Bildiğiniz gibi biz de bir süredir hazır ofisi anlayışının Türkiye’deki en yeni temsilcilerindenKolektif House’dayız. Farklı disiplinlerde üretim yapan Kolektifli komşularımızı tanıyacağımız serimizin yeni bölümünde melek yatırımcı Hackquarters ve kurucusu Kaan Akın ile birlikteyiz.
Kuruluş hikayenizi anlatır mısın? Emekleme döneminde yaşadığınız zorluklar nelerdi?
Kaan: Okuldan mezun olduğumda ilk tecrübem, Fransa’da boatbookings.com isimli girişimle oldu. Sonrasında PepsiCo ve borsaya sunulmuş dev teknoloji şirketi Yandex’de dijital pazarlamanın sorumluluğu bana çok şey kattı. Sonrasında hem pazarlama, hem ürün geliştirme sorumlukları alıp, hem de melek yatırımcılığa giriş yaptığımda, Türkiye’nin teknoloji alanında katma değerli şirketler üretebilmesi için Hackquarters’ı kurgulamaya başladık. Kasım 2015 gibi detayları netleştikten sonra Ocak ayı içerisinde açılış yaparak herkesle paylaştık.
Katma değerli ekonomiler Türkiye için görece olarak daha yeni kavramlar, buna uygun iş yapabilecek teknolojik fikirleri ve o fikirleri hayata geçirebilecek becerileri olan insan bulmak çok kolay olmamakla birlikte, bu şirketlerin ilk adımlarında yatırım yapacak yatırımcıları bulmakta da çok kolay değil. Türkiye’deki bir çok yatırımcı, girişimlere yaptığı yatırımlardan beklediği dönüşleri alamadığı için biraz içine dönmüş durumda, fakat doğru ekosistemin kurulması için yatırımların sürekli ve artış trendinde olması şart. Bu dönemleri hala atlatmış olduğumuzu söyleyemem, ama sürekli iyi durumlara geldiğimizi söyleyebilirim.
Bugün geldiğiniz noktaya ulaşırken geçtiğiniz en önemli aşamalar, atladığınız temel basamaklar nelerdi?
Kaan: Hackquarters gibi şirketler Türkiye’de yeni yeni kurulmaya çalışıldığı için hem girişimcilerin hem de yatırımcıların güvenebileceği ve Türkiye’de en ideal şartlarda hizmet verebilecek bir hale gelmemiz gerekiyordu. Bu konuda hukuki konularda bir çok destek aldık, sözleşmelerimizi girişimci adaylarımızla uygun hale getirmeye çalıştık.
Bunun yanında girişimlerin küresel olabilmesi için benim daha önceki küresel işler yaptığım Amazon, Google, Facebook, Rackspace ve benzeri bir çok şirketle görüşüp onların girişimleri destekleyen programlarına Hackquarters’ı dahil edebilmemiz çok önemliydi. Bu paketlerin Türkiye’ye gelip, girişimcilerin altyapı, geri bildirim ve optimizasyon konularında destek olmalarını sağladık.
Son kısım girişimcilere ulaşmaktı. Bu konuda kendimi çok rahat hissettiğimi söyleyebilirim. Birçok platformda girişimcilerle yollarımız kesiştiği için, potansiyeli yüksek olan ve bizim yapımıza da uyacak şirketleri bulmakta hiç zorlanmadık. 300’ün üzerinden başvuru aldık ve bu başvuruların neredeyse yarısını Avrupa ve Kuzey Afrika’dan aldık. Bu da bizim için hem çok mutluluk verici, hem de Türkiye’de teknoloji destekleri arttıkça bu pazarın nasıl daha da büyüyeceğinin bir göstergesi.
Ne zamandır Kolektiflisiniz?
Kaan: Kolektife Ocak ayında taşındık, öncesinde de Kolektif’te yapılan etkinliklere geldiğimiz için Ocak ayından önce de Kolektif’liydik diyebilirim 🙂
Hackquarters’ın gelişiminde ve şu anki çalışma dinamiklerinde Kolektif’in yeni ve yaratıcı ofis anlayışının size ne gibi faydaları oldu?
