Yeni nesil moda endüstrisinin sürdürülebilir hale gelmesi için; işin yaratıcılık kısmıyla üretim aşaması arasındaki bariyerleri kaldıran bir çalışma ortamı nasıl yaratılır? Tüm üretim unsurlarını aynı çatı altına toplayıp, işin sadece tek boyutunu bilen “yumurtaları” tam teşekküllü iş sahiplerine dönüştürerek. Tasarımcılarla üretimcileri, geleneksel zanaat ile son teknolojiyi, üretimle mavi kopyaları aynı devasa komplekste bir araya getiren moda merkezi Manufacture NY’dan Amanda Parkes, yaptığı konuşmada tasarladıkları entegre kompleksin, moda endüstrisinin geleceğine nasıl katkıları olabileceğini anlattı.
Merkez; teknoloji, tasarım ve üretim aşamalarını tek bir çatı altında toplayarak, hem üretimin hızlanmasına hem de tasarımcı ve zanaatkarların aynı ekosistemde bilginin difüzyonuyla birbirlerinden beslenerek çalışmasına olanak veriyor. Bu şekilde, sektörün dağınık, tek boyutlu, beş benzemezden harikalar yaratmaya uğraşan, globalleşmenin parçaladığı moda endüstrisini yeni bir yola sokarak daha sürdürülebilir bir moda anlayışının yayılmasını hedefliyor. Endüstriye yeni atılanların, profesyonellikten kendi işini kurmaya çabalayanların; bilgi, tecrübe ve vizyon eksiklerini ortadan kaldırıp, verimli süreçler, teknolojik entegrasyon ve kaynakların ortak kullanımıyla hibrit imkanlar yaratarak endüstriye yeniden dinamizm kazandırmayı amaçlıyor.
Yolun başındaki yeni jenerasyon markaları koruyup kollayarak, iş süreçleri, pazarlama, satış kanalları gibi konularda eğitici seminerlerle yeni moda endüstrisi şirketlerine mentorluk ederek, modadaki bir sonraki dalgayı yaratmaları, sonunda kendi işlerinin sahipleri olmaları konusunda onları destekleyip, buna uygun çevreyi yaratıyor.
Manufacture NY; 100 milyon dolarlık bina, tasarım ve sürdürülebilirlik üzerinden, moda endüstrisini yeniden şekillendiriyor. Tasarımcılarla üretim zanaatleri arasında köprü kuran merkez, insanlara, geleneksel yöntemlerin ve yenilikçi endüstriyel gereçlerin ve süreçlerin bir arada olduğu bir çalışma imkanı sunuyor ve gelecekte daha iyi ürünler ve iyileştirilmiş üretim aşamalarına alt yapı sağlamayı umuyor. 26.000 m2’lik üretim alanında giyim, ev ve tekstil ürünleri, mimarlık alanlarında sürdürülebilirlik kaidelerine uygun olarak a’dan z’ye tasarım ve üretim bir arada yapılıyor.
Bu sistemle bütün üretim zincirinde yaratılan entellektüel sermaye tek bir ortak bulut haline geliyor. Böylece kompleksin bünyesinde çalışanlar, zincirin hem öncesini hem sonrasını bildikleri için hem kendi işlerini daha etkin ve verimli yapıyorlar, hem de zincirin diğer parçalarından besleniyorlar.
Merkez aynı zamanda teknolojiyi ve moda sektörünü birbirine yaklaştırarak, ortaya ikisinin ortak ürünü olan işler çıkarıyor. Bir açıdan, teknolojiyle kurulan bu bağ, moda endüstrisini durağanlıktan çıkarıyor, teknolojik gelişmelerle kendini hızla dönüştürebilir hale getiriyor. Parkes’ın da dediği gibi; “İspatlamaya çalıştığımız; sürdürülebilirliğin, teknolojiyle anlaşmazlık içinde olmadığı.”
Parkes’ın konuşması sırasında örneklerini verdiği giyilebilir teknoloji ürünleri, moda ve teknolojinin büyük bir uyumla birbirini besleyerek geldiği noktayı gösteriyor:
Princeton’da geliştirilen bir iplik teknolojisi moda endüstrisine yedirilmiş. Bu yeni dokuma iplikleri aynı zamanda birer pil vazifesi görüyor ve yıkandıkça iplikler şarj oluyorlar. Bu yeni aşılamayla artık ısıtmalı eldivenler, çoraplar; üzerileri LED’lerle kaplıymış gibi parıldayan gece elbiseleri üretim hatlarına girmiş.
Bir disiplinler arası ürünleri de yeni nesil topuklu ayakkabılar: Geleneksel topuklu ayakkabıların içinde ince bir metal buluyor, ve vücudun tüm ağırlığını sadece bu nokta taşınıyordu. Topuklu ayakkabıların rahatsız olmasının belki de en büyük sebebi bu. Yeni geliştirilen bir polimer, topuklu ayakkabılarda kullanılmış. Buna göre polimer ayakkabının tüm tabanını kaplıyor ve artık ağırlık tek bir ince çizgi üzerinde değil tüm tabana yayılıyor. Mühendislik, moda endüstrisi ve Ortopedi biliminin eseri bu yeni nesil ayakkabılar spor ayakkabı rahatlığını topuklu ayakkabı şıklığı ve seksiliğinde sunuyor.
Bu gibi merkezlerin yaratacağı en büyük avantajlardan biri de, üretimin her aşamasının kontrol altında olması. Merkezde kullanılan malzemelerin giriş-çıkışı, atıkların takibi yapılarak sürdürülebilirliğe katkıda bulunuluyor.
Ürünlerin hammaddeleri, tedariği, üretimi, satışı gibi her aşamada sorumluluk almaya davet eden sürdürülebilir moda anlayışı, yavaş ama emin adımlarla dünyaya yayılmaya devam ederken, bir taraftan da hızlı üretim- tüketimin zararları konusunda insanlar bilgilendirilip, bilinçlendirmeyi umuyor.