Reklamcıların hayatı bir noktada hep gözlemle alakalı oluyor. Arkadaşını, her zaman gittiği kahvecideki yan masasına oturan çifti, yolda sürekli gözüne çarpan yaşlı amcayı hep izliyor reklamcı. Bilinçli ya da bilinçsiz bu onun hayatının bir parçası oluyor. Kimileri meslek hastalığı der kimileri merak buna. Sahadaki gözlem yeteneğiyle masa başındaki yaratıcılık birleşince de markaların istediği şey oluyor zaten: güzel iş. Bazı reklamcılar sadece reklamla yetinmiyor. Reklamcıların kariyer planlarını değiştirerek yeni sektörlerdeki yolculuklarını eski reklamcı serimizde de inceliyoruz. Şimdi de yeni bir seriyle karşınızdayız: Reklamcı mı Influencer mi? Biz ikisini de yapma demiyoruz ama reklamcılara hangisini hobi olarak yaptıklarını soruyoruz. Daha öncesinde bu sorunun cevabını Kutsal Bayraktar, Erhan Çırak, Şakir Yıldırım, Ezgi Hindistan ve Ata Sözütok’la konuşmuştuk. Şimdi sıra Gökhan Yücel’de.
Gökhan Yücel 15 yıldan fazladır reklam sektöründe. Eşitlikçi, esprili ve bilgili biri. Türkiye’de birçok büyük reklam ajansında reklam yazarı ve yaratıcı yönetmen olarak çalıştı. Son yıllarda onu kendi ajansı
Fikr’et bünyesinde yaptıkları Yemeksepeti kullanmayan adam gibi çalışmalarla izliyoruz. O, sadece reklamcı değil, aynı zamanda internette de sevilerek takip edilen biri. Twitter’da 27,8 bin takipçisi var. Bir dönem Twitter’da dosyacılık serisiyle takip edenleri bilgilendirdi. Anatolian Rock Revival Project’in küratörü olarak 60’lı ve 70’li yıllarda altın çağını yaşayan Türk Rock Müziği’ni canlandırmanın peşinde. Gökhan’la internette ünlü olmak ve reklamcı olmak arasındaki farklar ve benzerlikler üzerine yaptığımız sohbetimize lafı fazla uzatmadan geçelim en iyisi.
Hobicilerde Altıncı Durak: Gökhan Yücel
Hangi markalarla çalıştın ve bu markalara hiç çalışmadığın ya da çalıştığın dönemde kendi hesabından bir paylaşım yaptın mı?
15+ yıldır markalarla çalışıyorum, şimdi sayması zor. Ama hesabımdan bir marka için karşılığında ödeme aldığım hiçbir paylaşım yapmadım. Profesyonel hayatımla sosyal medya varlığım da pek iç içe sayılmazlar.
Troll dahi olsa internette takipçi sayısı yüksek hesapların markalara artısı ya da etkisi reklamlara göre nasıl oluyor?
Ne şekilde kullanıldığına bağlı. Ama şu anki kullanımların %85-90 civarı boşa gittiğini düşünüyorum. Mecraya özel düşünülmüyor çünkü, her şey hızlı bir oldu bitticilik anlayışıyla kotarılıyor maalesef. Markaların sosyal medyada ne zaman nasıl konuşulması gerektiğine dair yeteri kadar Ar-Ge çalışması yapmadığını düşünüyorum. Modaların dışına pek çıkılmıyor. O dönem blogger’sa blogger, YouTuber’sa YouTuber vb. şeklinde gidiyor. “Bir şeyi herkes yapıyorsa hiç kimsenin işine yaramıyordur” gibi de bir düşüncem var.
Hiç senin de geliştirdiğin bir projede influencer kullanıldı mı?
Bilmem, sanmıyorum. Belki medya ajansı falan ayarlamıştır, ama kendim aktif olarak “bir influencer da olsun” demedim hiç.
Bir markaya yaratıcı reklam yazarı olmayı mı yoksa influencer olarak paylaşım yapmayı mı tercih edersin?
İkisi çok ayrı şeyler, bir influencer olarak bir marka adına paylaşım yapmak bana ters gelen bir durum çünkü bu tarz paylaşımların, paylaşımı yapan kişinin değerini ve inandırıcılığını ciddi ölçüde düşürdüğünü düşünüyorum. Yaptığın şey yıllar içinde kazandığın samimiyet puanlarını harcamak. Diğeriyse zaten profesyonelce yaptığın bir aktivite, dolayısıyla resmi olarak yazmayı tercih ederim.
Türkiye’de takipçi sayısı yüksek bir reklamcıdan ajans tarafında beklentiler ne oluyor ya da beklenti olmuyorsa bu iyi bir şey mi?
Ajans tarafından bir beklenti olmuyor pek. Bizimkisi öyle bir yer değil. Belki müşteri tarafından olması konuşulabilir ama müşterilerim de son derece nazik insanlar, “bizi de paylaş” falan demediler sağ olsunlar.
desperado bugün çekiliyor olsa nusret o filmde oynuyordu.
— gökhan yücel (@gokhanyucel) February 28, 2018
Hangisi daha kolay internette takipçi yükseltmek mi yoksa reklam izletmek mi?
