Salgın, dijital işi bir zorunluluk haline getirerek bize her şirketin bir yazılım şirketi olması gerektiği mesajını verdi. Bu, Ford’dan Starbucks’a kadar her şirket için artık geçerli bir kural. Şirketlerin artık iç yapılarında yazılımı merkezi bir pozisyona konumlandırması gerekiyor. Hatta şirket yöneticilerinin stratejik planlama süreçlerinde yazılımcılarına ve geliştiricilerine de başvurması onlardan destek alması gerekiyor. Bunu yapmadıkları takdirde ise şirketlerin değerini kaybedeceği ve çöküşe geçeceği ön görülüyor.
SXSW 2021 oturumlarından birinde konuşmacı olarak yer alan bulut platform hizmeti sunan Twilio CEO’su ve kurucu ortağı Jeff Lawson, dünyadaki mevcut pandemi krizinin bu eğilimi nasıl hızlandıracağını araştırıyor. Silikon Vadisi şirketlerinin metodolojilerini kullanarak bir şirketi nasıl yönetecekleri konusunda kuruluşlara önerilerde bulunuyor. İş insanları ile teknik sorumlular arasındaki uçurumu nasıl kapatabileceğimize değinen Lawson, şirket ekiplerinin dijital inovasyon kültürünü yaratacak şekilde yapılandırılabileceğini Amazon CTO’su Dr. Werner Vogels ile gerçekleştirdiği oturumda anlatıyor.
Author and Twilio CEO and Cofounder, @jeffiel and Amazon CTO, @Werner Vogels, will provide a playbook for companies on how to run a company using the methodologies of Silicon Valley disruptors at 10:30am. #SXSW https://t.co/DR8al0YNKM pic.twitter.com/hMDYrEw89d
— SXSW (@sxsw) March 16, 2021
Bilgi işlem departmanları artık şirketlerin yüzü
İngiliz komedi serisi The IT Crowd izleyenlerin de hatırlayacağı üzere eskiden IT (bilgi işlem) bölümü ve çalışanları şirketlerin arka odalarında veya en ücra köşelerinde yer alıyordu. Adeta bir görünmezlik pelerini giymiş olan bu çalışanları şirkette çalışan diğer insanlar belki de hiç görmüyor hatta o şirkette çalıştığını bile bilmiyordu. Bu pozisyonda çalışanların sadece teknik işleri hallediyor, kendi işlerini hallettikten sonra da bir köşeye çekiliyorlardı. Son 10-20 yıl içerisinde büyük şirketler rakiplerinden daha farklı olduğunu vurgulamak geleceğe yatırım yaptığını göstermek için bilgi işlem departmanlarını bir vitrin olarak kullanıyorlar.
Twilio’yu ilk kurduklarında beş çalışanları olduğunu hatırlatan Jeff Lawson, o zamanlar kendisnin hem kod yazdığını, hem satış yaptığını hem de faturaları ödediğini hatırlatıyor. Farklı pozisyonlarda yetki sahibi olmanın avantajını kullanarak müşterilerinin ihtiyaçlarını daha kolay anlayabilen Lawson bu sayede yazılım sürecini de daha verimli gerçekleştirebildiğinden bahsediyor. İşler büyüdüğünde ise satış konusunda uzman ekip satışların başına, halka ilişkiler konusunda uzmanlar müşteri desteği departmanında, yazılım uzmanları ise kod yazma işlerinin başında yer alıyor. Her ne kadar iyi niyetle yapılmış bir büyüme girişimi olsa da bu durumun farklı sonuçlar ortaya çıkaracağını Lawson kendi şirketinde görüyor.
Şirket içindeki yazılımcıların bir noktada yani müşteriye temas etmesi gerekiyor. Eğer müşteriye hizmet edenlerle müşteri için inşa edenler arasına bir duvar örülürse o zaman beklentiler ve sonuçlar farklı olabiliyor. Bu sebeple bu ayırma işleminin akıllıca ve dikkatlice yapılması gerekiyor. Bu noktada ürün sorumlusunun veya müdürünün üzerine büyük bir görev düşüyor. Müşteri ile kendi ekipleri arasında iletişimi daha kolay ve rahat anlaşılabilir hale getirmesi gerekiyor.
