Yaratıcı bünyeler için günlük besin kaynağı
Online Terapi Z Kuşağı İçin Nasıl Vazgeçilmez Oldu?

Online Terapi Z Kuşağı İçin Nasıl Vazgeçilmez Oldu?

Pijamalarla online terapi seanslarına katılabilmenin cazibesi en çok Z kuşağını kendisine çekiyor. Peki ama neden?

Hayatımızın 2 koca yılını hiç de alışkın olmadığımız şekilde yaşamamıza neden olan Covid-19 pandemisinin doğrudan etki ettiği endüstrilerin başında elbette online terapi geliyor. Online mental sağlık uygulamaları elbette 2020 öncesinde de vardı. Fakat o dönemki yaygın inanç “Terapi dediğin yüz yüze yapılır” şeklinde olduğu için, o zamanlar online terapi yalnızca mecburiyetten başvurulan bir B planı konumundaydı. 

Şu an geldiğimiz noktada ise online terapi, Z jenerasyonu için spor salonuna ya da kişisel bakım merkezlerine gitmekten farksız halde.

Peki acaba ne oldu da online terapi Z jenerasyonu için bir anda vazgeçilmez oldu?

Z Kuşağı Terapiye Herkesten Daha Çok İhtiyaç Duyuyor

Z jenerasyonunu kısaca 1997 ile 2012 yılları arasında doğan nesil olarak tanımlıyoruz. Bu da demek oluyor ki Z jenerasyonu oturmuş bir internet ekosisteminin içine doğan ve her şeyden anında haberdar olabilme özgürlüğüne sahip bir nesil. Sosyal medya platformları, içerik üreticiliğinin artık bir meslek olarak kabul edilmesi, kod yazan birine sınırsız özgürlük tanıyan açık kaynaklı yazılımlar ve yapay zeka derken Z jenerasyonu hem avantajlı hem de bazen insana biraz “fazla gelen” bir bilgi akışının içine doğdular. 

Bir de üzerine dünyadaki politik, sosyal ve ekonomik belirsizlikler eklenince, Z kuşağı için 2020 ve sonrasındaki yıllar oldukça zorlu geçmeye başladı.

Huffington Post’un makalesine göre terapistlerine en çok finansal güvencesizlik, kronik kaygı, karar verme güçlüğü, yalnızlık, tükenmişlik ve beden imgesi bozuklukları ile başvuran bu kuşak bireylerin çareyi, odalarından bile çıkmadan terapi almakta bulmaları ise bu açıdan bakıldığında çok doğal bir sonuç.

Yerleşik Yanlış İnançlar Bir Bir Kırılıyor

ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi CDC’nin 2023 yılında yayınladığı rapora göre, ülkede yaşayan Z kuşağına mensup bireylerin %57’si umutsuzluk ve mutsuzluk gibi duygularla boğuşuyor. Bu ürkütücü sayısal verilerin de gösterdiği üzere Z kuşağının ruh sağlığı pek iyiye gitmese de, bir yandan da bu alanda olumlu gelişmeler de yaşanıyor.

Çünkü Z kuşağı, ruh sağlığı alanına erişimi arttıkça, ruh sağlığına dair yıllardır süregelen batıl inançları ve damgalamaları da bir bir yıkıyor. Gençler artık sosyal medyada mental sağlıkları, aldıkları teşhisler ve hatta kullandıkları ilaçlar hakkında bile açıkça konuşabilirken, bir taraftan da bu alanlarda oluşan yeni topluluklar dahilinde bir araya geliyorlar. Ve bir zamanlar tabu olan konular, Z kuşağının ‘günlük rutin’inde birer mizah malzemesi halinde bile karşımıza çıkabiliyorlar.

Online Terapi Endüstrisi Gücünü En Çok Influencerlardan Alıyor

Elbette oluşan bu yeni nesil şeffaflık ve rahatlığın paydaşlarından biri de hemen her mecrada reklamlarını gördüğümüz online terapi platformları. Terapi alma konusunda tereddütleri bulunan Z kuşağı -ve hatta Y kuşağı- bireyler bile, bu kullanıcıyla bağ kurmaya odaklanan reklamlara maruz kalmanın doğal bir sonucu olarak platformlara üye oluyor.

Özellikle tanınmış influencerların hazırladığı ilham veren videolar, podcastler ve yine micro influencerların elinden çıkan UGC’ler (User generated content / Kullanıcı tarafından geliştirilmiş içerikler) kullanıcı tarafında terapiye başlama kararının fitilini ateşliyorlar.

Yarattığı tüm bu değişimin yanı sıra, ruh sağlığı terminolojisi farkındalığı ve nöroçeşitlilik olgusu etrafında da büyük yol kat edilmesini sağlayan dijitalleşmiş ruh sağlığı hizmetleri, aynı zamanda Z kuşağının önceki kuşakları da bu konuda eğitmesine imkan sağlıyor.

Günümüzde veri güvenliği gibi riskler nedeniyle bazı ülkelerde bu kadar fazla rağbet görmese de online terapi özellikle ülkemizde daha uzun yıllar yükselişine devam edeceğe benziyor.

 

Görsel: Pexels