Her hikayenin içinde olanları taşıdığı bir yer olur. Bizim hikayemiz de bizi bugün bulunduğumuz yere taşıdı. Tam da bu sebeple, marka kimliğimizin ve web sitemizin yenilenme habercisi olan kampanyamız aynı zamanda yaptığımız işe nasıl yaklaştığımızın da bir manifestosu. Monroe’da yolumuz 12 yıl içinde sayısız irili ufaklı markayla kesişti, birçok yerel ve global ödül aldık, Londra & İstanbul merkezli olmanın avantajıyla farklı coğrafyalarda projeler gerçekleştirdik. Peki bir ajans olarak hayat bize neler yaşatmıştı ki biz bu ilginç metaforlarla bezeli filmi yaratmıştık? Oscar Wilde’ın ünlü sözü “Be yourself. Everyone else is taken” kampanyayı hazırlarken ilham kaynaklarımızdan biri oldu. Çünkü yaptığımız işin heyecan verici tarafının tam da bu soruyu sormak ve soğukkanlılıkla süreci ilerletmek olduğunu düşünüyoruz.
Kendimizi uzunca bir süredir “görsel ve duygusal kanal” olarak tanımlıyoruz fakat fikirleri dikkat çekici görsellere dönüştürmek bizim hikayemizin sadece ufak bir parçası oldu. Yaptığımız iş sadece bir markayı vitrine koymak için süslemek değil; aynı zamanda onun hikayesini anlatmak ve bunun derinden hissedilmesini sağlamak.
Marka kimliklendirme & konumlandırma süreçlerini sıklıkla terapi sürecine benzetiyoruz, Monroe’yu tanımlarken altını çizdiğimiz “kanallık ediyor olma” yolculuğumuz ise oldukça organik gelişti. Çünkü basitçe tanımlarsak, markaların kendi tonunu, sesini bulmalarına aracılık ediyoruz. Kendimize özgü yaklaşımımız zaman içinde olgunlaştı ve bizi yaratıcılık ile duygusal etkinin kesiştiği bir noktaya getirdi. En büyük içsel motivasyonumuz hem görülen hem de hissedilen markalar yaratmak ya da varolanları bu yönde dönüştürmek. “Gerçek ancak retrospektif bir okumayla anlaşılabilir” isabetli bir saptama. Yarattığımız ve dönüştürdüğümüz markalara dönüp baktığımızda ortak özelliklerinin kalbi olan, canlı markalar olduklarını görüyoruz.
Markaların hayat bulduğu yer: Monroe
“Kalbi olan markalar” ne demek, peki? Biz bu tanımı, hatta daha ötesinde bu düsturu çok sevdik ve sahiplendik. Çünkü içinde açıklık, esneklik, anlama ve anladığını işleme becerisi, zeka, yöntem ve güç barındırıyor. Yani bu “kalp” içine çokça şeyi sığdırıyor. Tıpkı modern insan gibi; ne kadar bağlantılanabiliyor, ne kadar açık olabiliyorsak o kadar zengin bir hayat yaşıyoruz. Artık bu saptamayı yapmış olmak bize yeni ve mütevazi bir pencere açma fırsatı verdi. Marka kimliğine dönüştürücü bir ek olarak Emotion ID kavramını eklemekten mutluluk duyduk.
Emotion ID, geleneksel görsel ve sözel unsurların ötesine geçerek, bir markanın insanlarla olan bağlantısını tanımlayan kendine has duygusal özü yakalamaktır. Bir markanın parmak izi, uyandırdığı duyguları ve hisleri kapsayan organik bir izdüşümüdür. Hayati ve yenilikçi olarak gördüğümüz bu bileşen, etki uyandıran bir marka kimliği yaratmada kritik bir rol oynuyor. Çünkü bizim ideal dünyamızda markalar sadece var olmuyorlar, yaşıyorlar.
Emotion ID yaklaşımı, markaları dinamik ve ilişkilenebilen varlıklar olarak ele alan bu yeni anlayış üzerine kurulu. Günümüz dünyasında, markalar artık evler veya kutular gibi statik varlıklar değil, çevreleriyle sürekli etkileşim halinde olan canlı organizmalar. Bu perspektif, onları çevrelerinden etkilenen ve çevrelerini etkileyen dinamik, organik yapılar haline getiriyor. Buradaki temel fikir, markaların, yaşayan varlıklar gibi, sürekli değişen bir ekosistemin parçası oldukları ve bu ekosistemde uyumluluğun ve ilişkisel dinamiklerin kritik roller oynadığıdır.
Yöntemimiz için “özel dikim bir takım elbise gibi” diyebiliriz. Temel bir yaklaşımımız olsa da, bunu her markanın benzersiz yolculuğuna ve karşılaştığı zorluklara özenle uyarlarız. İlk olarak markanın özüne derinlemesine dalış yapıp o temel soruyu cevaplarız: “Sizi ne motive eder?” Tıpkı bireylerin kimlikleri ve hedefleri olduğu gibi markaların da vardır. Monroe, onlara gerçek özlerini ve duygusal çekirdeklerini bulma yolculuklarında rehberlik eder. Çünkü hızlı evrimleşen bir dünyada, sadece görülmeleri değil, hissedilmeleri de gerekir. Sadece sembol, logo ve sloganlardan daha fazlası, duygusal düzeyde yankılanan hikayelerle yaşayan varlıklardır. Bizim için “Kalbi olan markalar yaratmak”, havalı bir slogandan çok ötesi; bir markanın gerçek özünü, canlılığını ve otantik hikayelerini keşfetmek ve ortaya çıkarmaktır.
Yolumuzun kesiştiği markaların ete kemiğe bürünmüş hallerini çeşitli örneklerle görmek için sizi yenilenmiş web sitemizi keşfetmeye davet ediyoruz.
Görsel: Monroe