Dünya Kupası küresel spor organizasyonlarının en büyüklerinden biri. Futbol tutkusunun tüm dünyadaki popülerliğini ve birleştiriciliğini her seferinde daha büyük seyirci kitlesine duyuran etkinlikte sadece Messi şut atmıyor, destekleyen herkes onunla birlikte topa koşuyor; sadece Ronaldo frikik atmıyor, tüm Portekiz’i tutanlar ruhen sahaya iniyor ve o topun arkasına geçiyor. Tüm dünyadaki tarftarlar, futbolseverler ve takımlar dışında, markalar ve basın da kupanın yarattığı müthiş gümbürtüden kendi paylarını almaya çalışıyor. adidas, Coca-Cola, Budweiser, Hisense, McDonald’s, Qatar Airways, Hyundai gibi büyük markalar sponsor oluyor, büyük prodüksiyonlu reklamlar yayınlayarak gündemin içerisinde yer almaya çalışıyorlar. Büyük küçük her marka ve her insan bir ay boyunca aynı anda nefes alıyor, aynı anda zıplıyor. Google Trends’e göre de Dünya Kupası üçüncü çeyreğin arama yıldızı, Hootsuite ve We are Social üçüncü çeyreğe yönelik yayınladığı raporda buna geniş bir yelpazede yer veriyor. Türkiye’de de önemli spor yayınlarımızdan Socrates bu kupada en çok ses getiren yayınlardan birini yaptı ve orijinalinde basılı bir yayın, bir dergi olmasına rağmen dijital kanalları çok başarılı bir şekilde kullandı.
“Düşünen spor dergisi” söylemiyle yola çıkan Socrates, yıllar içerisinde kendisine belli bir okuyucu kitlesi edindi. Basılı bir yayın olan Socrates, Dünya Kupası iletişimiyle birlikte dijitalde de kendisine görünürlük kazandırdı ve sporseverlerin dijitalde de dikkatini çekti. Okunan Maçlar ve Efsane 11 isimli güzel iki çalışma yaptı ekip. YouTube kanallarından gerek maç yorumları, gerek gün özetleri birçok video yayınlayarak tüm Kupa boyunca günbegün iletişim yaptı.
Okunan Maçlar projesinde Socrates yazarları maçı canlı anlatırken, on parmak klavye kullanan profesyoneller anlatılanları Google Docs’a geçirdi. Maça dair ayrıntılar özellikle metin belgesinin tab kısmında öne çıkarıldı. Burada amaç mesai saatlerindeki maçlar için çözüm üretmekti. Socrates ekibi maç öncesi linkleri derginin Twitter hesabından paylaştı. Socrates Dergi yazarlarının imzalayacağı son Okunan Maç’ın sınırlı sayıdaki basılı hali, futbolseverlere hediye edildi. Okunan Maçlar kupa sonrasında da bir site üzerinden sürekli okunabilir olacak şekilde planlandı.
Efsane 11’de ise Socrates Dergi, 1930-2018 tarihleri arasında dünya futboluna ve Dünya Kupası’na damgasını vuran isimlerden bir 11 oluşturdu. Derginin yazarlarının seçtiği 11’deki her bir ismin neden takıma alındığına dair ayrıntılı açıklamalar kaleme alındı. Fakat bu kadronun, bugüne kadar kurulan takımlardan büyük bir farkı var: Bu kadro hayali değil, gerçekten de futbolseverlerin yönetebileceği, oyuncularının sahada neler yapabileceklerini görebileceği bir kadro. Socrates Dergi’nin hazırladığı Efsane 11 için, futbolseverlerin severek oynadığı FM’ye özel oyun modu da hazırlandı. Bu modu Steam üzerinden bilgisayarına indiren kullanıcılar, FM 2018 içerisinde Efsane 11’e yer verebildi ve futbol tarihinin unutulmaz isimleri sahalara geri döndürdü.
Futbol tarihine damga vuran isimlerin tüm özellikleri bu mod için tek tek yeniden düzenlendi. Önce her bir efsane futbolcunun kişisel, taktik, teknik, mental, fiziksel özellikleri başta olmak üzere tüm verileri toplandı. Toplanan binlerce veri, günümüz yıldızlarının Football Manager verileriyle karşılaştırılarak düzenlendi ve modun içerisine girildi. Böylece efsane yıldızlar, gerçek isimleri, kişisel bilgileri ve yetenekleriyle Efsane 11 kadrosunda yerini aldı.
