Yaratıcı bünyeler için günlük besin kaynağı
İzmir’in Desenleri

İzmir’in Desenleri

İzmir Vakfı'nın, İzmir'i markalaştırma çalışmaları kapsamında hayata geçirdiği çevresel mekan tasarımlarını mercek altına aldık.

İzmir Vakfı, İzmir’in markalaşması için geniş kapsamlı çalışmalar yürütüyor. Bu çalışmaların amacı, şehri uluslararası olarak tanıtmak. Hayata geçirilen çalışmalardan bir tanesi, 2020’de yer verdiğimiz İzmir Fontu olmuştu. Bu defa ise yine markalama çalışmaları kapsamında, şehrin tarihindeki önemli simgelerin yeniden yaratıldığı çevresel mekan tasarımlarına odaklanacağız.

Kent kimliğini görünür kılan tasarımlar

Çevresel mekan tasarımları için İzmir’de binlerce yıldır var olan simgeler araştırılarak, şehrin farklı mekânlarında tekrar gün yüzüne çıkarılıyor. Şehir giydirmelerinin ilki, İzmir Büyükşehir Belediyesi işbirliğinde 2020 yılında Alsancak’taki Talatpaşa Bulvarı’nın Kıbrıs Şehitleri Caddesi kısmında yayaların güvenli bir şekilde karşıya geçmesi için yapılan yükseltilmiş yaya platformunda uygulanmış. Aynı şekilde körfezde sefer yapan Uğur Mumcu ve Fethi Sekin feribotlarının yüzeylerinde de aynı tasarımlar kullanılmış. Bu çalışmalarda Anadolu’da Kibele ya da eli belinde olarak isimlendirilen soyutlamanın Bergama versiyonu, Efes Antik Kenti yer karolarının yaprak motifleri, Copacabana Plajı için Burle Marx tarafından tasarlanmış olan dalga desenlerinin İzmir Kordon uyarlaması birleştirilerek çeşitli yüzey düzenlemeleri hazırlanmış.

Talatpaşa Bulvarı

izmir'in desenleri izmir'in desenleri

İzmir’de yapılan bu çalışma, dünyanın başka noktaları için de ilham kaynağı olmuş olabilir. Örneğin bu yıl, Barselona’da da sokaklar benzer şekilde kentin simgelerinden ilham alan motiflerle süslendi.

Şehrin tarihi simgeleriyle yeni bir görsel kimlik inşa etmek

Vakıf, basın bülteninde tasarımlar hakkında şu açıklamalara yer vermiş: “Bölgede binlerce yıldır var olan simgeler araştırılarak, şehrin farklı mekânlarına tekrar kazandırılıyor. İzmir’in kent kimliğini görünür hale getirmek için üretilen bu proje, Yeşilova’dan Smyrna’ya, Efes’ten Bergama’ya, bize miras kalan simgeleri yeniden yorumluyor ve şehrin yeni görsel kimliğine taşıyor.“.

 

Çalışmalar, İzmir Vakfı tarafından kurulan İzmir Tasarımları Araştırma Ofisi ile birlikte yürütülüyor. İzmir Tasarımları Araştırma Ofisi, şehrin 8 bin 500 yıllık insanlık tarihinin ve bundan da eski olan doğasının izlerini sürerek İzmir’in tasarım yaklaşımlarını çözümlemek için çalışıyor. Ardından da günümüz tasarım dilini ortaya çıkarıyorlar. Ofis, İzmir’in evrensele yönelik bir kent markası haline gelmesi için; şehrin logosu, şehre ait bir font ailesi, şehrin simgeleri, şehir içi tabelalar, yönlendirme tasarımları, bina giydirmeleri ve detaylı bir kurumsal kimlik çalışmasına kadar geniş bir alandan sorumlu. Küresel boyutta ve disiplinlerarası diyalog yaratmaya açık bir anlayışla ilerleyen tasarım ofisi; grafik tasarımcılar, mimarlar, geleneksel sanatçıların yanı sıra iletişimciler, halk bilimciler, sosyologlar, sanat tarihçileri, arkeologlar ile sürekli işbirliği halinde ilerliyor. Üretim alanları vakfın üyeleriyle birlikte ortak akıl ve ortak ihtiyaçlar doğrultusunda belirleniyor.

Markalama çalışmaları için İzmir tarihindeki medeniyetlerin mirası olan iki boyutlu yüzey düzenlemeleri (duvar süslemeleri, yer mozaikleri vb.) hem biçimsel hem de anlam bakımından araştırılmış. İzmir’de bulunan antik kentler başta olmak üzere tarihi sokaklar, İzmir’le özdeşleşen mekânlar fotoğraflanmış. Konusunda uzman araştırmacılar ve akademisyenlerle ortaklaşa hareket edilerek bu fotoğraflardan bir havuz oluşturulmuş. Bunun yanı sıra İzmir’e dair kaynaklardan desen taramaları yapılıp bu havuza dahil edilmiş. Daha sonra günümüz grafik tasarım disiplininin kullanım alanlarına uygun, vektörel (sayısal) hale getirilerek, bir grid sistemine oturtulmuş.

Tasarım sürecini yürüten, İzmir Vakfı Kreatif Direktörü Miraç Güldoğan çalışmalar hakkında şu açıklamaları yapmış: “Gördük ki İzmir bu gün dünyanın çeşitli kentlerine, kültürlerine mal olmuş birçok simgenin doğduğu yer. Arkaik dönemden bugüne İzmirlinin soyutlama gücü önce buradaki yapıları, daha sonra limanın da katkısıyla Avrupa’nın yapılarını süslemiş. Onlara ilham kaynağı olmuş. Böyle bir hazinenin içinde yaşarken buna kayıtsız kalamazdık. Bizim buradaki en önemli katkımız, bu tarihin soyutlayıp, stilize ettiği simgelerin farklı zamanlarda, farklı kültürlerce tasarlanmış halini ortadan kaldırmak ve hepisinin yeni bir sistem içerisinde bir bütünü oluşturmasını sağlamak oldu diye düşünüyorum.”

Yeni gelişmeleri, İzmir Vakfı’nın Instagram’ı ve Twitter’ı üzerinden takip edebilirsiniz.

Görsel: İzmir Vakfı