COVID-19 virüsü önceliklerimizi hızlı bir biçimde değiştirdi. Pandemi devam ettikçe insanların tutumları ve davranışları da değişmeye devam ediyor. Virüs yarattığı bu hızlı değişim insanların bakış açılarını, devletlere duyduğu güveni ve geleceğe dair düşüncelerini de her an değiştirebiliyor.
McCann Worldgroup bünyesindeki Truth Central her yeni dalga ile birlikte değişen düşünceleri bir veri havuzunda topluyor. Pandemiye yönelik tutum ve davranışlar hakkındaki en son araştırmaları paylaşıyor. Haftalık olarak 18 ülkede 16 binden fazla kişiyle gerçekleştirilen görüşmelerde fikirlerin zaman içerisindeki değişimleri tarihleriyle birlikte yer alıyor.
COVID-19 sosyal eşitsizliği açığa çıkarıyor
Küresel pandemi incelemesi; sağlık, ekonomik, politik ve psikolojik olmak üzere dört kesişim noktası üzerinden ilerliyor. Ortaya çıkan sağlık krizinin etkilerinin toplum tarafından nasıl karşılandığı inceleniyor.
Pandemi eşi benzeri görülmemiş değişiklikler olduğunda herkesin farklı koşullarda yaşadığını net bir şekilde hatırlatıyor. Her üç kişiden biri virüsün eşitsizliği ortaya çıkardığına inanıyor. Şili’de bu oran yüzde 54’e kadar çıkıyor. Küresel ölçekte insanların yüzde 26’sı sosyal bölünmenin COVID-19 virüsünden daha kötü bir tehdit olduğunu düşünüyor.
The latest research from McCann Worldgroup Truth Central on our attitudes + behaviors toward COVID-19 pandemic reveals that 1 in 4 people globally believe that social divides are a greater threat to humanity than COVID-19; mending these divisions may be our toughest challenge. pic.twitter.com/HKdV8PbE4A
— mccann_mw (@mccann_mw) July 21, 2020
Katılımcılara salgından sonra artık neyin var olmayacağını umdukları sorulduğunda ise COVID-19 cevabının arkasından en çok söylenen şey ırkçılık oluyor. Bu durum sosyal sorunların toplumda ne kadar köklü olduğunu ve bu durumu düzeltmek için ne kadar hızlı davranılması gerektiğini gösteriyor.
Pandemi sürecinin ilk zamanlarından bu yana insanların kurumlara duyduğu güvende de sarsılmalar meydana geliyor. Ankete katılanların yüzde 24’ü Nisan ayı döneminde hükümetlerin kendileri için hayal kırıklığı yarattığını ifade ederken bu oran Haziran ayına gelindiğinde küresel ölçekte yüzde 27’ye kadar çıkıyor. Ülke bazlı oranlarda ise daha yüksek sayılar dikkat çekiyor. İngiltere’de yapılan araştırmada çok kısa sürede bu oran yüzde 19’undan yüzde 37’ye sıçrıyor. Brezilya’da ise yüzde yüzde 28’den yüzde 36’ya çıkıyor.
Virüsün kendisi ve tedavi yöntemleri hakkında bilinenlerin sürekli olarak değişmesi bilginin geldiği kaynağa olan güveni de sorgulatıyor. Katılımcıların yüzde 29’u Nisan ayı döneminde hangi bilgiye inanmaları gerektiği konusunda emin olamazken bu oran Haziran ayı döneminde yüzde 35’e kadar çıkıyor.
Karantina sonrası hakkındaki düşünceler
Karantina sonrası yeni normale dönüş sırasında da akıllarda soru işaretleri bulunuyor. Yeniden maske olmadan gezmek mümkün olacak mı? İnsanları kuralları harfiyen uygulayacak mı? Bu ve benzeri sorular karantina dönemi sonrası insanların kafasında en çok yer edinenler arasında yer alıyor. Küresel ölçekte her 10 kişiden 3’ü karantina sürecinin olması gerekenden erken bittiğini düşünüyor. İngiltere’de bu oran yüzde 51 iken ABD’de yüzde 35’te kalıyor.
Are we out of the woods yet? Our Truth About Culture and COVID-19 research shows our primary concerns about the pandemic are shifting. What once was primarily a health crisis has given rise to economic and psychological crises and a new focus on persistent racial inequality. pic.twitter.com/qrf4WVrkmQ
— mccann_mw (@mccann_mw) July 22, 2020
İnsanların kaba oranla yarısı kurallara dikkatli bir şekilde uyduklarını ifade ederken yüzde 21’i kuralları biraz daha esnettiğini bildiriyor. Her 8 kişiden biri yürürlükteki kurallardan memnun olmadığı için kendi kurallarını koyuyor. Hükümetlerin hayal kırıklığına uğrattığını ve güvenecekleri bilgilere erişemediğini ifade ediyor. En küçük bölümü oluşturan uyumsuzlar (%6) ise kuralları tamamen görmezden gelmeyi tercih ediyor.
Bir sağlık krizi olarak başlayan COVID-19 süreç içerisinde ekonomik ve psikolojik sorunlara da yol açtı. Bu durum pandeminin sadece sağlık açısından değil eşitsizlikler, ekonomik ölçütler ve diğer kalıcı sorunlar üzerinde uzun vadeli etkiler bırakacağı anlamına geliyor.
Görsel: Twitter, Instagram, McCann Worldgroup