Kaan: Teknolojiye uzak insanların bakış açıları “yazılımcılar bodrum katında bile çalışırlar, onlara internet ve bilgisayar verseniz yeter” gibi olabiliyor. Ben de mühendis olduğum için, mühendislerin özellikle de yazılımcıların daha çok içlerine kapanık olabildiğini söyleyebiliriz. Fakat onların karanlık bir ofiste çalışmaları yerine ilham alabilecekleri, bazen sohbet ederken kafalarını açabilecek bir yerde çalıştığında yaptıkları işlerin ne kadar güzel olduğunu da görüyoruz. Bu yüzden belki de 10 senedir Google’ın ofisinin ne kadar güzel olduğunu tüm dünya olarak konuşuyoruz. Bizim için de Kolektif House öyle bir yer. Bir çok teknoloji, sanat ve iş dünyasından insanlarla kahve içerken sosyalleşebilen yazılımcı ya da girişim sahipleri; yeni müşterilere, yeni çalışanlara ve yeni iş birliklerine kolayca ulaşabiliyor hem de sosyalleşme konusundaki baskıların çoğunu Kolektif House halletmiş oluyor.
Hackquarters’ın 2016 hedefleri neler?
Kaan: 2016’da bünyemizde 10 tane girişimimiz olsun istiyoruz. Şu an hali hazırda 7 girişimle birlikte çalışmamıza devam ediyoruz. Bir yandan da kurumlarla iş birliği yaptığımız için destek olduğumuz kurumların sayısını artırmayı hedefliyoruz. Kurumlara girişimcilik / şirket içi girişimcilik konseptlerini aşılamaya devam ettikçe, daha işbirlikçi bir ekosistem kurduğumuzu görüyoruz. Bu da keyfimizi yerine getiriyor.
Türkiye’de Hackquarters’ın yaptığı işi yapmanın zorlukları ve kolaylıkları var mı? Neler?
Kaan: Hackquarters’ın iki ana müşterisi var, birincisi girişimler, ikincisi bizden inovasyon danışmanlığı alan şirketler. Girişimler tarafındaki zorluklardan ilki çekirdek yatırımların Türkiye’de az yaygın olması. Ne yazık ki hala girişimcilerin 100.000$ seviyesindeki bir paraya erişmesi oldukça zor. Biz de bunu azaltabilmek için yurtiçi, yurtdışı yatırımcıları bu sektöre dahil etmeye çalışıyoruz. Onların dahil olmasıyla birlikte Türkiye’nin teknoloji alanında daha fazla kazanan bir ülke olmasında destek olmak istiyoruz.
Şirketler tarafındaki zorluklar ise, bazı şirketler inovasyon kavramıyla uzun zamandır ilişki kurmamış olabiliyor. Katma değerli ekonomiye geçip, karlılıklarını artırmak, küresel pazarlarda onları öne çıkartabilecek hamle yapmaları için inovasyon çok önemli. Bazı şirketler bunun farkında olduğundan onlarla hızlıca çalışmaya başlayıp, yol almalarını sağlayabiliyoruz. Fakat bazı şirketler daha inovasyonları hayata geçirme konusunda daha geride, onlara dünyanın kabul ettiği “İnovasyonsuz kalan şirketler batmaya mahkumdur.” cümlesini en iyi şekilde anlatabilmek için bilgilendirme çalışmaları yapıyoruz.
Kolaylıklar olarak, Türkiye kıvrak zekalı insanların çok olduğu bir yer. Yatırımcısından, girişimcisine, şirketinden çalışanına girişimcilik daha fazla benimsendiğinde Türkiye’nin bu yolda hızlıca yol alacağından eminim. Bununla birlikte çok daha katma değerli sektörler yaratılacak. Sadece, o zamana kadar zorluklarını çekmeye devam edeceğiz.
Görsel: Hackquarters