Esther Perel, SXSW 2019’da ilk gün konuşmacıları arasındaydı. Geçen sene de festivaldeki konuşmasıyla büyük ilgi çeken çift terapisti Esther Perel, iş ilişkileri ve özel hayattaki paylaşımlar üzerinde durdu. İnteraktif şekilde ilerleyen konuşmada, seyircilere sorular sorup katılım alırken söyleyişinin sonunda sorulan sorulara da cevap verdi. Yaşam kalitesinin evde ve işte yaşanan ilişkilerle ilgili olduğunu vurgulayıp, sağlıklı bir ilişkinin iş hayatındaki düzeni ve başarıyı etkilediğini dile getirdi. Kaliteli ve pozitif yaşanan ilişkinin kişinin hayatına olumlu etkiler katacağını vurguladı.
İlişkiler toplumun değişimine göre şekilleniyor. Dolayısıyla, iş ve aşk için aynı kelimeleri kullanmak mümkün. Üretim ekonomisinden servis ekonomisine geçen toplum, ilişkilerde de tek bir kanaldan faydalanmak ya da fayda görmek istemiyor. Sadece üretim, yani bebek sahibi olma, odaklı seks günümüzde karşılıklı arzunun bir sonucu durumuna geldi. Kişisel amaçların ve gelişimin planda olduğu servis ekonomisinde tek bir kanaldan faydalanmak yerine her alandan faydalanmak için çoğul ilişki modeli benimseniyor. Seyircilere yönelttiği soruda; son 3 senede kaç defa iş ve ilişki değiştirdiklerini ayrı ayrı soran Perel, bu süreç boyunca kaç kişinin aynı anda farklı işte çalıştığını veya aynı anda farklı ilişkiler yaşadığını da sordu. İzleyicilerden çıkan sonuç toplumun göstergesi durumunda. Artık tek bir iş veya tek bir insan için kendini adama dönemi bitmiş bulunmakta. Dolayısıyla insanlar hayatlarında tek eşlilik yerine çok eşliliğe yönelim gösteriyorlar.
İş hayatında mutluluğu etkileyen faktörler
Ana dilinde çalışmayan insanların işiyle bağ kurmakta zorlandığını dile getiren Esther Perel, ülkesi dışında ya da ana dilini kullanmadan çalışan insanların iş hayatlarında mutlu olmasının daha zor olmasını belirtti. Çalışma ortamında mutluluğu etkileyen diğer faktörlerde çalışma ortamında kibarlık ve insana insan olduğu için değer veren yöneticiler. İnsanı robotlaştırarak çalıştırma ve bundan verim almayı beklemek yavaş yavaş değişiyor. İş hayatında görevini makine gibi yerine getirmek sosyal becerilerin de üstünü örtüyor. Seyircilerin sorduğu sorulardan birine verdiği cevapta teknik olmayan becerinin de artık önemli olduğunu vurguladı. İnsanlardan artık makine gibi çalışıp üretmesi beklenmemeli. Her ne kadar bu maddeler iş hayatındaki mutluluğa etken faktörler olsa da kadınlar için ekstra bir parantez açmak gerekiyor. Kadın izleyicilerin çoğunluğu iş yerinde, yüksek mevkide bulunan karşı cinsin, bilmişlik taslayan konuşmalarına maruz kaldığını belirtirken erkek izleyiciler de böyle bir şikayetin olmaması iş hayatında cinsiyet eşitliğinin farklı boyutlarını gösteriyor.
İlişkiden beklentiler ve ilişkide sorunlarının çözümü
Perel, ilişkilerinin 3 temel sorunla mücadele ettiğine de değindi. Kendinin farkında olma ve bağımsızlık, çatışma yönetimi ve iletişim, sorumluluk alma ve kendini yönetebilme, kendinin farkında olma durumunu içimizde oluşturduğumuz anlatıcıya benzetebiliriz. Diğer insanlarla iletişim kurmaya başladığımız andan itibaren içimizde oluşturduğumuz anlatıcının, biriktirdiğimiz diyaloglara göre, bazı inançları oluşur. Karşı taraftan beklentilerimiz, içimizde oluşturduğumuz anlatıcının inançlarına örnek verilebilir. Yaşanmışlıklarımız, diyaloglarımız, etkileşimlerimiz karşı taraftan beklentiyi değiştirir. Hem iş hayatında hem özel hayatımızda oluşturduğumuz görüşler ve beklentiler dış dünyaya bakışımıza farklı katmanlar katar.
