2020’nin son ayı şirketler tarafından paylaşılan, yılı değerlendiren ve önümüzdeki yıl için öngörülerin yer aldığı raporla kapanıyor. Daha önceleri Mailchimp kendisinin ve müşterilerinin yıllık istatistiklerini illüstrasyonlarla sunmuştu. Reddit 2020’yi şekillendiren konuları ve sorunları derlerken 99designs tarafından hazırlanan Design Without Borders, bağımsız çalışan tasarımcıların karşılaştığı zorlukları ve avantajları veriler üzerinden aktarmıştı. Benedict Evans’ın Web Summit 2020’de üzerinde durduğu 2020 teknoloji raporu tüketici davranışlarını ve teknolojinin bugünkü durumunu veriler ve istatistikler üzerinden ele alıyordu. Accenture Interactive’in yedi eğilime odaklandığı Fjord Trends 2021 raporu ise önümüzdeki yıl hakkında öngörüler barındırıyordu. McKinsey & Company de veri görselleştirmeleri içeren bir derlemeyle karşımıza çıkıyor.
In a year where we were all forced to adapt and change, important new trends have begun to emerge.
Discover them here: https://t.co/kV1XtwDBoH pic.twitter.com/GNt6Dfuea7
— McKinsey & Company (@McKinsey) December 29, 2020
McKinsey & Company’den yılın öne çıkan 20 verisi
McKinsey & Company’nin veri görselleştirme editörlerleri Richard Johnson, Matt Perry ve Jonathon Rivait tarafından yıl boyunca oluşturulan görseller Charting the Path to the Next Normal serisinde toplanıyor. McKinsey & Company, yıl boyunca biriken bu havuzdan öne çıkan 20 grafiği ve veri görselleştirmesini seçerek 2020’yi istatistiklerle değerlendiriyor. Pandeminin ilk günlerinin karamsar tablosundan umut verici devam eden sürece kadar geniş bir yelpazede veri görselleştirmeler yer alıyor. Koleksiyonda ortaya çıkan tema 2020’ye eşsiz bir bakış açısı sağlıyor.
Virüs herkesi eşit etkilemedi
COVID-19 vakalarının ilk zamanlarında bulaşma ve ölüm oranları herkes için büyük bir endişeyken süre geçtikçe bu durumun kişiler arasında eşit olmayan etkilere sahip olduğu görüldü. Süreç ilerledikçe virüsün yayılımının sosyoekonomik etkilere göre değişim gösterdiği ortaya çıkarken işsiz veya düşük gelirli olan, barınma sorunu yaşayan kişiler virüse karşı daha savunmasız kaldı. Ayrıca virüsün azınlık topluluklarını da sert bir şekilde etkilediği hızla ortaya çıktı.
Pandeminin azınlık toplulukları üzerindeki etkileri sağlık ve istihdam kaygılarıyla sınırlı değil. Azınlıkların sahip olduğu işletmeler COVID-19’un ortaya çıkardığı ekonomik krize azınlık olmayanların işlettiği yerlere göre göre daha savunmasız kaldı.
Kronik sağlık sorunlarının COVID-19’a etkisi
Dünya nüfusu yaşlanma eğiliminde. Bu eğilim göz önüne alındığında önümüzdeki 20 yıl içerisinde kronik rahatsızlıkları kontrol atlına almak bulaşıcı hastalıklardan daha acil bir konu olduğu söyleniyor. Obezite, diyabet ve yüksek tansiyon gibi kronik sağlık durumları COVID-19 komplikasyonları riskini yükseltiyor. Kronik sağlık sorunlarının altında yatan koşulları çözüme kavuşturmak ve tedavi etmek milyonlarca insanın hayatını önemli ölçüde değiştirebilir.
Evde eğitim ve çalışan ebeveynler
Dünya Sağlık Örgütü’nün salgın ilanından sonra bir ay içerisinde 191 ülkedeki öğrenciler bir anda evden eğitime geçtiler. Okulların kapanması ve yaklaşık olarak 1.6 milyar çocuğun evden eğitim sürecine geçmesiyle dünyanın her yerinde çalışan ebeveynler yeni sorunlarla karşılaştı. Özellikle anneler iş yerlerinde devam eden cinsiyet eşitsizliği bir yana çocuklarının evde eğitim görmeye başlaması sebebiyle işten ayrılmayı düşündü. Bu süreçte yaklaşık iki milyon kadar kadın iş gücünden ayrılmayı bir seçenek olarak önüne koydu.
