Eskiden bir eş bulmak ve hayatı onunla geçirmek günümüze göre daha basitti. Bunun temel nedeni evliliklerin mülkiyetle eş tutulmasıydı. İnsanlar mal varlığını korumak adına evlenirdi, daha doğrusu aileler evlendirirdi. Toplumlar modernleştikçe evlilikler kişilerin seçtiği kişilerle evleneceği şeklinde evrilmeye başladı. Son 30 yılda da artık mutsuz bir evliliği sürdürmek ayıp kabul edilir oldu. Artık mutluluk biriyle beraber olmak konusunda mal varlığının önüne geçmeyi başarmıştı.
Şimdilerdeyse bu kurum giderek yok oluşa yaklaşıyor. İnsanların tek başına her şeyi yapabileceği bir dünyada yaşıyoruz ve giderek kendi kabuğumuzda tek başımıza bir çekirdek yaratıyoruz. Birini uzun süre sevmek ve onun yanında olmaksa şimdilerde yapamadığımız bir şey. Artık herkesi kısa süreli seviyoruz, sanki bir Instagram hesabı beğeniyormuş gibi. İlgimiz bitince de “sen yoluna, ben yoluma” diyoruz. Esther Perel bu seneki SXSW konuşmasında bu konuya değinmişti, ilginizi çekerse tavsiye ederim.
Flört Etmek Dışında Her Şeyi Yapabilen İnsanların Dünyası
Gelecekteyse ilişkilerin, insanların daha da kaçınacağı bir yapı olacağı düşünülüyor. Özellikle teknolojinin bizi yeterince mutlu etmesi bir insanın yerini doldurabilecek mi acaba sorularını kafalarda düşündürüyor. A Date in 2025 kısa filmi de bu konudan yola çıkan bir romantik bilimkurgu. Eğer Black Mirror seviyorsanız, romantik komediler sizi gülümsetiyorsa, Her filmi için de izlenimleriniz iyiyse bu kısayı mutlaka izleyin.
A Date in 2025, yönetmen Ryan Turner ve yazar Matthew Hart tarafından hayata geçirilmiş bir kısa film. 2025 yılında artık insanlar her ihtiyacını sanal bir şekilde karşılayabilmektedir. Birine sarılarak mı uyumak istiyorsun, sanal gözlüğünü tak ve oyuncağa sarıl. Gerçekçi şekilde tahrik mi edilmek istiyorsun? O zaman seni sanal porno koleksiyonumuza alalım. Ama tek bir şeyi sanal bir şekilde giderememektedirler. Yalnızlık ve başka bir insanla sosyalleşmek.
Ana karakterimiz Daniel, her işini evde tek başına halleden biri. Günlerini pizza karışımı içerek geçiriyor, sanal gözlüğünü takıp okula bu şekilde gidiyor. Ve evindeki ona yardımcı olan yapay zeka sistemi bu durumdan mutsuz. Karakterimizin flört etmesini istiyor çünkü eğer bu şekilde giderse %78 oranında intihar edeceğini düşünüyor. Ve onu sınıfındaki Amber isimli genç kadına bir kahve içmeye davet etmesi için yüreklendiriyor. Hatta bu yüreklendirmeyi biraz tehditkar şekilde yapıyor. İşin sonunda ana karakterimiz flört etmeyi kabulleniyor ve Amber’e özel bir konuşma balonu açıp oradan dışarı çıkmayı teklif ediyor. Amber’ın kabul etmesiyle olaylar daha da komik bir hal alıyor.
Film geleceğe dair paranoya senaryolarını hoş bir şekilde komediye dönüştürüyor. Aslında insan olarak bunlardan korkmamızın komedisini bizlere anlatıyor. Hepimiz birilerine açılmaktan ve sonrasında olacaklardan tedirginiz. Ama bu olduğunda yapacak bir şey yok. Ana karakter de bundan kaçamıyor zaten. İnsan olduğundan kaçamıyor yani.
Bir kısa filmden beklenecek bir çok şeyi düzgün bir şekilde sunuyor A Date in 2025. Mekan tasarımı, sanal gerçeklik görüntüleri, oyunculuklar gayet yerinde. Yapay zeka asistanının tasarımında da İlluminati göndermesiyle görünce insanı güldürüyor. Ayrıca Prozac eklenmiş pizza içeceği acaba şimdi de üretilmeli mi diye düşündürdü beni. Filmin genel konsepti eğlenceli kısaca. Yönetmen ve yazar dijital çağın getirisi olan yalnızlık ve depresyonu eğlenceli bir şekilde ele almışlar.
A Date in 2025, izleyicilere eğlenceli bir 10 dakika sunuyor. Şimdiden izleyeceklere keyifli seyirler.
Görsel: Vimeo