Accenture Interactive’in CEO’su Brian Whipple, insanlık olarak sürekli birbirimize telkin ettiğimiz bir kalıp üzerinden iş yapma biçimimizi değerlendirdi. Günümüzde herkesin zamanı çok değerli. Başarı ise sadece yıl sonundaki karlılık ile ölçülmüyor ve geleneksel pazarlama bu süreçte efektif değil. Web Summit 2019’daki Purpose and innovation: Rethinking how we do business başlıklı konuşmasında iş yapma biçimimizi yeniden değerlendirmenin vaktinin geldiğini vurguladı ve tüm konuşması boyunca salondakileri, şirketini ve bu çember içinde olan herkesi kapsayarak biz diye hitap edeceğini belirtti.
İster sanayi devrimini ister bilgi devrimini milat kabul edelim, insanlık olarak çalışma biçimimiz kökten değişti. Toprağa ve doğaya bağlı sabitler bu devrimler sonrasında birer değişken oldu. Böylece insanlık olarak her şeyi yapabileceğimizi düşünür olduk. Uçmak, en yüksek dağlara tırmanmak, uzaya gitmek, denizin derinliklerine inmek, devasa yapılar inşa etmek ve niceleri insanlığın kendi geliştirdiği teknolojilerle başardığı kilometre taşları. Akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle, internetle, sosyal medyayla değiştirdiğimiz şeyler de gündelik hayatı yaşama biçimimizi değiştiren faktörler oldu. Peki ya değiştiremediklerimiz?
Brian Whipple: 20 yıl öncesine göre neler değişti?
Brian Whipple, 1998 yılı ile 2019 yılındaki hastanelerdeki acil servis deneyimini düşünmemizi istiyor. Hastaneye giriş yapılır, kayıt masasındaki yetkili ile konuşulur, bir yere oturup ne kadar süreceği bilinmeden beklenir, kenarda duran dergiler okunur, kişisel bilgiler için sizi çağırırlar, oturup müzik dinlersiniz, yanınızdaki kişiden soğuk algınlık kapmamaya çalışırsınız ve en nihayetinde sizi muayene için çağırırlar. Belki okuduğunuz derginin içeriği değişir, belki müzik dinlediğiniz cihaz. Ancak Acil Servis’e gitme deneyimimizde hiçbir değişiklik yok. 20 yıl öncesi ile günümüz arasında süreç ve akış olarak hiçbir fark yok.
Otomobilimize benzin doldurma deneyimimiz bu 20 yılda ne kadar değişti? Yine benzin istasyonuna gidiyoruz, yine depoyu açıyoruz ve içine 20 yıl önceki gibi benzin dolduruyoruz. satın aldığımız bir kıyafeti iade etme deneyimi ne kadar değişti? Ehliyet alma deneyimi ne kadar değişti? Günümüzde her şeye deneyim yönünden bakıp bazı alanlar yeniden keşfediliyor ve anlamlandırılıyor. Ancak hayatımızın içinde ve temelinde olan bu tip eylemleri ne kadar değiştirebildik, diye soruyor Whipple.
Her şeyi başarabiliyorsak, neden adaletsizlik var?
Brian Whipple, bu girişiyle birlikte Dünya çapında örnekler vererek sorgulamaya devam ediyor. Dünya çapında çocukların %20’sinin temel aşılara erişimi yok. Dünyada 1,1 milyar insanın dijital kimliği yok. 2 milyar insan temel sağlık tesisleri olmadan yaşıyor. 840 milyar insanın elektriğe erişimi yok. Elektriğe erişimin olmaması demek akıllı telefonunun, buzdolabının, televizyonunun olmadığı anlamına geliyor. Ve 2050 yılında yaklaşık 3 milyar insanın evsiz olması bekleniyor. Eğer her şeyi başarabileceğimizi ve yapabileceğimizi düşünüyorduk. O halde bu gerçekler neden hala var?
İster mülteci kampında yaşayanlar olsun, ister devlet tarafından sunulmuş barınaklarda yaşayanlar olsun dünya üzerinde bu kadar evsiz varken ve madalyonun diğer yüzünde bir sürü konut varken bu tezat gerçekten insanlık için mantıklı bir çıktı mıdır diye tekrar soruyor ve ekliyor Whipple; her şey olabileceğimizi sanıyordum, peki gerçekten doğru şeyi mi yapıyoruz?
