İklim değişikliği ve aşırı nüfus artışıyla birlikte tetiklenen en büyük sorunlardan biri gıda krizi. Giderek varlığını daha fazla hissettiren bu krize karşı dünyanın farklı bölgelerinde farklı tedbirler alınıyor. Örneğin Atlanta’da kent sakinleri için gıda ormanı kurulması oldukça etkileyici bir uygulama idi. Yine IKEA’nın kendi araştırma ve inovasyon laboratuvarı Space10’de; böcek larvalarından burger köftesi ve yosundan ekmek yaparak geleceğin fast food yiyeceklerini araştırmakta olduğuna yer vermiştik. Meydan Levy’nin, 4B baskı yapay meyvelerden oluşan Neo Fruit projesi ve İsveç Tarım Bilimleri Üniversitesi liderliğinde hazırlanan geleceğin yemekleri modellemeleri de geleceğe dair öngörülerimizi güçlendirdi. Öte yandan evde yetiştiricilik ve kent bahçeciliği gibi eğilimlerin de yükselişte olduğunun artık hepimiz farkındayız. Yine Web Summit 2020’nin konuklarından Bowery Farming, hem iklim değişikliği kaynaklı tarım sorunlarını hem de kendi önerdiği çözümleri açıklayarak dikkat çekmişti. Tüm bu gelişmelerin ışığında şimdi Plenty’nin dikey bahçelerine göz atalım.
Geleneksel tarımla 720 dönümlük çiftlikten alınabilecek ürünü Plenty yalnızca 2 dönümlük dikey çiftlikten alıyor
Sadece 30 yıl içinde, kentlerde yaşayan insanların dünya nüfusunun neredeyse % 70’ini oluşturacağı tahmin ediliyor. Ne yazık ki bugünkü sistemle, kentlerdeki bu devasa nüfus artışına yetişebilecek ölçüde tarımsal üretim yapılması mümkün görünmüyor. Üstelik mevcut üretim de sel ve kuraklık gibi iklim değişikliği kaynaklı felaketler yüzünden sürekli darbe alıyor. Gelecekte de bugün olduğu gibi kent dışındaki uzak çiftliklerden kentlere gıda nakliyesi yapılmaya devam ederse bu hem karbon salımını artıracak hem de fiyatları olumsuz etkileyerek gıda erişimine olan adaletsizliği artıracak. Bu noktada kentlerin ihtiyacını karşılamaya yönelik geliştirilen dikey tarım yaklaşımı öne çıkıyor. San Francisco’da doğan teknoloji girişimi Plenty de dikey tarım teknolojisinin ön saflarında yer alan bir şirket olarak dikkat çekici işler yapıyor.
Plenty kendi 2 dönümlük dikey çiftliğinde 720 dönümlük sıradan çiftlik arazisinde yetiştirilebilecek kadar ürün üretiyor. Şirket çiftliklerinin geleneksel çiftliğe göre dönüm başına yaklaşık 400 kat daha fazla gıda ürettiğini belirtmiş. En çok dikkat çeken yanlarında biri de üretimi robotlar ve yapay zeka yardımıyla yürütüyor olmaları.
Peki yapay zeka tarım için ne yapabilir? Plenty, bitkileri yetiştiren ortamın su kullanımını, ışığını ve sıcaklığını izlemek için bu teknolojiyi kullanıyor. Yapay zeka çalışmaya devam ederken sürekli kendini geliştiriyor. Işık, su ve sıcaklık gibi değişkenlerin etkilerini karşılaştırarak ekinlerin nasıl daha hızlı ve daha kaliteli bir şekilde yetiştirileceğini de öğreniyor. Bu, yalnızca gıda kalitesi açısından değil, kaynakların korunması açısından da çok önemli. Çünkü Plenty % 99 daha az arazi ve % 95 daha az su kullanarak verim alabildiğini belirtiyor. Web Summit’e konuk olan Bowery Farming de her yıl tarım faaliyetleri için dünyadaki temiz su kaynaklarının %70’inin kullandığına dikkat çekerek durumun ne kadar tehlikeli boyutlarda olduğunun altını çizmişti.
Plenty’nin geliştirdiği sistem, böcek ilacı kullanılmadan ve aşırı hava olaylarının etkilerinden de korunarak üretim yapabilmeyi sağlıyor. Bu anlamda hem daha sağlıklı, hem daha çevre dostu hem de daha ekonomik bir gıda üretim sistemi. Bu sistem sayesinde mevsimi dışında tüketilmek istenen sebze-meyveler, nakliye olmadan kent yakınında yetiştirilebiliyor. Dolayısıyla her anlamda daha az kaynak kullanarak daha kaliteli gıda elde etmeyi sağlıyor.
Dev tarım teknolojisi şirketleri ne kadar etik olabilir?
Plenty yakında Kaliforniya’daki 430 mağazaya ürün sağlayacak ve hem yurt içinde hem de dünya genelinde çok sayıda dikey çiftlik kuracak. Üstelik yakın zamanda Jeff Bezos ve Eric Schmidt gibi büyük isimlerden toplamda 400 milyon dolarlık yatırım almış. Bu da yakın zamanda bu hedeflerini somut olarak hayata geçireceklerini gösteriyor. Gıda talebine çözüm bulunmuş gibi görünse de elbette işin endişe veren tarafları da çok. Yerelde üretim yapan çiftçilerin nasıl geçineceği bunların başında geliyor. Geleneksel tarımla geçinen insanlar hem iklim değişikliğine bağlı sel ve benzeri felaketler hem de bu dikey tarım ağları nedeniyle işsiz mi kalacak? Ayrıca genetiği değiştirilmiş tohumlar nedeniyle yaşadığımız tedirginlik de devam ediyor. Bu dikey çiftliklerde ne tür tohumlar kullanılacak? Geleneksel tarım tamamen bittiğinde ve dünya tarımı bu şirketlerin tekeline girdiğinde neler olacak? Örneğin doğrudan Monsanto ile anlaşma yapmaları durumunda bu ürünleri mi tüketmeye mahkum olacağız? Dünya genelinde faaliyet gösterecek dev tarım şirketlerinden ne derece etik bir yaklaşım bekleyebiliriz? Yapay zekanın kontrolden çıkması durumunda tarımda neler yaşanabilir? Tüm bu sorular ve çok daha fazlası cevap bekliyor. Siz ne dersiniz?
Görsel: Plenty