Bunun dışında efsanelerin neler yapabileceğini göstermek için FM 2018’de bir hazırlık karşılaşması da düzenlendi. Halihazırda oyunun içinde yer alan Rusya 2018’in en iyi kadrosu da Güncel 11 altında toplandı ve Football Manager’ın en efsane maçlarından birinin ilk düdüğü çaldı! Oyun içerisinde simüle edilen karşılaşma müthiş bir rekabete sahne oldu.
Biz de kendilerinin iletişimlerini heyecanla takipte kaldık. Geç de olsa kendileriyle bu konudaki yaptığımız röportajı sizlerle paylaşıyoruz. Socrates Stüdyo ekibinden Genel Yayın Yönetmeni Onur Erdem bizler için merak ettiğimiz soruları keyifle cevaplandırdı. Geç olsun güç olmasın diyoruz ve sizi röportajla bırakıyoruz.
Dünya Kupası’nda Socrates’ten Güzel Taktikler
Basılı yayından dijitalde örülü bir kampanyaya geçme fikri nasıl ortaya çıktı ve gelişti?
Nisan 2015’ten bu yana sadece basılı versiyonumuzla hayatımıza ediyorduk. Bunun yanında, bir web sitemiz ve elbette sosyal medya hesaplarımız vardı ancak başladığımız günden bugüne birinci önceliğimiz dergiydi çünkü en başta onun yapısını sağlamlaştırmak istemiştik.
Geçen yılın sonunda 2018 bütçesini ve projelerini gündeme aldığımız bir toplantı yaptık. O toplantıdan çıkan sonuç; dijital medyanın -çoktan- yükselişe geçtiği ve bizim de acilen bir adım atmazsak bu dönüşümde geç kalacağımız yönündeydi. Bu noktada, hem çağa ayak uydurmaktan hem de maddi gereksinimlerden bahsediyorum tabii… Nihayetinde Şubat ayı itibarıyla YouTube kanalını aktif hâle getirdik. Birkaç formatla başladık önce; Kaan Kural’la NBA, Premier Lig spikerleriyle İngiltere dünya futbolu, Euroleague vs. derken yavaş yavaş üretime geçtik. Zaten ekipteki neredeyse herkes TV çıkışlıydı; NTV Spor, beIN Sports, S Sport, Tivibu Spor, Eurosport gibi kanallarda görev yapan ve ekranı tanıyan insanlardı. Bu da işimizi kolaylaştıran bir faktör oldu elbette.
Amacımız, Haziran ayına kadar sistemi ve işleyişi tamamen oturtmak, kanala bir baz kazandırmak ve Dünya Kupası ile birlikte asıl çıkışı yapmaktı. Bunun için, birlikte çalıştığımız prodüksiyon şirketi 8interactions’ın ofisine özel bir dekor kurulumu yaptık ve yaklaşık 15 kişilik bir ekiple bir ay sürecek bir yayın programı oluşturduk. Kupa öncesi ve sırasını kapsayan dönemde Yemeksepeti, Adidas, Braun, Nescafe gibi markalarla iş birliği yaptık ve günde ikisi canlı, minimum dört yayınla, bir aylık süreci 100’ün üzerinde programla kapattık.
Ve sonunda, bizim keyif almamızın yanı sıra, izleyici tarafından gelen tepkiler de olumlu olunca yeni yayın dönemi için daha agresif bir yayın programı yapma konusunda fikir birliğine vardık. Özetle; Socrates bu aydan itibaren dergi ve dijital tarafa aynı derecede önem veren bir mecra hâline geldi diyebilirim.
Okuyucu kitlenizin dijital kampanyanızdaki önemi ve etkisi nedir?
Az önce de söylediğim gibi; izleyici tarafından çok olumlu dönüşler aldık. Bunda NTV Spor gibi mecranın yayın hayatına son vermesi ve seçeneklerin azalması da etkiliydi tabii. Açıkçası başta biraz çekiniyorduk; zira okur kitlemiz dergi söz konusu olduğunda biraz konservatif sayılabilir ve ayrıca, iki tarafın dinamikleri çok farklı ki buna ayak uydurabilmek kolay değil. Ancak bugünden geriye bakınca fena bir iş çıkarmadığımızı ve okuyucu/izleyici kitlemizin de bu dönüşümde bize fazlasıyla arka çıktığını söyleyebilirim.
Dört Yılda Bir Beklenen İştah Açan Etkinlik
FIFA Dünya Kupası tüm dünyada heyecanla beklenen bir turnuvaydı. Sizi en çok heyecanlandıran neydi bu turnuvada?
