Yaratıcı bünyeler için günlük besin kaynağı
Down Sendromuyla İlgili Toplumsal Kehanetleri Tersine Çevirmek

Down Sendromuyla İlgili Toplumsal Kehanetleri Tersine Çevirmek

CoorDown’ın “Assume I Can” başlıklı farkındalık kampanyası, kendini gerçekleştiren kehanet kavramı üzerinden Down sendromlu insanlara yönelik önyargılara dikkat çekiyor.

Varsayımlar, insanların yaşamını alt üst edecek derecede tehlikeli olabiliyor. Özellikle de toplumun zihnine kodlanmış varsayımlar her türlü ayrımcılığa, eşitsizliğe, ötekileştirmeye ve hak ihlaline zemin hazırlayabiliyor. Bu varsayımlardan etkilenen topluluklardan biri Down sendromlu bireyler. Zihinsel engelleri nedeniyle bu bireylerden düşük beklentiler içinde olunması aslında onlara zarar veren bir toplumsal yanlışa dönüşüyor. Down sendromlu bireyleri destekleyen kar amacı gütmeyen kuruluş CoorDown‘un yaratıcı ajans Small ile birlikte 21 Mart Dünya Down Sendromu Günü için hazırladığı “Assume I Can” (Yapabileceğimi Varsayın) kampanyası bu yanlışa en iyi şekilde ayna tutuyor.

21 Mart Perşembe günü dünya çapına yayılacak kampanya, Down sendromlu bireylere uygulanan önyargılara ve stereotiplere son verilmesi çağrısında bulunuyor. Aynı zamanda toplumu, bu bireylerin potansiyellerini tam olarak desteklemeye davet ediyor.

Filmin başkahramanı olan Madison Tevlin, başkalarının kendisi hakkında yaptığı varsayımlara meydan okuyor ve bu bakış açısını tersine çeviriyor. Bu olumsuz varsayımlar; kokteyl içemeyeceği, Shakespeare öğrenemeyeceği, boks öğrenemeyeceği, bir işte başarılı olamayacağı, spor yapamayacağı gibi örneklerle açıklanıyor. Bu varsayımların bir süre sonra Down sendromlu insanların gerçeği haline geldiğini; toplumsal dayatmaları kabullenmek ve bu şeyleri yapamayan insanlar olarak yaşamak zorunda kaldıkları vurgulanıyor.

Bu yılki Dünya Down Sendromu Günü’nün teması “Kalıplaşmış yargılara son verin!”

Peki toplumun varsayımları Down sendromlu bireylerin gerçeği haline dönüşüyorsa, o halde toplumun daha olumlu varsayımlar edinmesi sağlanamaz mı? Kendini gerçekleştiren kehanetler mevcutsa, toplumun daha olumlu kehanetlerde bulunması mümkün olamaz mı? Çözümü bu ters kehanet sisteminde bulan başkahramanımız izleyiciyi, kendisinin yukarıda saydığımız tüm aktiviteleri yapabileceğini varsaymaya davet ediyor. Bunun gerçekleşmesiyle birlilte birdenbire kendisine kokteyl içebileceği, Shakespeare öğrenebileceği, boks yapabileceği ve daha pek çok şeyi başarabileceği bir dünyanın kapılarını açıyor. Buradaki genel mesaj şu: Herkes Down sendromlu insanlara inanır ve güvenirse, olumlu bir etki yaratabilir ve onların en beklenmedik hedeflere ulaşmalarına bile yardımcı olabilirler.

Bu inanç ve motivasyon aslında her insanın ihtiyaç duyduğu bir şey. Herkes desteklendiğini hissetmek ister. O halde neden Down sendromlu bireyler bu motivasyondan yoksun kalıyor? Hatta neden tam tersine çevrelerindekilerin inançsızlığına ve beklentisizliğine maruz kalıyor? Bu yanlıştan çok geç olmadan dönmemizin zamanı gelmedi mi? Cevap bekleyen bu sorular gösteriyor ki Dünya Down Sendromu Günü’nün temasının “Kalıplaşmış yargılara son verin!” olması, oldukça haklı gerekçelere dayanıyor.

Yukarıda da söylediğim gibi kampanya, ilk kez 1948’de ABD’li sosyolog Robert K. Merton tarafından tanımlanan, sosyolojik ve psikolojik bir kavram olan “kendini gerçekleştiren kehanet”ten ilham alıyor. Kavrama göre insanların varsayımları ve beklentileri, olayları ilk kehanetin gerçekleşmesini sağlayacak kadar etkilemekte.

“Bana öğretilmeyen onca şeyi düşününce gerçekten sinirleniyorum.”

Birleşmiş Milletler Dünya Down Sendromu Günü Konferansı sırasında çok etkileyici bir anektot zihinlere kazınmıştı. Down sendromlu 29 yaşındaki İtalyan kadın Marta Sodano, bir öğrencinin anlayamayacağını düşünen ve öğrenciye öğretmeyi reddeden bir öğretmenin, öğrencinin öğrenemeyeceği kehanetini yerine getirdiğini söylemişti.

Marta Sodano konuşmasına şöyle devam etmişti: “Bana göre zor ya da kolay kavramı yoktur, bir şeyleri açıklamanın her zaman basit bir yolu vardır. Bana anlatılmayan, öğretilmeyen onca şeyi düşününce gerçekten sinirleniyorum.”

Bir öğretmen, öğrencilerinin öğrenebileceğine inanıyorsa, onlara meydan okuyorsa ve konularını öğretmek için doğru stratejileri buluyorsa, büyük olasılıkla öğreneceklerdir. Aynı durum, bir ebeveynin çocuğunu desteklemesi, ona inanması ve ona kendi seçimlerini yapma yeteneği veren deneyimler sunması durumunda da geçerlidir. Bu teori iş hayatında veya sosyal ortamlarda, okulda, sporda ve daha fazlasında da geçerlidir.

Uluslararası kampanya Perşembe günü İtalya’da CoorDown ile başlıyor. Aralarında Kanada Down Sendromu Derneği, Ulusal Down Sendromu Derneği, Küresel Down Sendromu Vakfı, Birleşik Krallık Down Sendromu Derneği, Yeni Zelanda Down Sendromu Derneği, Down Sendromu Avustralya ve New York’un da bulunduğu birçok uluslararası derneğin desteğiyle dünya genelinde yayına girecek. Ayrıca CoorDown ve ortakları, 21 Mart’a kadar dünyanın her yerinden Down sendromlu kişilerin ve ailelerinin gerçek deneyimlerini sosyal medya hesaplarında yayınlamaya devam edecek.

Görsel: YouTube