IŞİD, İslami Halifeliği 2014’te ilan etmek için Al-Nuri Camisi’ni seçtiğinden beri Irak’ın ikinci en büyük şehri olan Musul’da devam eden savaş, Musul halkının birçoğunu evlerini daha güvenli yerlerde aramaya zorunlu bıraktı. Bu dramatik durum, Irak ordusunun geçtiğimiz aylarda şehrin kontrolünü IŞİD’den almak için yürüttüğü savaşlarla büyük ölçüde ağırlaştı. Bomba ve patlama sesleri Musul’da kesildiğinde, hayat sokaklarda ve mahallelerde tekrar ortaya çıkmaya başlayacak ve kendi şehirlerinde mülteci haline gelen binlerce insan geri dönecek. Molozların yok olduğu ve şehrin yavaş yavaş normalleştiği gelecekte, orada yaşayanların hayatlarına egemen olan savaştan uzakta bir hayatın yeniden kurulması gerekecek. Archstorming de bu konuya dikkat çeken ve gelecekte orada yaşam olmasını destekleyen mimari bir yarışma düzenledi: Mosul Postwar Camp (Musul Savaş Sonrası Yerleşimleri).
Jürisinde Charles Walker, Amro Sallam gibi değerli mimarların bulunduğu yarışmaya ise Türkiye’den de bir ekip katıldı ve işleri yarışmada dereceye giremese de ses getirdi. “Yeni Babil Kulesi” diye geçen mimari tasarım Kurtuluş Göktaş, Mohamed Abdellatif ve Demet Karabacak’a ait.
“Dediler: gel, kendimize bir şehir inşa edelim, kulesinden cennete uzandığımız” (yaradılış 11).
Geçmişte tabii ki bu cümleler kurulduğunda geleceğe nasıl ilham vereceği bilinmiyordu. Bu ilhamlar dogmatik şekilde savaşa da yönlendirebiliyor kişileri, savaş sonrası yaraları saracak binaların hayalini kurmaya da. Mimarlar çıkış noktalarını planlarken hem Babil hikayesinin hem de Musul sorununun Irak’ta aynı bölgede yer almasına dikkat ettiler mi bilmiyorum ama bu detay onların da gözlerinden kaçmamıştır eminim. Ayrıca Musul ve Babil’in bir ortak noktası da orada yaşayanların anlaşmazlığa düşerek şehri parçalaması.
Proje bir çözüm sunmak için, farklı insanların bir arada yaşayıp iletişim kurabileceği köprüler oluşturarak ortak bir zemin yaratmayı amaçlıyor. Eski Irak evlerinde kullanılan, ikinci kattan iki evi birbirine bağlayan ve kemerli bir geçit olan “qantara” kavramını kullanıyor mimarlar. “qantara”lar sayesinde, yürüyenlerin dinlenebileceği ve insanların birbiriyle sosyalleşebileceği gölge alanlar yaratılmış oluyor. Sadece “Yeni Babil Kulesi” değil, konut kümeleri de qantara ile bağlanıyor projede. Ayrıca ilk başta konut olarak kullanılacak “Yeni Babil Kulesi”, halk kendi evlerine taşındıktan sonra savaş anıtı olarak şehirde kalacak. Merkeze taşınacak anıt, gelecek nesillere geçmişin hatalarını daima hatırlatmayı amaçlıyor.