Kristal Elma 1. gün festival programlarından olan Yurt dışı vs. Türkiye paneli iş hayatına yeni atılacak gençlere çok yararlı bilgiler verdi. Eğlenceli yorumlarıyla Yelda Aktuna moderatörlüğünde gerçekleşen panelin konuşmacıları ise Güney Soykan (Sr. Art Direktör-J.Walter Thompson Amsterdam), Zeynep Orbay (Sr. Tasarımcı-Wieden + Kennedy Amsterdam), Lawrence Du Pre (CEO-Medina Tuğrul DDB) ve Eren Kantarlı (Pazarlama Müdürü- Fiber Google) oldu.
Temel olarak, “Yurt dışında çalışmak ne kadar keyifli? Mezun olunca Türkiye’de mi kalmak gerekli? Yurt dışında çalışanlar Türkiye’den mutlu mu?” gibi sorularına cevap verildi.
Niye yurt dışına gittiniz? sorusuna Güney Soykan, kariyer planlanmasında hep aklında olduğunu ve portfölyosunu oluştururken bu hedefe uygun küresel işler yaptığını ve özgüvenini hiç kaybetmediğini belirtti. Yurt içinde ve yurt dışında kazandığı çeşitli ödüller ile yurt dışındaki firmaların dikkatini çektiğini ve ajansların onunla iletişime geçtiğini bu sayede Amsterdam’a ittiğini söyledi. Zeynep Orbay ise Amerika’da geçirdiği 5 yılın ardından Türkiye’ye geri dönüp çalışmaya başlamış ve tasarım alanında kazandığı önemli ödüllerle portfölyosunu daha da geliştirmiş. Amsterdam’a bir işi olmadan gitmiş olduğunu ve bu süreçten korkulacak bir şeyin olmadığını belirtti. Amsterdam reklamcılık ve yaratıcı alanda çok gelişmiş olduğundan ve gittiklerinde yabancı dil engeli çekmedikleri için alışmaların kolay olduğunu söylediler.
Yurt dışında Türkiye’den farklı olarak ne gibi özellikler var? sorusunda aslında bütün konuşmacılar çalışma saatlerinin ve programlarının daha düzenli olduğunu belirttiler. Bu nasıl oluyor diye sorduğumuzda ise Zeynep ‘’Projeye az zaman ayırdığımız için değil, sadece daha planlı programlı çalışma mantığı var. Çalışma saatlerimiz belli ve hafta sonu ek bir çalışmamız olmuyor. Bu konuda Hollanda diğer ülkelere göre daha rahat fakat yine de herkes birbirinin çalışma alanına saygı gösterdiği için işler daha verimli bir şekilde üretiliyor. Çalışma ortamı ve şekli bakımından Amerika ve İngiltere bize daha çok benziyor.’’ diye dile getirdi.
Lawrence Du Pre’ye göre bu düzenin Türkiye’de olmamasının temel nedenlerinden biri de kültürel fark, ‘’Türklerde genel olarak bir sabırsızlık hakim ve müşteri briefi verdikten sonra üretilen işi görmek için can atıyor. Ajansların hızlı hareket etmesi müşterinin hoşuna giderken uzun vadede bu çalışma şekli çözüm odaklı olduğu için çalışma sistemi kötü ilerliyor.’’ Müşteriden brief alınırken ve projeye başlanırken mutlaka müşteri ile toplantıların yapılmasını, işi en iyi biçimde ele almak için işe bütünüyle bakılması gerektiğini ve Türkiye’de bu sürecin çok sağlıklı ilerlemediğini de Eren Kantarlı belirtti.
Zeynep Orbay, Amsterdam’da brieflerin müşterinin iş için belirlediği son günden neredeyse 6 ay önce ajanslarla buluştuğunu ve çalışma programının bu süre dikkate alınarak geliştirildiğini ve Türkiye’deki ajansların Amsterdam’daki gibi bir çalışma süreleri olsaydı oradan daha yaratıcı ve ödüllük işler ortaya çıkarabileceğini de söyledi.
Eren Kantarlı, Amerikalı müşterilerin ajansları iş partneri olarak gördüğünü ve verilen brieflerde bir eksiklik varsa ajansların bunu rahatlıkla dile getirebildiğini ve kendilerini iş çarkının bir kolu olduğu olarak hissettiklerini belirtti. Türkiye’de ajans-müşteri ilişkisinin partnerlik olarak ilerlemediğini ve müşteri kaybetme duygusunun daha baskın olduğunu da ekledi.
Çalışan mutluluğu ve çalışma ortamı olarak ise Güney ve Zeynep’in çalıştıkları Amsterdam’daki ajanslar bu iki kritere önem veriyormuş. Ajanslar çalışanlarını şımartmanın onlara yaratıcı anlamda bir yatırım olduğunu düşünmekte. Türkiye’de bu durum sadece konkur kazanıldığında veya bazı Cuma günlerinde gerçekleştiği için bu açıdan Türkiye daha zayıf görülüyor.
Türkiye’nin yurt dışına göre önemli bir artısı ise juniorların çok fazla deneyim kazanabilmesi. Bu sayede portfölyoları inanılmaz derecede gelişiyor ve bu şekilde yurt dışına açılmaları daha sağlıklı görülüyor.
Panelde sorulan son soru, yurt dışında şanslarının deneyecekler nasıl davranmalılar? şeklinde oldu ve bütün konuşmacıların ortak düşünceleri; yurt dışı kararının duygusal bir şekilde verilmemesi, küresel bir portfölyo için okul zamanında ve mezun olunduğunda çalışılması, yapılan her işin en önemli adımının işin sunumu olduğunu ve yurt dışı için en uygun yaş aralığının 25-30 yaş arası olduğunu belirtiyorlar.