Spor medyasında çalışan herkes için, Dünya Kupası ve Olimpiyat Oyunları ayrı bir heyecandır. Hangi kurumda çalışırsanız çalışın, dört yılda bir düzenlenen bu organizasyonları büyük bir iştahla beklersiniz çünkü mesleğinizin krem tabakası buralardır. Tabii bu kez, tamamen kendimizin yazıp çizdiği ve formatını belirlediği, basılı/dijital bir yayın takvimi oluşturduk ki bu da 2018 Dünya Kupası’nı bizim adımıza diğerlerinden farklı bir noktaya koyuyor.
Gruplardan sürpriz takımların çıkması ve elenmesi gibi sizin de seçtiğiniz içeriklerde sürprizler ve elemeler var mıydı?
Futbol, sahada başlayan ve sahada biten bir spor. Bizim işimiz ise o sahaya dair hikayeleri insanlara aktarmak. Dolayısıyla sürpriz faktörü daha çok futbolun kendi çemberi içinde kalıyor, biz en fazla kimi tahminlerde bulunabilmişizdir ki bunlarda da pek verimli öngörülere sahip olmadığımız kupa sürecinde ortaya çıktı.
Onun dışında, içeriklerimiz açısından bakarsak da en başta “olması gerekenler” üzerinden ilerlediğimizi ve beklentilerin hakkını vermek adına bir program oluşturduğumuzu söyleyebilirim. Yani aslında bizim amacımız, işimiz çerçevesinde sürprizleri ve aksaklıkları tamamen yok etmekten geçiyordu. Bu açıdan, sahadaki gerçek oyundan ayrı olarak daha çok beklentilerimiz dahilinde bir turnuva geçirdiğimizi ifade edebilirim.
4129Grey’le birlikte Okunan Maçlar ve Efsane 11 gibi iki proje gerçekleştirdiniz. Buradaki yaratıcı süreci nasıl ilerlettiniz? Taktiğiniz neydi?
İki proje de 4129Grey’in kupa sürecinde bize sunduğu önerilerin ardından hayat buldu. Yani yaratıcı sürecin başlangıcı tamamen onların inisiyatifinde gerçekleşti. Ardından birlikte yaptığımız toplantılarda içeriği nasıl, hangi maçlar dahilinde, ne gibi bir amaç doğrultusunda üreteceğimizin çerçevesini belirledik ve icra sürecini birlikte götürdük.
Okunan Maçlar, Dünya Kupası’ndaki maç yayın saatlerinin iş saatleriyle çakışmasından doğan bir projeydi. Amaç da çalıştıkları için maçları takip edemeyen insanlara kestirme bir yol sunmaktan geçiyordu. Bu amaç doğrultusunda öğle saatlerinde yayınlanan dört maç seçtik ve Socrates ekibinden ikişer kişiyle bu maçları canlı olarak yorumladık. Aynı esnada bir stenograf bizim yorumlarımızı ve maçtaki gelişmeleri online bir dokümana aktardı ve insanlar, sanki önlerinde bir çalışma dosyası açıkmış gibi davranırken bir yandan da maçları takip edebilme fırsatı buldu.
Efsane 11 ise FIFA oyununda bir patch alternatifi olarak doğdu. Buna göre, biz, Socrates ekibi olarak Dünya Kupaları tarihinden bir “Efsane 11” seçtik ve 4129Grey ekibi de bu kadroyu bir yama olarak, FIFA oynayanların kullanımına sundu.
Bebek Adımlardan Top Peşinde Koşmaya
Takipçilerinizin sayısında bu kampanyalarınızdan sonra sayıca artış görüldü mü?
Yeni girdiğimiz bir mecrada takipçi ya da izlenme gibi değerler hakkında ne kadar rasyonel beklentiler içerisine girebileceğimizi açıkçası zaman içinde biz de yeni yeni öğreniyoruz. Elbette Dünya Kupası süreci kanalın büyümesine ve Socrates markasına dair farkındalığın yükselmesine önemli bir katkıda bulundu. Yaklaşık bir aylık zaman diliminde 1,2 milyon tekil kullanıcıya ulaştık ki bizim gibi bebek adımlarını yavaş yavaş geride bırakan bir mecra için bu hayli önemli bir sayı.
Tüm projeleri düşündüğünüzde bu Dünya Kupası’ndaki hedefleriniz nelerdi? Bu hedeflere ulaşabildiniz mi?
Sonuçta, Dünya Kupası süreci bizim için iki ayaklı hedefler içeriyordu. Bir; biz bu işin altından nasıl ve ne kadar kalkabiliyoruz, onu görmeyi umduk. İki; içeriklerimiz olabildiğince fazla insana ulaşsın istedik. Tüm bu sürecin sonunda, iki ayakta da kendi adımıza tatmin olduğumuzu söyleyebilirim rahatlıkla.
Görsel: Socrates