Sağlık sorunları veya hayvan haklarıyla ilgili etik sebeplerle et tüketmeye son veren insanların sayısı her geçen gün artıyor. Artıyor, artıyor da yiyecek endüstrisinin ve çoğu insanın konuyu pek kavrayamadığı ya da fazla ciddiye almadığı bir gerçek.
Eti hayatımdan çıkarmamın 3. yıl dönümüne yaklaşırken; “Bu et değil ya kıyma, yerken anlamazsın bile” gibi ahlaksız tekliflerin yanı sıra, diyet yapmakla vejetaryenliği azacık karıştırmalarının sonucu “burda sadece et yemeği yok” diye götürdükleri restoranda önüme çiçek yağlı kıyılmış marul ya da bir tabak dolusu ızgara sebze dayamalarına da yavaş yavaş alıştım. Ama içimde hep bir umutla! Daha önce sebze ile yapılan vegan sosislerle tanışmıştım, ancak Türkiye’de size zeytinyağlı dolma familyası ya da salata dışında vejetaryen/vegan seçenekler sunan pek az yer var.
Stanford Biyokimya profesörü Patrick Brown’ın kurucusu olduğu Kaliforniyalı girişim Impossible Foods, tadı, dokusu, kokusu veya besin değerleri sebebiyle etten vazgeçemeyenlerin de kanına girecek (umarım) bir çözüm bulmuş.
Impossible Foods, sadece bitkileri kullanarak ve besin değerlerini de hesaplayarak hem lezzetli hem de sürdürülebilir et ve peynir gibi hayvansal ürünler üretmiş. Impossible Foods’un iddiası; hayvansal ürünlerin lezzetini, sağlık ve çevresel dezavantajları ortadan kaldırarak sunmak.
Impossible Foods, sadece sağlıklı değil aynı zamanda çok lezzetli olma iddiası taşıyan “et” ve “süt” ürünlerini, hayvansal ürünleri moleküler düzeyde değerlendirerek ve içindeki amino asitleri, yağ molekülleri ve diğer besin niteliğindeki faktörleri ayrıştırıp; bu kompozisyona uyacak yapı taşlarını yeşillikler, tohumlar ve hububatlardan temin edecek şekilde geliştirmiş.
Besin değeri, et yeme tecrübesindeki tek faktör tabii ki değil, bu; tat, doku ve koku gibi tecrübeye dahil faktörlerin de uyumlandırılması gereğini ortaya çıkarmış. Impossible Foods etlerinin dokusu ve tadının gerçek (hayvansal) etten ayırt edilemeyeceği iddiasında. Hatta mangala atıldığında çıkaracağı sesin bile aynı olacağını iddialarına ekliyor.
Tecrübe aynı ama geleneksel et ve süt ürünlerinde olan, Impossible Foods’ta olmayan şeyler de var tabii: Kolestrol, hormon, antibiyotik ve mezbaha atıkları… Üretim için çok daha az su ve enerji harcandığının da altını çizmek gerekir.
Peki nereden, nasıl ulaşacağız? Girişimin ilk ürünü olan “Impossible Burger”, 2016’da Amerika’da piyasaya çıkacakmış.
Impossible Burger’in Vegan burgerlerden farkı ne? Ürünün en önemli özelliği de bu sorunun altında yatıyor zaten. Vegan burgerler, etsiz hayata gönüllü olarak geçiş yapmış, et tadını çok da aramayan insanların tercih ettiği bir ürün. “Impossible Burger” ise et tadının taklit edildiği, etseverlere hitap eden bir yenilik. Yani ürünlerin aslında asıl hedef kitlesi, vejetaryen ya da veganlar değil etseverler!
Görsel; impossiblefoods