Her ne kadar kendi kendine giden otomobiller, otomotiv sektörünün gelecekte gittiği yöne işaret ediyor olsa da otomobil tutkunları için direksiyon başında olmanın keyfi de pek kolay vaz geçilecek şeylerden değil. Audi‘nin bilinmeyen bir gelecekte geçen yeni reklamı da bu tutkuyu ele alırken teknoloji nereye giderse gitsin bazı şeylerin değişmeyeceğini vurguluyor.

Reklam ajansı Venables Bell & Partners tarafından yaratılan “The Driver” isimli reklam filmi, fütüristik bir şehirde geçiyor. Bu dünyada tüm otomobiller sürücüsüz, otonom araçlar… Kimse direksiyon başında değil, herkes yolcu koltuğunda. Filmimiz kahramanı olan yaşlıca adam gibi. Adam ofisinden çıkıp otomobiline biniyor. Otomobil nereye gitmek istediğini sorup onu götürüyor. Ancak tüm bu teknolojiye ve pratikliğe rağmen adam mutlu görünmüyor? Peki ama neden?

Oyuncu Selma Blair tarafından seslendirilen yapay zekanın “Ne düşünüyorsun?” diye sormasıyla kahramanımız, yavaş yavaş otomobilini bizzat kendisinin kullandığı, yollarda keyifle aracını sürdüğü günleri hatırlıyor. “Eskiden otomobil kullanmak sadece bir yerden bir yere götürülmek değildi” diyor adam bugünü kast ederek. “Bir yere gitmek ve giderken bir şeyler hissetmekti olay.” diye devam ediyor ve anımsamaya başlıyor. Flashback’ler eşliğinde gençliğinde kullandığı Audi Sport Quattro’yu, sonrasındaki TT Coupe’sini ve R8 Spyder’ını hatırlıyor.

Filmin sonunda kahramanımız evine gelip, biraz fazla anaç bir yapay zeka olan Clara ile sohbetine devam ediyor. Adam giderek özlem içerisinde kaybolurken Clara ona rahatlamasını söylüyor. Ama isminin David olduğunu öğrendiğimiz adam, problemin tam da bu olduğunu söyleyerek, garajına gidiyor, oradaki “eski” otomobilinin örtüsünü açıyor. Ve yüzünde bir gülümsemeyle direksiyon başına geçip yola koyuluyor. Fazlasıyla rahat bir gelecektense eski günlerdeki gibi kendisinin otomobilin, kullanarak o coşkuyu yaşadığı anları tercih ediyor.

Rahat Ama Keyifsiz Bir Distopya Mı?

Hepimiz bu adam kadar şanslı değiliz elbet… Kullandığı otomobiller belki de gerçekten otomobil kullanmanın keyfini maksimumda hissedileceği otomobiller. Yine de direksiyon başında olmanın, basıp bir yerlere gitmenin, rüzgarı ve hızı hissetmenin keyfi, otomobilden bağımsız olarak pek çoğumuzun hissettiği veya hissetmiş olduğu şeyler. Ve evet, tamamen otonom bir araç kolaylık sağlarken bir yandan da bu hazzı alıp götürmüyor mu? Kimbilir, belki zamanında düz vitesten otomatik vitese ilk kez geçilirken de benzer şeyler düşünülmüştür. Yine de böylesi bir distopyada da sıkıcı bir yan olduğu muhakkak.

I, Tonya ve Lars and The Real Girl gibi filmlerin yönetmeni Craig Gillespie tarafından yönetilen bu 70 saniyelik film; Audi’nin efsanevi modellerine bir bakış atarken aslında Audi’nin geleceğine de ışık tutuyor. Bu anlamda ilginç de bir ikilem yaratıyor. Zira Audi de pek çok otomotiv markası gibi kendi kendine giden otomobiller üzerinde çalışıyor. Dolayısıyla Audi bu reklamla biraz da iğneyi tüm sektöre batırıyor belki de. “Evet, bu teknoloji üzerinde çalışıyoruz ama bugün yaşayabileceğiniz o keyif bir gün bitecek.”gibi bir uyarı mı, yoksa bugün otomobilleri hala kullanabiliyorken tadını çıkarmamıza dair bir hatırlatma mı, orası yoruma açık.