Mercedes-Benz’in ilk kez girdiği kompakt sınıftaki temsilcisi A-Serisi için geçtiğimiz aylarda Refresh the Venue’de gerçekleştirilen lansmanınakatıldığımızda
merakla ve ilgiyle beklediğimiz aracın detaylarını incelemiş ve
sonrasında genel özelliklerinden bahsetmiştik. Bu hafta
gerçekleştirdiğimiz test sürüşü ile de yeni A-Serisi’ni çok daha
yakından tanıma fırsatı bulduk.
Karşılaşma
Bu aracın en keyifli yanlarından biri kesinlikle onu
ilk kez görenlerde uyandırdığı hayranlık hissi. Tasarımı onu gerçekten
izlemekten keyif alacağınız bir tablo kadar güzel kılıyor. Aracın
etrafında bir tur attığımda “keşke şurası böyle olmasaymış” diyebildiğim
tek bir nokta dahi olmadı. Elbette bir Mercedes-Benz otomobilinin pek
çok kullanıcıda uyandırdığı algının çok dışında bir görüntüye sahip
ancak yeni A-Serisi ile hedeflenen de tam olarak bu.
Birkaç parça dışında kaliteli ve yumuşak dokunuşlu malzemelerin
kullanıldığı kabin ise yine aracın dış tasarımına yakışır şekilde modern
ve şık bir tasarıma sahip. Direksiyonun tasarımı, göstergeler, düğmeler
ve klima kontrolleri kaliteli olmaları ile birlikte iyi de
görünüyorlar. Koltukların tasarımı ise başlı başına kendinizi özel
hissettiren detaylardan. Kabindeki görsel akıcılığı bozan tek detay ise
bilgi-eğlence sistemi ekranının araca sonradan eklenen bir detay gibi
görünüyor olması. Geleneksel diyebileceğimiz kabin tasarımı ile VW Golf,
bilgi-eğlence ekranını orta konsola entegre ederek bu noktada daha iyi
bir his yakalıyor.
Test aracımız performans olarak pek tatminkar
olmasa da yakıt ekonomisi konusunda son derece başarılı olan 1,5
litrelik dizel motora ve 6 ileri vitesli mekanik bir vites kutusuna sahipti.
Yüksek hızlara ulaşma konusunda pek sorun yaşatmasa da, bu motor seçeneği, aracın dinamik görüntüsü ve çevik sürüş karakteri ile tam bir tezat
içinde. Aracın gövde hareketleri o kadar dinamik ve o kadar sürücüsünü
bu yönde teşvik eden bir yapıda ki bol virajlı bir dağ yolunda
ilerlediğinizde her viraj çıkışında araç adeta çaresiz bir sükunet içine
düşüyor ve çabuk hızlanmak istediğiniz pek çok durumda yine bu hissi
yaşatıyor. Elbette bunun bir sebebi de aracın gövde dinamiklerinin
neredeyse mükemmel olması. Yol tutuş karakteri o kadar dinamik ve
sürücüye o kadar geniş imkanlar tanıyor ki gaza yüklendiğinizde
virajlarda aldığınız keyfi alamıyor olmak sürüş keyfinizi ciddi şekilde
azaltıyor. Test aracında kış lastikleri bulunmasına ve hava sıcaklığının
15 derece civarında olmasına rağmen son derece dengeli olan araç viraj
içinde gaz pedalını kullanarak arkadan kaymaya dahi imkan sağlıyor. Bu
noktada belirtmek istediğim bir nokta da şu; kompakt segmentin yeni
temsilcilerinden biri olan VW Golf de bu dinamik tempoya ayak
uydurabiliyor ancak sürekli olarak limitlerde hissettiriyor. A-Serisi
bunu yaptığınızda son derece doğru hissettiriyor ve keyif veriyor.
sistemi. Sistem devreye girme konusunda kesinlikle fazla aceleci
davranmıyor ve böylece sürücüye bir miktar “eğlence” payı bırakmış
oluyor. Devreye girdiği zamanlarda ise kesinlikle bir panik hissi
uyandırmıyor ve görevini başarılı şekilde yerine getiriyor. Fren sistemi
de aynı başarıyı sergiliyor ve çok yüksek bir hızda direksiyonu
tutmadan sert fren yaptığınızda dahi aracı çizgisinde tutabiliyor.
Elbette bu sportif ve fazlasıyla eğlenceli sürüşün bir dezavantajı var
ve o da sürüş konforunun azalıyor olması. Mükemmel bir tasarıma sahip
koltukların da en zayıf noktası yine konfor konusunda ortaya çıkıyor.
Aracı dinamik kullandığınızda son derece başarılı yan destek sağlayan
koltuklar özellikle bel desteklerinin zayıf olmasıyla uzun yolculukları
biraz rahatsız hale getiriyor.
bilgi-eğlence sistemi ve diğer detaylar ile daha fazla ilgilenme
fırsatı buluyorsunuz. Bu konuda da genel olarak başarılı bir duruş
sergileyen A-Serisi, birkaç detayda hayal kırıklığı yaratıyor. Bunların
ilki ve en önemlisi bilgi-eğlence sistemi ve sistemin kullandığı ekran.
iPhone ile kurduğu bağlantıda yalnızca “shuffle” olarak müzik çalabilen
sistem istediğiniz parçayı dinlemeniz için parçayı iPhone üzerinden
bulup açmanızı gerektiriyor. Sistem, aramalarda ise mükemmel ses
kalitesi sunmasına rağmen kontrolü için kullanılan COMMAND butonunun
konumu ortalama boydaki birisi için bile ergonomik olmayan bir noktada
bulunuyor ve bilgi-eğlence sistemini kullanmak için sağ kolunuzu garip
bir pozisyona almanız gerekiyor. Dahası sistemi kullanırken sadece bu
buton yeterli olmuyor ve konsol üzerinden de kontrol etmek zorunda
kalıyorsunuz. Tasarım detayları olarak ise sürüş sırasında rahatsızlık
veren diğer detaylar ise direksiyon simidinin fazla büyük hissettiren
çapı ve bilgi-eğlence ekranının etrafında fazla geniş plastik bölge.
Her ne kadar 68.000 lira civarında başlayan
fiyatlarla satılıyor olsa da çoğu kullanıcı aracı baz donanım
seviyesinde tutmayacaktır. Prime donanım seviyesine Urban paketi,
panoramik cam tavan ve bi-xenon farlar gibi opsiyonların eklenmesiyle bu
fiyat hızla 90.000 lira seviyesine yükseliyor ve yine de tam otomatik
klima ve hız sabitleme gibi donanımlar da bulunmayabiliyor. Elbette
premium bir markadan araç almanın güzel yanlarından biri olarak donanım
kişiselleştirme eklenebilir. Çarpışma önleme yardımcısı ve konsantrasyon
kaybı uyarısı gibi yenilikçi donanımlar bulunuyor ve araç İstanbul
trafiğinde hiç de sakin olmayan bir kullanımla 5,8lt/100km’lik düşük bir
yakıt tüketimine ulaşabiliyor olsa da yeni A-Serisi’nin varoluş amacı
aslında bunlar değil. Bana kalırsa A-Serisi şık bir giysiyi tamamlayan
mükemmel bir aksesuar ya da sizin kalabalıklardan sıyrılmanızı
sağlayacak şık bir sembol. Sürüşleri ya da diğer özellikleri ne kadar iyi
olursa olsun, rakipleri BMW 1-Serisi’nin ya da Audi A3’ün Mercedez-Benz A-Serisi kadar başarılı
olamayacağı konular tam olarak bunlar.