniz.

Ata’yı LinkedinFacebookTwitter ve Instagram‘da takip edebilirsiniz.Görsel: Ata Sözütok