Cinsiyet eşitsizliği hayatın her yerinde var. Fakat medeniyetin olduğu yerde bu eşitsizliğin olmaması gerekiyor teoride. Özellikle herkesin zekasıyla ve yetenekleriyle hayatını döndürdüğü reklam sektöründe bu eşitsizliğin hiç olmaması gerekiyor. Bir kadın sadece bir kadın diye bir erkekten daha az ücret almamalı. İşinde iyiyse cinsiyetten bağımsız olarak hakkında karar verilebilmeli. Kadınlar sonuçta İkinci Dünya Savaşı’nın ardından iş hayatına girdiler. Yani kadınlar sektörlerde yeni söylemi de hatalı. İş gücünde kadın hep vardı ve var da olacak.
Türkiye’de de bu konuyla ilgili bir araştırmalar yapılıyor. Türkiye’deki Türkiye’deki Effie Ödüllü TV Reklamlarının 10 Yıllık Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi Araştırması açıklandı. Reklamverenler Derneği’nin reklamda toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik çözümler üretme hedefiyle hayata geçirdiği ilk proje, Bahçeşehir Üniversitesi Reklamcılık Bölümü iş birliğiyle gerçekleştirilen “Türkiye’deki Effie Ödüllü Televizyon Reklamlarının 10 Yıllık Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi Araştırması”. 2007 yılından bu yana Effie Yarışması’nda ödül kazanmış toplam 489 televizyon reklamının incelendi. Araştırma algıları değiştiren ve sosyal normları etkileyen en güçlü araçlardan biri olan reklamların hala yeterince eşitlikçi bir yaklaşıma sahip olmadığını ortaya koyuyor.
Effie Kazanmış 489 reklam analiz edildi
Gerek dünyanın farklı ülkelerinde gerekse Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik umut verici gelişmeler yaşansa da kadın ve erkek rolleri konusunda bazı kalıplar hala yerini koruyor. Bu durumun en görünür olduğu kültürel ürünlerden biri de reklamlar olarak karşımıza çıkıyor. Reklamverenler Derneği ve Bahçeşehir Üniversitesi Reklamcılık Bölümü işbirliğiyle gerçekleşen araştırma da bunun üzerine. Effie ödüllü reklamları 10 senelik süreçte incelemesi açısından Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyor.
Türkiye’deki Effie Ödüllü TV Reklamlarının 10 Yıllık Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi başlıklı araştırma, kadınlık ve erkekliğe dair temsil biçimlerinin reklamda kendine ne şekilde yer bulduğunu inceliyor. Koordinatörlüğü Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü öğretim üyeleri Dr. Gül Şener ve Dr. Eda Öztürk tarafından yürütülen çalışma kapsamında, 2007-2018 yılları arasındaki 9 Effie Yarışması katılımcıları analiz edildi.
Araştırmaya göre ana karakterlerin yüzde 65’i erkek, yüzde 35’inin kadın olduğu görülüyor. Cinsiyet temsillerindeki en keskin eşitsizlik dış ses kullanımında göze çarpıyor. Reklamda erkek dış ses oranı yüzde 89 iken kadın dış ses oranı sadece yüzde 10. Araştırmaya göre geçtiğimiz 10 yılda bu oranlarda kayda değer bir farklılık yaşanmadığı da ortaya çıktı.
Araştırma sonuçları reklamlarda evli olarak resmedilen kadın ana karakterlerin oranının erkeklere göre iki kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Evli kadın ana karakterlerin oranı yüzde 44 iken, erkek ana karakterlerde bu oranın yüzde 23 olduğu belirlendi. Benzer bir dengesizlik de kadın ve erkeğin baskın olarak resmedildiği yerlerde görülüyor. Kadın ana karakterlerin yüzde 43’ü ev ortamında gösterilirken sadece yüzde 10’u işyerinde tasvir ediliyor.
Çalışan Kadının Adı İşyerinde Bile Yok
Reklamverenler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Pura, reklamın algıları değiştirmek ve cinsiyet eşitsizliğini dönüştürmek adına en güçlü kaynak olduğunu belirtiyor. Türkiye’deki her bir haneye reklamlarıyla ulaşan, sektörün önde gelen reklam verenlerini temsil eden bir dernek olarak bu alanda topluma katkı sağlamayı amaçladıklarını söylüyor. Öncelikle Kasım 2017’de toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirmeye yönelik çalışmaları hayata geçirmek üzere bir Reklamda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Yürütme Kurulu da oluşturmuşlar.
Reklamverenler Derneği olarak önceliklerinin reklamverenler ve yaratıcı ajanslar için reklamlarda eşitsizliği üreten cinsiyet temsillerinin önüne geçilmesi konusunda ilkeler oluşturmak olduğunun altını çizen Pura, “Yakın zamanda çok daha güçlü rollerde kadınlar görüyoruz, ev işi yapan, çocuğuyla ilgilenen, özür dileyen ya da ağlayan erkekler görmeye başladık. Ne kadınları ne de erkekleri tek bir kalıba sıkıştırmak zaten mümkün değil” diyor. Araştırmaya göre de reklamlar hayatın gerçeklerini yansıtmıyor. Reklamverenler olarak gerek iletişim sektörünün paydaşlarını bir araya getiren Reklamda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Platformu gerekse yürüttükleri diğer önemli projelerle toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik çözümler üretmeye devam edeceklerini de belirtiyor.
Görsel: Reklamverenler Derneği