Küçük ekiplerde sorumluluk bilinci daha yüksek oluyor
Jeff Lawson bir şirketi yapılandırırken kendi içinde iletişimi güçlü küçük ekiplerden oluşan departmanlar üzerinden ilerlemek gerektiğini vurguluyor. Peki küçük ekipler kurmanın ne gibi avantajları oluyor? Yaklaşık on kişiden oluşabilen küçük ekipler kurmanın en büyük avantajı bu ekip içerisinde çalışanların şirket içindeki varlıklarını ve poziyonlarını daha iyi konumlandırabilmesi. Görev tanımı daha net olan çalışan dolayısıyla işlerini de daha verimli gerçekleştirebiliyor. Bunula birlikte çalışanlar ufak ekipler kurulduğunda daha yüksek performans göstermeye meyilli oluyor. Bu küçük ekip içerisinde düşük performans gösteren kişi hem diğer çalışanlara haksızlık ettiğini daha hızlı bir şekilde görebiliyor hem de ekibin başındaki sorumlu kişi kimin ne kadar performans gösterdiğini daha net bir şekilde fark edebiliyor. Takım içinde herkesin birbirinden beklentisi yüksek olduğu için her bir çalışan elinden geleninin en iyisini yapmaya odaklanıyor.
Dominos’s Pizza’nın yıllar içerisindeki değişim serüveni
Lawson anlatmış olduğu konular üzerinden bir de örnek veriyor. Dominos’s Pizza’nın son on yılda en çok ilerleme kaydeden şirketlerden biri olduğuna değiniyor ve artık sadece bir pizza şirketinden çok bir teknoloji şirketine dönüştüğünü söylüyor. Bu dönüşüm ise on sene önce CEO Patrick Doyle’un diğer tüm yeni yemek dağıtım şirketlerinden daha geri kaldıklarını fark etmesiyle başlıyor. Bu farkındalıkla Kevin Vasconi adında bir lider işe alıyor ve Kevin’a şöyle diyor: “Bu şirket neredeyse 50 senelik bir şirket ve bizim bir teknoloji şirketine dönüşmemiz lazım yoksa geleceğimizi pek parlak görmüyorum. Ben senin buna öncülük etmeni istiyorum. Domino’s markasını geleceğe taşıman konusunda sana güveniyorum. Sadece pizza alanında ya da hız konusunda değil, teknoloji alanında da bizi diğerlerine göre en iyi yere getirmeni istiyorum.”. Ve bu dönüşüm Kevin Vasconi sayesinde adım adım gerçekleşiyor.
Dolayısıyla geleneksel bir şirketin bir teknoloji şirketine dönüşmesindeki ilk adımın birini işe almaktan ikinci adımınsa bu liderin kendine ufak bir takım oluşturabileceği kişileri işe almasından geçiyor.
Küçük ekipler kurun ve fikirleri hayata geçirmekten çekinmeyin
Konuşmanın sonunda değinilen bir diğer konu ise şirketlerin bakış açısı oluyor. Lawson kurumların deneysel bir bakış açısına sahip olmaları gerektiği tavsiyesini veriyor. Her alandaki yeni girişimde küçük adımlarla başlamayı, kanıtlanabilecek ya da kanıtlanamayacak bir hipotezin sunulmasını ve bunun ölçümünün yapılmasını salık veriyor. Bunu yaparken fikir işe yarasa da yaramasa da çalışanların ödüllendirilmesi gerektiğini söylüyor. Çünkü fikir başarısız olsa da yani müşterinin hoşuna gitmese de ekip bu başarısızlıktan ders çıkarabiliyor. Öte yandan küçük ekiplerle küçük adımlar atmak şirketleri finansal açıdan daha az yoruyor. Büyük değişimleri bir anda yapmak yerine küçük ekiplerle adım adım yapmak hatanın şirket üzerindeki etkisini azaltıyor.
Görsel: SXSW, Alex Kotliarskyi on Unsplash