Cafe Fernando‘yu bilmeyen biri var mı?
Ben
Cafe Fernando ve Cenk Sönmezsoy’u 2008 yılında Bigumigu sayesinde tanıdım. Siteyi daha inceleyemeden, Yalçın’ın şunu isterim, bunu isterim diye bana eposta attığını hatırlıyorum.
Cenk Sönmezsoy eski bir
reklamcı. Önce İngilizce sonra hem İngilizce hem Türkçe olarak yazmaya başladığı blogunun 4. senesinde, işinden ayrılıp kendini tümüyle Cafe Fernando’ya adıyor. Bir yandan da yemek fotoğrafçılığı ve yemek stilistliği yapmaya başlıyor. Tariflerinin ve sitesinin uluslararası başarısı, bu satırları okuyan, bir gün “sevdiğim” – “hayal ettiğim” işi yapacağım diyen herkese ilham kaynağı.
Senelerce kitap çıkaracak mı, çıktı mı derken;
kitabı, çok sevdiğimiz, beraber projeler ürettiğimiz
Okuyan Us Yayınevi‘nden bir kaç ay önce kitabı çıktı. Kitabı yazmak için tam 4 sene 4 ay harcamış. Ne iyi etmiş, harcamış.
Evlendiğimde yemek yapmayı hiç bilmeyen bir kadın olarak aldığım, boy boy, çeşit çeşit yemek kitaplarımdan hiç birine benzemiyor bu kitap.
Kitabın tasarımı, tarifler ve fotoğrafların tamamı Cenk’e ait. Her tarifin bir hikayesi var. Sayfaları çevirdikçe yüzünüzde engelleyemediğiniz bir gülümseme, karnınızda bitmeyen bir gurultu hissediyorsunuz.
Kitabı görür görmez Okuyan Us ile irtibata geçtim. Bigumigu’da Cenk Sönmezsoy ile proje yapıp yapamayağımızı sordum. Attığım e-posta aracılığı ile kendisi ile tanıştım. Kendisi de tarifleri gibi inanılmaz tatlı biri (beraber proje yapmamıza pozitif baktığı için böyle dediğim sanılmasın ;)).
Kitaptaki her tarifin bir hikayesi var demiştim. Benim bu kitap ile ilgili hikayemi de anlatmazsam olmaz.
Bayram Çikolatası Yerine Bayram Reçeli
Geçen hafta tam bayram öncesi
Han‘ın (bizim bıdık oğlan) okulundan bize minicik bir kavanoz elma reçeli geldi. Han’ın arkadaşları, öğretmenleri ile pişirip güzelce paketledikten sonra biz velilere bayram hediyesi olarak göndermişler. Han o gün okulda olmamasına rağmen okulun sahibi bizi de unutmamış. Fikir o kadar güzel ve basitti ki. Hemen ben de – hayatında hiç reçel yapmamış biri olarak – açtım Cafe Fernando kitabını, reçeller sayfasına geldim ve kollarımı sıvadım.
Bayram ziyaretlerinde gittiğimiz yere çikolata-şeker götürmemiz bir dert. Han 2,5 yaşında ve ona paketli gıda, abur cubur, şeker – çikolata türevlerini yedirmiyoruz. Elimizden geldiğince onun bedenini korumaya çalışıyoruz. Onun menüsünde ev yapımı tatlı-tuzlular ya da meyveler-kuruyemişler yer alıyor. Durum konusunda bu kadar titizlenirken, kitaptaki reçel tariflerinin klasik reçel tariflerine göre %65 daha az şeker içermesi de reçel yapma konusunda bir diğer motivasyonum oldu. Reçelim nasıl oldu derseniz; hayatımda yediğim en güzel reçeli Cafe Fernando sayesinde “ben” yaptım.
Ve şimdi bu uzun giriş yazısından sonra diyeceğim şudur;
Tasarım Gözü Olan, Parmak Yedirtecek Kurabiye Ustaları Aranıyor!
Cenk’in kitabının satışa çıktığı ilk ayda Okuyan Us’a dört baskı yaptırtacak kadar sevilmesinin en büyük sebebi, bize yemek tariflerinden çok daha fazlasını vermiş olması. Yemek tarifleri; giriş yazıları, fotoğraflar ve Cenk’in fotoğraflarda kullandığı tabak, çanak ve örtüler sayesinde birer yemek hikayesine dönüşüyor.
Şimdi hikaye anlatma sırası sizde. Öncelikle, aşağıda tarifi, hikayesi ve fotoğrafı yer alan “Cenk’in Ev Kurabiyesi”ni hazırlıyorsunuz. Şart değil ama kendinizden bir şey katmak isterseniz, tarifte ufak tefek değişiklikler yapmakta özgürsünüz. Sonra da kendi hikayenizi anlatacak şekilde bir fotoğraf çekip Instagram’da
#cenkinevkurabiyesi ve #cafefernando etiketleri ile paylaşıyorsunuz. 09.11.2014 tarihinde sona erecek yarışma sonucunda, kendi hikayesini tek karede en iyi anlatan bir kişi, Cenk’in seçimiyle imzalı kitabını kazanacak.