Birinin arkasında medya desteği var, dolayısıyla diğeri.
Şaka yapmayan fenomen olmak zor. Ama markalar için de şaka yapmak kolay değil. Fenomen olarak bu konudaki görüşlerin ne?
Markalar gerekmedikçe şaka yapmamalı. Sosyal medya düşünüp sonra yazabileceğin bir mecra, yani gerçek zamanlı hareket etmiyorsun. Yazıyorsun, bakıyorsun, üzerine düşünüp taşınıyorsun, sonra kitlelerle paylaşıyorsun. Bu ön süreçlerin çok iyi işletilmesi lazım markalar için, gerçekten atmaya değer değilse atmamak daha iyi bence. Kimse “acaba filanca zincir marketleri bu gündemle ilgili nasıl bir şaka yapacak acaba?” şeklinde bir beklenti içinde değil. Hatta bunu yapmaması için bir beklenti olduğu söylenebilir. Markalar, davet etmek istemediğimiz ama yine de bizimle bir mekana gelen istenmeyen arkadaş gibiler sosyal medyada. Bunun dışında kalan marka yok denecek kadar azdır. Eğer o markalardan biri değilseniz durumu iyi anlayıp ona göre konuşmanız gerekiyor. E zaten sosyal medyanın “her gün 7 post girmeliyiz”ci çağı da (neyse ki) geride kaldı .
Takipçi yükseldikçe kendine koyduğun sansürler oluyor mu? Otosansür mekanizman varsa nedir?
Yani bugün ülkemizde yaşayan herhangi bir insanın bir otosansür mekanizması geliştirmemiş olacağını sanmıyorum ama işle ilgili kısmına bakacak olursak gerekmedikçe profesyonel konulara dair yazmamaya çalışıyorum. Yazacaksam pratik değil, teorik kısmı üzerine yazıyorum. Böylece kimseyi parmakla göstermem gerekmemiş oluyor.
15 yıldan fazladır reklamcı olmak mı yoksa Gen Z olmak mı? Hangisi dönemi daha iyi yakalıyor?
Dönemi, içinden olmak daha iyi yakalıyormuş gibi görünse de dönemin içindeysen, dışından bakmak pek mümkün olamıyor. Teorik olarak ne olduğunu bilmekle pratik olarak yaşamak da çok başka şeyler bir yandan. Hızlı adapte olmayı çözmüş deneyimli bir birey ya da çok araştırmayı sevip hızlı öğrenen bir Gen Z iki iyi opsiyon olarak düşünülebilir diye düşünüyorum. İkisinin de kendine göre avantaj – dezavantajları var tabii.
Gökhan Yücel’den Küçük Bir Seçki
şimdiye dek #dosyacılık hashtag'i altında incelemiş olduğumuz tüm enteresan konular bu linkte toplanıyor. mis gibi.https://t.co/RflJDXNzyL
— gökhan yücel (@gokhanyucel) September 4, 2015
ayakların çok üşüdüğü için bir çift çorap daha giyip hemen peşinden ıslak halıya basmışsın gibi bir gün.
— gökhan yücel (@gokhanyucel) February 26, 2018
arabesk.gif pic.twitter.com/ithqt7kvd1
— gökhan yücel (@gokhanyucel) April 11, 2016
Vikinglerin dünü bugünü. pic.twitter.com/DCyIgp6fyK
— gökhan yücel (@gokhanyucel) November 27, 2015
Ay başı. pic.twitter.com/m16A7Ovfp6
— gökhan yücel (@gokhanyucel) April 8, 2016
Ay sonu. pic.twitter.com/upXWjxtOrf
— gökhan yücel (@gokhanyucel) April 8, 2016
aynı gündem haberi birden çok kişi tarafından ayrı ayrı paylaşılırken. pic.twitter.com/jVFBpEOqY5
— gökhan yücel (@gokhanyucel) February 3, 2016
Hesabın beklediğimden fazla geleceğini hissettiğim anda ben. pic.twitter.com/Rh6ovLNpuP
— gökhan yücel (@gokhanyucel) November 20, 2015
bu kadar düşük moralle nasıl yaşıyoruz bilmiyorum. %2 şarjı kalmış ama inatla kapanmayan telefon gibiyiz. dayanıyoruz.
— gökhan yücel (@gokhanyucel) October 12, 2015
%100 yerli Thor ürettik! pic.twitter.com/0o4ccnbv55
— gökhan yücel (@gokhanyucel) August 1, 2016
Bugün yaratıcılık, esinlenme ve fikir hırsızlığı arasındaki ince çizgilere değineceğiz.
— gökhan yücel (@gokhanyucel) June 16, 2014
iyi şeyler yapabilecek potansiyele sahip insanların olduğu bir yeriz ama şeyleri hep başkası gibi yapmaya çalıştığımız için olmuyor işimiz.
— gökhan yücel (@gokhanyucel) July 13, 2015
Daha çok hayal kurun. pic.twitter.com/pJN0TTkX9a
— gökhan yücel (@gokhanyucel) August 10, 2015
Gökhan’ı Linkedin, Facebook, Twitter ve Instagram‘da takip edebilirsiniz.
Görsel: Gökhan Yücel