Doğal afetler de sorunlarımızı pekiştiriyor
Brian Whipple, bu sorunların varlığı ve üretilen abartılı refahın adaletsizliği üzerinden dem vururken doğal afetlerin de alt sınıfları nasıl etkilediğine değindi. 2017’de Maria Kasırgası, Porto Riko’yu derinden etkiledi. Yaklaşık 4.645 kişinin öldüğü ancak kesin sayının tam olarak bilinemediği, 90 milyar dolarlık zararın olduğu ve elektrik altyapısının çöktüğü kasırganın üzerinden 2 yıl geçmiş olmasına rağmen hayat eski haline dönebilmiş değil. 2017’de ABD’den Porto Riko’ya gönderilen içinde içme suyu, gıda ve hayati gereçlerin olduğu 9.500 konteynır San Juan limanında lojistik ve tedarik zincirindeki yetersizlikler nedeniyle beklemiş. Ve besinler haliyle bozulmuş. Hayat kurtarabilecek tüm bu kaynakların sadece lojistik yetersizlikler nedeniyle yok olması Whipple’ı düşündürüyor. İnsanlık olarak bizim lojistik konusunda bilgi birikimimiz yok mu? Türkiye’de yaşayan bizlerin bize doğrudan deneyelimleyebildiği bir lojistik birikimimiz var halbuki. Amazon başta olmak üzere hemen her e-ticaret şirketinin aynı gün teslimat opsiyonu var. Bu bilgi birikimini nasıl Porto Riko’ya yönlendiremiyoruz, diye soruyor Whipple.
Bunları başarmak için yeterli sermayemiz var mı?
Brian Whipple, hepimizin bildiği ve görmezden geldiği, yokmuş gibi davranmanın daha kolay olduğu gerçekleri değiştirmek için yeterli sermayemizin olduğunu düşünüyor. Son bir yıl içinde risk sermayesine ayrılan fon %59, dijital sağlık alanına yapılan yatırım %21 ve küresel sürdürülebilirlik için yapılan yatırımlar %34 artmış. Eski nesillerin bu sorunları insanlığın ve gelecek nesillerin başına ördüğünü irdeleyen Whipple, bunu değiştirebilecek olanların da kendi geleceklerini korumak isteyen yeni nesiller olduğunu söylüyor. Eski nesillerden yeni nesillere sermaye akışı oldukça anlamlı inovasyonun da önü açılıyor.
Şu anda yetişkin olan ve önünde yaşayacak uzun yılları olan nesillerin tüketim alışkanlıkları da değişiklik göstermekte. 2019 verilerine göre, Tüketicilerin %47’si bir marka tarafından hayal kırıklığına uğradı. Tüketicilerin %62’si etik değerleri olan markalara daha fazla ilgi gösteriyor. %67’si şirkete güvenmiyorlarsa onun ürünlerini satın almıyor. %63’ü ise ortak bir amacı paylaştığı şirketleri tercih ediyor.
Brian Whipple, bu noktada beynimizin içine kodlanmış olan korkuyu, güvenme olma ihtiyacını, riskten kaçınma refleksini bir kenara bırakarak çalıştığımız markaları, müşterileri daha fazla zorlamamız ve bu düzenlikleri çözmek için adım atmalarına zorlamamız gerektiğini söylüyor. Ve bu düşüncesini Cannes Lions gibi küresel yarışmalarda ödül de almış örneklerle pekiştiriyor.
Accenture Interactive tarafından Stockholm Exergi için hazırlanan Memory Lane kampanyasıda yapay zeka kullanılarak yalnızlık çeken yaşlıların bu sıkıntısı çözülmüş.
Londra merkezli What3words girişimi, dünyayı 3 metrekarelik alanlara bölüyor ve her birine 3 kelimeden oluşan isimler veriyor. Böylece tüm dünyayı haritalamak için alternatif bir yol sunuyor. Hindistan ve Çin’deki otomotiv üreticileri bu modeli araçlarının konum servislerine entegre etmekte. Ve girişim, 2015 yılında Cannes Lions’da Grand Prix for Innovation ödülünü kazandı.
Brian Whipple, dünya gerçeklerinden ve bu örneklerinden yola çıkarak tekrar soruyor; her şeyi yapabildiğimiz bir dünyada biz ne yapıyoruz? Bu yaptıklarımız yeterli mi? Başka ne yapabiliriz?
Görsel: Bigumigu