Bitmedi! Kitaptaki tariflerde kullanabilmeniz için,
Pastarom’un katkılarıyla 3 kilogramlık Valrhona Guanaja çikolata ve Cenk’in stoğundan 20 tane organik vanilya çubuğu da yanında hediye!
Kazananı ve fotoğrafını,
10.11.2014 tarihinde, hem Cenk’in instagram hesabından hem de Bigumigu’dan duyuracağız.
CENK’İN EV KURABİYESİ
Blogumun ilk yıllarıydı. Günlerden bir gün, tart hamuru hazırlarken mutfak robotunun tuşu takıldı. Islak kumu andıran bir kıvam alması gereken hamur, mutfak robotunun haznesinde haddinden fazla vakit geçirince, metal bıçağın etrafında toplandı. Elbette dünyanın sonu değildi. Varsın pişirdiğim tartlardan birinin hamuru da sert olsun. Fakat blogum için bir tart tarifi geliştiriyordum ve fotoğrafını yayımladığım her şeyin birebir tarife göre pişirilmiş olması konusunda takıntılıyım. Tart hamuru sil baştan yapılacaktı ama hazırladığım hamuru da çöpe atacak değildim. Sonradan kurabiye olarak değerlendirmek üzere açtım, kestim, paketledim ve buzluğa kaldırdım. Ve tabii ki, unuttum gitti.
Günlerden başka bir gün, yaptığım bir dondurmayı buzluğa sığdıramayınca, başladım temizliğe. Miadı dolmuş hamurlar, en arkada olduklarına göre muhtemelen bir yıl öncesine ait ayıklanmış meyvelerle dolu poşetler derken, bir köşede bu kurabiyeleri gördüm. Yer açılsın diye buzdolabı kısmına koyup ertesi gün de pişirdiğim kekin ardından bir tepsi dolusunu fırına verdim. Savaş alanına dönen mutfağı temizlerken fırından tanıdık bir koku yükselmeye başladı. Çocukluğumda, babaannemin örgü ördüğü koltuğunun bitişiğindeki sehpanın altında oyuncak hayvanlarımla oynarken yediğim kurabiyelerin kokusu. Pilili kâğıtlarla bölmelere ayrılmış, gece mavisi renginde tenekeden bir kutusu olan tereyağlı Danimarka kurabiyeleri. Kutuyu her açtığımda önce o mis gibi kokuyu içime çekerdim.
Kurabiyelerin soğumalarını bekleyip bir tanesinden ısırık aldım; tat da aynıydı. Ne şahane bir histi diye geçirdim içimden; babaanneme her gittiğimde beni aynı kurabiyelerin beklediğini bilmek. Bir heyecanla malzemeleri not ettiğim kâğıdı ters çevirip yazmaya başladım: “Herkesin bir ev kurabiyesi olmalı. Çat kapı gelenler için mutfağın bir köşesinde, kapaklı bir kavanozun içinde, önceden haber verenlere de, fırına girmek üzere paketlenmiş olarak buzlukta. Kapıyı açtığınız gibi kokusu gelenleri mest edecek, zaman içerisinde sizinle özdeşleşecek, dostlarınızın adınızla birlikte anacağı bir kurabiye. Benim ev kurabiyem, üzeri kavrulmuş file bademlerle kaplı, mis gibi tereyağı kokan, Hindistan cevizi ve badem aromalı bir kurabiye. İlham kaynağı ise babaannemin ev yapımı olmayan ev kurabiyesi.”
Aylar sonra, çalışma masamdaki yığını temize çekerken bu tarif ve yazının olduğu kâğıt geldi elime. Yazdıklarımı okuyunca da bir karar verdim. İlk kez bir tarifi okurlarımdan saklayacak, ancak bir gün olur da kitap yazarsam yayımlayacaktım. İşte o gün geldi. Açılışı, “Cenk’in Ev Kurabiyesi” ile yapmak kısmet oldu. Sahip olduğum en güzel tabağın içinde, Esin Hanım’ın bundan 75 yıl önce, daha 10 yaşında bir kızken işlediği, hayatımda gördüğüm en güzel örtünün üzerinde.
24 adet
- 3/4 su bardağı (75 g) toz badem
- 3/4 su bardağı + 2 yemek kaşığı (140 g) pudra şekeri
- 1/4 su bardağı (20 g) Hindistan cevizi rendesi
- 2 su bardağı (280 g) un
- 1/4 tatlı kaşığı (2 g) tuz
- 200 g tereyağı, soğuk
- 1 adet büyük boy yumurta
- 2/3 su bardağı (67 g) file badem
Toz bademi, pudra şekerini, Hindistan cevizi rendesini, unu ve tuzu metal bıçak takılı bir mutfak robotunun haznesine aktarıp robotu 1 dakika boyunca aralıksız çalıştırarak karıştırın.
