Cécile Dormeau, kadın olmayı kendi bakış açısıyla anlattığı GIF çalışmalarıyla dikkatleri çekmişti. Fransız illüstratör ve sanatçı, 2020’de şimdiye kadar karşılaştığı en kötü yaratıcı tıkanmayı yaşamış. Pandemi, beraberinde getirdiği tüm zorluklarla durumu daha da kötüleştirmiş. Ancak sorunun kökleri 2019’a kadar dayanıyor. Cécile her zaman severek çizen bir sanatı iken yavaş yavaş sanatına olan sevgisini kaybetmeye başladığını bu dönemde fark etmiş. Bu tür dönemleri pek çok yaratıcı insanın deneyimlediğinden onunla empati kuracak sanatçı sayısı da oldukça fazladır, değil mi?
Şimdi bu dönem Cécile için geride kalmış gibi görünüyor. Hatta bu ilhamsız dönemden ilham alarak A Creative Block Story adlı bir video da hazırlamış. 12 dakikalık bu videoda; illüstrasyon, fotoğraf ve basit animasyonlar bir arada kullanılmış. Sanatçı videoda, yaratıcı açıdan kısır geçen bu dönemi analiz ediyor, nedenlerini anlatıyor ve bu dönemi nasıl aştığını paylaşıyor.
Tutkudan hüsrana uzanan sürecin baş sorumlusu sosyal medya
Videoda göreceğiniz üzere, tutkudan hüsrana uzanan yolculuğunun ana nedenlerinden biri sosyal medyanın talepleri olmuş. Cécile filmde; Instagram’ın kendisi üzerinde yarattığı baskıyı anlatıyor. Sürekli yeni işler yayınlamak ve her seferinde binlerce beğeni ve yorum almak zorunda hissettiğini açıklıyor. “Sosyal medya harika olsa da, yeterince hazır değilseniz, kendinizi suçlu hissetmenize neden olabilir” diyor. Oysa bazen üretime ara vermemiz gerektiğini söylüyor sanatçı: “Nefes alacak, sanatımızı ve bir sonraki nereye gitmek istediğimizi düşünecek, başka bir yerden ilham alacak zamana” ihtiyacımız var.
Film, markalarla yaşanan olumsuz deneyimlere de yer veriyor
Aynı zamanda müşteriler için iş üretmenin yaratıcılığı nasıl etkilediğine de değiniyor. Markaların Cécile ile temasa geçme nedenleri, onun kadınları ve kadın bedenlerini tasvir ederken kullandığını stili. Fakat sonradan “Daha zayıf olabilir mi? Daha az siyah olabilir mi?” gibi geribildirimler aldığını ve bu ikiyüzlülüğün bununla da kalmadığını açıklıyor. Müşterilerinin zaman zaman feminizmi bir pazarlama aracı olarak nasıl kullandığını, öte yandan kadın sanatçılara düşük ücret ödemekten çekinmediklerini deşifre ediyor.
Sonunda Cécile için işleri tersine çeviren ve onu yaratıcı tıkanmadan çıkaran şey, genç yeğeniyle oynamak ve yeğeninin el işi ve sanat çalışmalarını deneyimlemek olmuş. Bu onu sosyal medyanın ve ticari çalışmanın kısıtlamalarından ve baskılarından kurtarmış. Bu durumu, “Artık saçmalayabilirim. Bu çok özgürleştirici.” diye ifade ediyor. Sonunda bu özgürleşme, kendi eskiz defterinde daha fazla deneme yapmasını tetikliyor ve sonunda Cécile’in illüstrasyon pratiğine geri dönmesiyle sonuçlanıyor. Eşbette aldığı zorlu dersleri, işine ve sanat pratiğine karşı tutumunda değişimleri cebine koymuş olarak!
Kendinizi hırpalamak yerine kendinize karşı nazik olun
Cécile hala yüksek seviyede bir yaratıcılığı yakalayamadığının da altını çiziyor. “Şu anda daha az yaratıcı olmakla barışıyorum ve bu sorun değil” diyor. “Şu anda bir çocuk kitabı yazıyorum ama baskı olmadan. Önce kendim için yapıyorum ve farklı bir şey denemekten mutluluk duyuyorum!”
Peki neden bu deneyimi bir filme dönüştürme ihtiyacı hissetti? İzleyicilerin ondan ne alacağını umuyor? “Amacım, ‘Bu başınıza gelirse yalnız değilsiniz, bu normal’ demekti. Deneyimlerimi ve yaratıcılığa geri dönmek için ne yaptığımı yavaş yavaş anlatmaktı” diyor. “En önemli şey, kendinizi hırpalamak yerine kendinize karşı nazik olmak ve sanat evreninizde tamamen yeni şeyler denemektir. Suçluluk duymadan veya işe yaramaz olduğunu düşünmeden yeni şeyler denemem zaman aldı çünkü bunların illüstrasyonla ilgisi yoktu. Bu, yaratıcılığın verdiği sevinci geri getirmek için izlenen bir yoldu.