Geçtiğimiz hafta Haydarpaşa Garı’nda kahve kokulu mis gibi bir festival gerçekleşti: İstanbul Coffee Festival. 22-25 Ekim arası Kadıköy’ü kahve kokusuna bulayan, Paşabahçe ana sponsorluğunda bu yıl ikincisi gerçekleşen festivalde 3. dalga kahve akımının temsilcileri, barista şovları ve kahve tadımlarının yanı sıra, kahve temalı sergiler, tasarım ürünlerinin yer aldığı stantlar, konserler, seminerler ve atölye çalışmaları da vardı.
154 markanın yer aldığı festivali 3. gününde ziyaret ettim. Etkinlik alanına girmeden hemen önce, burnuma gelen kahve ve kruvasan kokusunu takip ederek, dışarıda duran eski model minübüse yönlendim. Manivela isimli bu gezer kahve minübüsü, İstanbul Coffee Festival dışında da İstanbul sokaklarında -şimdilik Maslak’ta ve çeşitli etkinliklerde- hizmetteymiş. Festival ruhuna uygun taze ve iyi çekilmiş kahvesini tattıktan sonra festival alanına girdim.
Garın girişindeki sergiler de dikkat çekiciydi. İçlerinde Burak Şentürk, Sedat Girgin, Damla Esen, Kaan Bağcı, Serkan Karaca gibi birçok ismin yer aldığı “Cup Art” isimli sergide sanatçılar karton kahve bardaklarını birer sanat eserine dönüştürmüş. Bunun yanında sergi alanında yer alan kahve temalı diğer tüm çalışmalar da oldukça ilgi çekiciydi: Kahve tanelerinin üzerini yontarak yapılan mikro portreler, boya yerine kahve ile renklendirilmiş resimler…
Evde Espresso ve Latte yapımı, kahve çekirdeği çekimi gibi eğitimler, kahve dükkanı Five Elephant’tan Patrik Rolf Karisson’un yapacağı seminer ve “Kendi kahve bardağı Sleeve’ini tasarla” atölyesi ilk bakışta ilgimi çeken etkinlikler oldu. Festival ziyaretçilerinin neredeyse yarısı kahve bardağı Sleeve’i tasarlama Workshop’una akın edince ben de kendimi Patrik Rolf Karisson’un “Mükemmel kahve yoktur. Farklı insanlara uygun farklı kahveler vardır.” başlıklı oturumunda buldum.
Samimi bir sohbet havasında geçen seminerde, gurme ve özel kahve pazarının geldiği nokta tartışıldı. Gurme kahveciliğin daha 10-12 yıllık genç bir sektör olmasına rağmen, doygun sektörlerdeki gibi bir durağanlığa girmesini eleştiren Karisson, sektördeki tüm oyuncuların aynı stratejiyi güdüyor olmasını sektörün hamlığına yordu. Mükemmel kahvenin olmadığını, müşterilerin damak tadındaki farklılıkların denkleme dahil edilmesini savundu ve strateji geliştirmek için veri toplamanın önemine değindi. Her üretici ve satış noktasının her veriyi kaydetmesi gerekliliğinden bahsetti.
Festivalde Vietnam kahvesinden tutun da Mardin’in “Mırra”sına kadar o kadar çok kahve çeşidi vardı ki!
Delonghi ve NESCAFÉ Dolce Gusto iş birliğiyle gerçekleşen Dolce Gusto Art standında Amerikalı “Latte Sanatçısı” Michael Breach, Latte köpükleri üzerine inanılmaz gerçekçilikte portreler çizdi.
Breaking Bad temalı kahve dükkanı Walter’s Coffee Roastery, benim gönlümde festivalin yıldızlarındandı! Stantta güler yüzlü baristalarının eğlenceli sunumlarının yanı sıra bir de 3B baskı ile ürettikleri anahtarlık ve broşlar vardı.
Görsel; istanbulcoffeefestival, Bigumigu