Küçüklüğünden beri alakasız eşyaları birbiriyle birleştiren Dominic Wilcox, büyüdüğünde bunun bir algı olduğunu fark etmiş ve üretmekten kendini alıkoyamamış. Geçtiğimiz yıl ev içi tasarımlarına yer verdiğimiz Wilcox, bu kez portfolyosunun hacmini biraz daha genişletmiş. Garip icatlarıyla hayatını farklı deneyimlere sürükleyen sanatçı, steteskop benzeri bir kulaklıkla sesi çapraz noktalardan alan bir kulaklık tasarlamış. Sağ kulak sol tarafındaki sesleri, sol kulak da sağ taraftaki sesleri alıyor. Kulaklığı taktığı birkaç dakika boyunca Wilcox, düşünmekte ve algılamakta büyük güçlük çekiyor. Çünkü neden böyle bir şey yapmak istesin birisi? Çünkü dünyayı böyle nasıl algılayabilir? Peki ya, kulaklığı takmaya devam ederse ve böyle yaşamaya başlarsa? O zaman bu duyunun onun için normal olacağını savunuyor.
Futbol topu görünümündeki bir torbanın içine en sevdiği meyveleri doldurmak ise keyif aldığı hobileri arasında. Elma, armut, şeftali, muz ve istediği her türlü meyveyi bir miktar yoğurtla birlikte topun içine koyuyor. Sonra futbol sahasına çıkıp biraz antrenman yapıyor. İnsanlar onu gördüğünde kendi kendi spor yaptığını düşünüyor. Ancak Wilcox, o sırada en sevdiği içeceğini hazırlamakla meşgul.
Dünyayı algılama biçimimiz, hayat dediğimiz şeyin özüyse Dominic Wilcox’un dünyası birçoğumuzdan oldukça farklı. Yaptığı tasarımlara baktığımız zaman bu düşünceden emin oluyoruz. Saat içine koyduğu heykeller, zamanın akışkanlığı ve karakterlerin bu anlara ne kadar bağlı olduğunu yaratıcı vizyonla ispatlıyor. Akrep ve yelkovanın döngüsü sonsuza uzanırken o iki ince kolun üzerine figürler yerleştirip onları da sonsuza uzatarak asla buluşamadıkları enstantanelere neden oluyor.
Sürücüsüz otomobillerin geleceği hala tartışılıyorken sanatçı, otomobilleri uyku tulumuyla birleştiriyor. Aracın alt bölümünü geleneksel şasi ve gövde mekanizmasına ayırırken üst kısmını kişiselleştirilebilir alan ve renkli camlarla süslemiş. Konforunu da göz önüne alarak aracın içindeki boş alanı yatakta doldurmak en cazip fikir haline gelmiş.
İçine GPS yerleştirdiği ayakkabıları ise ayakların gitmesi gereken yönü, evin yolunu gösteriyor. İngiltere’nin ve yaşadığı bölgenin yerel kültüründen beslenen Wilcox, “Evim güzel evim.” sözünü yaşatıyor adeta. Bir ayakkabı mesafeyi hesaplarken diğer de hangi yönden gidileceğini gösteriyor. Siz düşünmeseniz de ayaklar, evin yolunu biliyor.
Sanatçının bu çalışmaları dışında Newcastle’ı tek bir noktadan dinlemeyi sağlayan Binaudios isimli bir çalışması, önceden hazırlanmış el sıkışma modülü gibi yaratıcı çalışmalarını internet sitesinde bulabilirsiniz.
Görsel; Vimeo, Dominic Wilcox