İlişkiyi merkeze koyanlar veya ikincil görenler olarak iki ayrı ana grup düşünebiliriz. İlişkiyi merkeze koyan insan için dayanıklılık ve birliktelik önemli unsurlardır. Bu dünyada her zaman yardımına koşabilecek insanların olacağını düşünmek insanlara ve ilişkilere duyulan güvenden kaynaklanır. Kendini yalnız görmez ve çevresine güvenir. Bu tarz insanlar iş hayatlarında da daha sadık ve işbirlikçi olurlar. Öte taraftan merkeze kendini koyan ve ilişkiyi ikinci plana atan insan modelinde ise her işe kendi yapma isteği bulunur. İşi yapılması için başkasına verse bile o kişi yapılan işi kusurlu yapacaktır. Tüm sorumluluğu üstüne alan insan, en ufak hatasında bile kendini suçlu bulabilir. Bu psikoloji, görevi başka birisine verdiğinde ve o kişi görevini yapamadığında bile yaşanabilir. Kendini merkeze koyan insan görev verdiği kişiyi işi yapsa bile başarısız bulacaktır. Bu psikoloji içindeki insan, çalışma ortamında veya ilişkisinde yorgun düşen taraf olacaktır.
Edilen kavganın ya da işte yaşanılan anlaşmazlıkların konusu ne olursa olsun, yaşanan tüm çatışmaların altında 3 ana tema çözümlenmek istenir. Çatışma yönetimi ve iletişimde güç kontrolü bulunur. İlişkiyi kimin yöneteceği kimin karar vereceği önemlidir. İşte ya da ilişkide hissedilen, “Bu işte birlikte miyiz?” duygusu, yakınlaşmayı ve değer vermeyi sağlar. Sonuncusu ve en önemli tema da takdir beklemektir. İşte veya ilişkide, içsel veya dışsal olarak söylenmiş ya da belirtilmiş “beni takdir ediyor musun?” sorusu, kişinin yeterli olup olamadığını anlama ihtiyacından gelir. Bu soruların cevabını aramak yaşanan tüm bu kavganın ve uyuşmazlıkların ana sebepleridir.
Değişimi kendinden başlat
Esther Perel, terapiye gelen çiftlerde en çok gözlemlediği durumun çiftlerin seansa gelip birbirlerinin problemlerini anlatması olduğunu söyledi. Kimse kendi sorunlarının ya da problemlerinin farkında değil ya da kendi durumunu konuşmak istemiyor. Tek beklenen şey karşıdaki insanın problemli olan durumunu çözüme kavuşturmak. Sorun, kişinin kendisini düzeltmeyi denemesi yerine karşıdaki insanı kendi isteklerine ve normlarına sokabilmek. Aynı durum iş hayatında da geçerli olabilir. Durumu “The more…, the more…” denklemine dayandıran Perel, bu şekilde ilerleyen ilişkinin kedi fare kovalaması gibi olduğunu söylüyor. Siz bir şeyi yaptıkça karşı taraf başka bir şey yapıyor. Birbirine bağlı şekilde zincir gibi ilerleyen süreçte, her iki taraftan birinin bunu yapmayı bırakıp farklı bir hamle yapması gerekiyor.
Seyircinin yönelttiği bir soruda Perel, iki insan konuşmaya başlamıyorsa bilinen sonuçtan kaçınmaya çalışıyordur diyor. Karşılıklı kurulacak iletişim durumu nihayete erdireceğini bildiklerinden iki tarafta bundan kaçınıyor ve sürdürebildiği kadar sessizliği sürdürmeye devam ediyor. Ancak Esther Perel, asıl önemli noktanın, kendi farkındalığını arttırmak olduğunu ve karşıdaki insanı değiştirmek için kendinden başlamak gerektiği vurgulayıp konuşmasını bitirdi.
Konuşmanın tamamını aşağıdan izleyebilirsiniz.
Görsel: Youtube