Tereyağını fındık büyüklüğünde küpler hâlinde kesip malzemelere ekleyin ve parçalar iyice ufalanana dek robotu sık aralıklarla çalıştırarak malzemelere yedirin.
Yumurtanın beyazını bir kâseye aktarıp üzerini streç filmle örtün ve sonradan tepesine sürmek üzere buzdolabında muhafaza edin. Yumurtanın sarısını robotun içindeki malzemelere ekleyin ve hamur metal bıçağın etrafında toplanana kadar, yaklaşık 3 dakika boyunca robotu aralıksız çalıştırın.
Hamuru iki parça pişirme kâğıdının arasında, merdane yardımıyla ya da üzerine ağır bir kesme tahtasıyla bastırarak 25 cm çapında (yaklaşık 1 cm kalınlığında) bir daire olarak açın. Hamuru kâğıtlarla beraber bir kesme tahtasına aktarın ve parmağınızla bastırdığınızda göçmeyecek kadar sertleşene dek, yaklaşık 2 saat boyunca buzdolabında bekletin.
Sertleşen hamuru tezgâha aktarıp 5 cm çapında yuvarlak bir kurabiye kesme kalıbıyla parçalar (her biri yaklaşık 30 g) kesin ve kesme tahtasına dizin. Arta kalan hamuru ellerinizle sıkıştırarak bir araya getirin, kâğıtların arasında tekrar aynı kalınlıkta açın ve kesmeye devam edin. Hamur bitene kadar aynı işlemleri tekrarlayın.
File bademleri genişçe bir tabağa yayın.
Yumurta beyazını çatal yardımıyla köpürene kadar hafifçe çırpın ve bir fırça yardımıyla kestiğiniz hamurların tepesine ince bir kat hâlinde sürün. Hamurları ters çevirip file bademlerin üzerine bastırarak yumurta beyazı sürülmüş yüzünün tamamen file bademle kaplanmasını sağlayın, ters çevirip kesme tahtasına dizin ve 20 dakika boyunca üzeri açık olarak buzlukta bekletin. O esnada fırını 180 derecede ısıtmaya başlayın. Bekleme süresinin sonunda, kurabiye hamurlarını istediğiniz adetlerde, donduklarında yapışmamaları için aralarında boşluklar kalacak şekilde streç filmle paketleyip kilitli bir buzdolabı poşetinin içinde 2 ay boyunca buzlukta veya 3 gün boyunca buzdolabında saklayabilirsiniz. Donduracaksanız, pişirmeden önce çözülmelerini beklemenize gerek yok.
Pişirme kâğıdı serili bir fırın tepsisine aralarında üçer santim boşluk kalacak şekilde hamurlardan dizin. Hamurların geri kalanını buzdolabında muhafaza edin. Tepsiyi fırının orta katına yerleştirin ve kurabiyelerle file bademlerin kenarları altın sarısı olana kadar, 22-24 dakika boyunca pişirin. Tepsiyi fırından alıp kurabiyeleri üzerinde soğumaya bırakın. Geriye kalan hamurlarla aynı işlemleri tekrarlayın.
Hava geçirmeyecek şekilde paketleyip en az 3 gün boyunca oda sıcaklığında saklayabilirsiniz.
- Cafe Fernando Instagram kampanyası, Bigumigu tarafından düzenlenmektedir. Yarışmaya herkes ücretsiz katılabilir. Kullanıcılar, yukarıda tarifi bulunan Cenk’in Ev Kurabiyesi’ni hazırladıktan sonra çekecekleri bir fotoğrafı #cenkinevkurabiyesi ve #cafefernando hashtag’lerini kullanarak Instagram’da kendi hesaplarında yayınladıklarında kampanyaya katılmış olarak kabul edilir.
- Yarışmanın sonucunda 1 kişi, Cenk Sönmezsoy’un seçimiyle, 1 adet imzalı Cafe Fernando yemek kitabı, 3 kg Valrhona Guanaja çikolata ve 20 adet organik vanilya çubuğu kazanacaktır. Kazanılan ödüller devredilemez, değiştirilemez ve nakit karşılıkları talep edilemez.
- Yarışmaya son katılım tarihi 09.11.2014 saat 24:00
- Yarışmayı kazanan kullanıcının fotoğrafı 10.11.2014 tarihinde Cafe Fernando’nun instagram hesabında ve Bigumigu.com’da yayınlanacaktır.
- Hediyeler kampanya bitiminde kargo yoluyla kazanan kişinin yazılı olarak Bigumigu’ya bildireceği Türkiye dahilindeki bir adrese gönderilecektir. Katılımcının teslim almamasından dolayı iade edilen kargo tekrar kargolanmayacaktır.
- Gizli kullanıcı profillerinden paylaşılan fotoğraflar değerlendirme dışıdır.
- Her kullanıcı, yarışmaya dilediği adette, sadece kendisine ait fotoğraflarla katılabilir.
- Yarışmaya katılan herkes, yukarıdaki şartları kabul etmiş sayılır.
#cenkinevkurabiyesi’ni yapanlar