Bununla birlikte çalışma hayatında cinsiyet eşitsizliği konusunda adımlar atılmazsa bu durumun 2030 yılına kadar dünyaya 1 trilyon dolara mal olabileceği verisi paylaşılıyor. Hiçbir şey yapmama senaryosuna karşılık hemen harekete geçilirse küresel GSYİH’ya 13 trilyon dolar eklenebilir.
Ulaşım ve tüketici davranışları
Çocuğu olsun veya olmasın herkes için ortak sorun işe gidip gelmek oldu. McKinsey & Company’nin mayıs tüketici anketinde büyük oranda insanların özel araçlarıyla işe gidip gelmeyi tercih ettikleri görülüyor. Mikro mobilete çözümleri ise araç paylaşımdan ve toplu taşıma kullanımından daha çok tercih ediliyor.
İnsanlar karantina ile birlikte zorunlu olmadıkça dışarı çıkmak istemiyor. Yine mayıs ayında yayınlanan McKinsey & Company’nin veri görselleştirmesi öne çıkan istatistikler arasında yer alıyor. Ankete katılan müşteriler yiyecek ve Netflix gibi çevrimiçi eğlence dışındaki her şeye daha az harcama yapmayı düşündüklerini paylaşıyor.
Ekonomik etkiler ve çıkarımlar
Asya ülkeleri karantina altına giren ilk yerler olurken bu ülkelerin dijital dönüşümü diğer ülkelerin ekonomik sıkıntıları öngörmesi ve çözüm üretmesi için yardımcı oldu. Hükümetler karantina sürecinin ekonomiye büyük etki yapacağını fark edince ekonomik teşvik paketlerini hızla devreye soktu ve küresel ölçekte 10 trilyon dolar ayırdı. Bu 2009 yılında yaşanan mali krizdeki yardımların üç katına denk geliyor.
Salgından sonraki düzen için ekonomik olarak hazırlanmak da salgın dönemindeki kadar önemli. Temmuz ayında, pandeminin ekonomik zararına ilişkin tahminler 9 trilyon ila 33 trilyon dolar arasındaydı. Alınan tedbirlerle bu zararın sınırlandırılabileceği görülmüş oldu. Bu ekonomik zararın kişisel etkileri bir yana sağlık sorunları nedeniyle yaşanan ruhsal sağlık çöküntüsü insanları en çok etkileyen durum oldu.
Salgın her sektörü etkilediği bir gerçek. Bununla birlikte şirketler kendi kaderlerini bulundukları sektörlerden bağımsız olarak çizebildiler. Dayanıklılığını arttırmak ve alternatif çözüm önerilerini hızla hayata geçirmek etkili oldu. Kuruluşlar için en önemli nokta da tahmin edileceği üzere dijitale ne kadar hızlı uyum sağlayabildikleriydi. Şirketler pek çok faliyeti düşündüklerinden 20-25 kat hızlı dijitalleştirdiğini bildirirken uzaktan çalışma konusunda beklenenden 43 kat daha hızlıydılar. Çalışma hayatında otoriter liderler yerine başkalarını güçlendiren ve açık ortamı destekleyen liderler öne çıktı ve bu tutumun pandemi sonrası da devam etmesi bekleniyor.
Yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımların ise daha fazla istihdam yaratacağı, COVID-19 krizinden kurtulmak için karbon emisyonu düşük bir model benimsenmesi gerektiği de verilerle paylaşılan bilgiler arasında. Fosil yakıtlara yapılan harcamalar yerine yenilenebilir enerjiyi tercih etmek daha fazla kişinin çalışma fırsatı bulması demek.
McKinsey & Company’nin 2020 değerlendirmesindeki son verisi aşılar üzerine
Kuzey Yarım Küre nüfusunun daha fazla olması sebebiyle COVID-19 testi talebinin dönemsel olarak artacağı tahmin edildi. Virüsün kış aylarında daha aktif olması sebebiyle Kuzey Yarım Küre kış mevsimine girdiği zaman virüsün yayılma hızı da artış gösteriyor. Bununla birlikte yine aynı dönemde grip hastalığının artması ve semptomlarının COVID-19 semptomlarına benzemesi test ihtiyacının neden daha fazla olabileciğinin açıklaması oldu. Ancak dünya aşı çalışmalarının da olumlu sonuç vermesiyle yılı rahat bir nefes alarak kapatıyor. Tabii aşılamanın uygulanma ölçeği bir sonraki sorunu getiriyor. McKinsey & Company, son tablosuyla ABD için popülasyonun ne kadarı aşılanırsa etkili olacağını paylaşıyor.
Görsel: McKinsey & Company