Ana akım medyadan gördüğümüz kadarıyla, İran çok kötü bir yer, adeta kimsenin yaşamak istemeyeceği çirkinlikte. İnsanlar kültürsüz, fakir, cahil, despot… Coğrafya de tarihi ise zenginlikten yoksun, gelişmemiş, çölden başka bir doku yok… Ne zengin bir mutfağı var ne de batılı turistlere karşı hoşgörüleri…
Bunların tamamı bizim, sizin, batının medyadan gördüğü İran betimlemeleri. Asla içine girip yaşayıp öğrenemeyeceğimiz için ana akım medyanın, siyasilerin anlattıları bizlere doğruymuş gibi geliyor. Göremiyoruz ya, duyduğumuza inanıyoruz. Doğru olmasa bile.
Dijital pazarlama alanında yüksek lisans yapıp 10 ay boyunca CANAL+ Group’ta çalıştıktan sonra kendini üretmeye ve yaratıcı videolar çıkarmaya adayan Fransız yönetmen ve film yapımcısı Tolt, İran seyahatini, tüm bu tabuların birer hurafe olduğunu ispatlayarak geçiriyor. Öyle ki, İran hakkında duyduğu her tavsiyenin gerçekte taban tabana zıt olduğunu görüyor.
Don’t go to Iran isimli filmiyle dikkat çeken Tolt, aynı zamanda bir gezgin olarak deneyimlerini ve gözlemlerini de blogunda paylaşıp ve İran’a neden gidilmesi gerektiğini İngilizce ve Fransızca olarak anlatıyor.
Görsel: Vimeo