Kıyamet sonrası distopik film ve konsept sanat çalışmalarından yıkık dökük binalar görmeye alışkınız. Gerçek dünyada olmadığından değil, sadece geleceğe dair olduğunda daha etkileyici olduğu için konuya oradan girdim. Yoksa üçüncü dünya ülkelerinin insanları o görüntülere çok alışkın zaten. sürekli inşaat, yarım kalmış binalar, bir yerlerde yıkılması emredilen yerler ve yerine gelen vinçler. Bunlar hayatın bir parçası. Ama bu yıkık dökük binaların bir deve ait olabileceğini düşüneceğiniz büyüklükteki Prada ya da Gucci çantalara dönüşmesi her gün karşımıza çıkacak bir şey değil.
Los Angeles’ta yaşayan sokak sanatçısı Thrashbird espriyle sosyopolitik yorumları harmanladığı bir duruşa sahip. Genellikle portfolyosunda stencil’ler ve duvar resimleri bulunan sanatçı geçtiğimiz günlerde yeni ve biraz daha farklı tarzda bir seriye başladı. “Valley Of Secret Values” isimli serisinde sanatçı terk edilmiş bir sanayi bölgesine konuşlandı ve yukarıda bahsettiğimiz gibi oradaki kırık dökük, parçalanmış yapıları birer dev tasarım çantaya dönüştürdü. Hatta bu çantalara gerçekçi bir görünüm katmak için sanatçı ahşap, kumaş gibi malzemelerden çanta sapı ve askısı gibi kısımları da yapıyor.
Thrashbird’den Açık Yürekli Bir Eleştiri
Sanatçı taşların parçalanan yapısının ve toza dönüşmesinin ardında derin anlamlar buluyor. Onun için taş doğanın ne kadar ufalırsa ufalsın asla kaybolmayacak parçası. Her şeyin tek bir parçadan parçalanarak ayrışması ve çoğalması döngüsünün en elle tutulur parçalarından biri olarak algılıyor taşı. Sanatçıya göre ne kadar tüketirsek tüketelim taş bir gün toprak olacak. Taşları kullanarak yaptığımız duvarlar da bir gün toprak olacak ve bizi korumayacak belki ama bizi besleyecek.
Sanatçının bu yıkık yapıları dev çantalara dönüştürmesinin sebebiyse toplumun tüketime olan saplantısına dikkat çekmek. Her şey bu kadar yeniyken hep bir üst modeli çıkıyor ve bizde de olmalı saplantısıyla yaptığımız alışverişler ne yazık ki tüketimde hala ihtiyaç olması gereken bir çok tasarım ve ürünün lüks olmasına sebebiyet veriyor. Hep daha fazlasını arzuluyoruz ve kendi şeytanlarımızla çatışıyoruz. Haliyle bunlar olunca da birçok ürün sadece çevre kirliliği ve yok edişe hizmet ediyor. Sanatçı da bu yüzden bu yapıları birer ürüne dönüştürüyor. Eserlerimize bakalım ve ne kadar yıkım yarattık görelim istiyor.
Sanatçı toplumda her şeyi tükettiğimiz için sosyal statümüzün birbirimizle kurduğumuz bağın üzerine basarak onu çiğnediğini düşünüyor. Bu konuda aklıma gelen, Emil Michel Cioran’ın bir lafı da beni düşünmeye itti, sizinle de paylaşmak istiyorum. “Hakikaten yalnız varlık, insanlar tarafından terk edilmiş olan değil, insanlar arasında acı çekendir” der yazar Çürümenin Kitabı’nda. Belki de hepimiz birbirimizin yanında acı çektiğimiz için artık birbirimizle olan bağımızı koparıyoruzdur. Sadece tüketim değildir burada suçlanması gereken. Belki de eksik olan şeylerden biri aynaya baktığımızda görmezden geldiklerimizdir.
Thrashbird’ün etkileyici yerleştirmelerini Instagram’ından detaylıca inceleyebilirsiniz. Ayrıca sitesinde de işlerini yine takip edebilir ve satın da alabilirsiniz. Bir de aşağıya bu serinin yapım sürecini anlatan bir videoda iliştirdik, hoşunuza giderse ona da bakabilirsiniz.
Görsel: Thrashbird