Daha önce Boston’daki Wind of Boston ve SXSW’te Austin’de sergilenen Infinity Room (1, 2) işleriyle Bigumigu takipçilerine tanıtma fırsatı bulduğumuz sanatçı Refik Anadol‘un “Arşiv Rüyası” adlı yerleştirmesi bugünlerde İstanbul’da, SALT Galata’da izlenebiliyor.
Veri görselleştirme konusunu hem algoritma, hem de sunuş olarak derin ve anlamlı bir şekilde ele almayı seven sanatçı, SALT’ın davetiyle SALT Araştırma arşiv koleksiyonlarındaki
1.700.000’i aşkın belgenin her birini, özelliklerine göre makine zekâsıyla sınıflayan
algoritmalarla bir medya enstalasyonunda görselleştirmiş. Google’ın AMI (Artists and Machine Intelligence – Sanatçılar ve Makine Zekâsı)* programına dahil olarak bu proje üzerinde çalışan Refik Anadol, SALT
Araştırma arşiv koleksiyonlarını, yüksek işlemci gücüne sahip yapay zekâ ve
makine öğrenimi algoritmalarıyla görsel bir okumaya tabi tuttu. Çok boyutlu
verileri -uzman değerlendirmelerinin ötesinde- bir yöntemle birbiriyle etkileşime
açan Anadol’un Arşiv Rüyası, bu zengin belge birikimini, izleyicinin tümüyle
çevrelendiği bir mekânda çeşitli açılardan inceleme, değerlendirme ve
yorumlama imkânı sunuyor**.
Arşiv Rüyası SALT’ın alt katındaki sergi alanına konumlandırılmış bir oda. Odanın girişinden itibaren -Refik’in çok sevdiğine artık emin olduğum- ayna konseptiyle karşı karşıyasınız. Adeta yan yatmış dev bir salyangozun kabuğuna girer gibi dönerek girdiğiniz odada 360 dereceye yakın açıda bir yansıtmayla karşı karşıya kalıyorsunuz. Güçlü projektörler akan görüntüleri kesintisiz bir şekilde birbirine bağladığı için bir ekrana bakıyor gibi değil, daha çok o görüntülerin içinde yüzüyor gibi hissediyorsunuz.
Odada baştan kaydedilmiş ve son derece etkileyici bir Arşiv Rüyası’nı video olarak izleyebiliyorsunuz. Bu videoda 1.700.000 verilik devasa arşivin tamamını önce bir küme olarak (galaksi?) uzaktan izliyoruz, sonra yaklaştıkça t-SNE adlı algoritmanın becerisiyle gruplanmış veri birimlerinin nasıl farklı şekillerde birbirlerini buldukları daha yakından görülüyor. Görüntüler ilerledikçe de tek tek veri zerreciklerine ulaşıyoruz ve makinenin kimi fotoğraf, kimi çizim, kimi metin olan bu zerreleri nasıl inceleyip grupladığını görsel olarak izliyoruz. Enstalasyonun adını hiç bilmeseniz ve bu aşamayı izlerken size izlediğiniz şeyin ne olduğunu sorsalar ağzınızdan çıkacak iki kelime “Arşiv Rüyası” olacaktır.
Projenin bir de etkileşimli ayağı var. Oda içindeki tablet üzerinden tüm veri üzerinde gezinip bir bilim kurgu setinin gelecek projeksiyonundaki arayüzü kontrol eder gibi yüzbinlerce veriye tek tek ulaşabiliyorsunuz. Bu aşamada özellikle inanılmaz olan, projenin donanım gücünün gözünüzün önünde adeta ayrı bir gösteri yapması. Bir tablet uygulamasını kontrol etme hızıyla 1.700.000 verinin eşzamanlı olarak görselleştirilmesi ve yansıtılması insanı etkiliyor.
Projenin özellikle teknik detaylarıyla ilgili SALT Araştırma ve Programlar Eski-Direktörü Vasıf Kortun’un Refik Anadol’la gerçekleştirdiği buradaki sohbeti de okumanızı öneririm. Günümüzde bir görsel sanatçının hayal ettiği şeyi gerçekleştirmek için teknolojiyle ne kadar yakından ilgilenmesi gerektiğine dair de zihin açıcı fikirler sunuyor röportaj.
Arşiv Rüyası’nı SALT Galata’da 11 Haziran’a kadar görebilir, bu yılların en etkileyici sanat ve teknoloji buluşmalarından birine şahit olabilirsiniz. SALT Galata’ya giriş ücretsiz.
Entstalasyon, Google Sanatçılar ve Makine Zekâsı’nın (AMI) yanı sıra
, ve Doğuş Teknoloji, Škoda ve Volkswagen Doğuş Finansman desteğiyle hayata geçmiş.
*: AMI ile ilgili daha detaylı bilgi için Medium bloglarındaki içerikleri takip edebilirsiniz.
**: Bu paragrafta işi tanımlarken hatalı ifadelerden kaçınabilmek adına basın bültenine olabildiğince sadık kaldım, metnin teknik olmasının nedenidir.
Görseller: SALT