Ahmet Akın (Kramp Kurucu – Ajans Başkanı) moderatörlüğünde düzenlenen panelde Ergin Doğanay (Art Direktör, Rabarba), Aksel Ceylan (Art Direktör, Alametifarika) ve Kıvanç Talu (Kreatif Grup Direktörü, C-Section) reklam sektöründeki taze kana olan ihtiyaçları tartıştı.
Her yeni mezun iletişim fakültesi öğrencisinin derdidir. Sektöre nasıl başlayacağın çok önemlidir. Kimi yaratıcı bir portfolyo ile başvurmaya karar verir, kimi “henüz yeni mezunuz ne portfolyosu?” der ve info@’li ajans maillerini aşındırır, kimi ise bir eş-dost edinmeye çalışır… Peki izlememiz gereken yol aslında ne? Ya da o yola adım atmadan önce bizi nelerin karşılayacağını biliyor muyuz? İşte tam da bu noktadan ele alınan keyifli bir paneldi “Taze Kan”. Özellikle staj dönemlerinde ajans kapılarını aşındırmış genç arkadaşların kendilerine çizeceği doğru yolu bulabilmesi, en sıkıntılı dönemlerdir bence (kendimden biliyorum).
Kıvanç Talu: Bir markanın ürünü için sizin fikrinizi hayata geçirmek rus ruleti gibi. Ya batacaksınız ya da çıkacaksınız. Beni bu sektöre dair en çok heyecanlandıran şeylerden birisi bu. Bazen rakip ajansları ve müşterileri boşver, yan masadaki adam bile senin rakibin olabiliyor. Yok olup gitmen çok kolay. Bu yüzden sürekli daha iyisini arama durumu var. Bazen de çoklu kişiliklerde düşünme durumu. Ama bu sizin için iyi yönde gelişiyor. Yeni jenerasyona önerim ise, cesur olmaları. Markaların daha cesur işlere imza atmasını en azından deneyebilmesini isterdim. Bunun kırılmasını sağlayacak olanlar da onlar. Ayrıca hiçbir şey ayağına gelmiyor. Cannes’da bir ödül almanı sağlayacak bir fikir de öylece ortaya çıkmıyor.
Ahmet Akın moderatörlüğünde Ergin Doğanay, Aksel Ceylan ve Kıvanç Talu ile "Taze Kan" paneli başlıyor. #KristalElma #Bigumigu
— Ali Garan (@aligaran) October 14, 2015
Aksel Ceylan: Reklamcılık ile hayal gücünüz çok gelişiyor. Kendi fikrinize çok batıp gitmemek gerekiyor. Zamanla kafanız çok açılıyor. Kafanızda bir fikir varsa bile başka fikirleri bulmak için her gün kontrol mekanizmanızı geliştiriyorsunuz. Bunu yaşadığınızda da kendinize dönmek için bazen arkadaşlarınızla zaman geçirmek istiyorsunuz, bazen ise bir ağaç görebilmek bile size yetiyor. Hatta uyuyabilmek çok değerli bir hal alıyor. Uzun süreli yürüyüşler size meditasyon gibi geliyor. Çalışma koşulları doğal seleksiyon. İşe girerken bunları göze almak gerekiyor. Ülkemizde yapılan işler ise büyük sorumlulukta. Kontrol etmek zor ve her yere çekilebilir. Bu sebeple bu işe girecekler arkadaşların gözünü karartması gerekiyor.
Sektöre ilk başladığım zamanlarda bir arkadaşımla çalışırken geç bir saatte “mutlu musun?” dedim. “Mutlu olmak gibi bir derdim yok” dedi. O söz beni çok etkilemişti.
Ergin Doğanay: İyi bir fikri bulduğunuzu düşündüğünüz an, beğenme isteği, işinizdeki en ilginizi çeken anlardan biri. “En son yaptığın işle hatırlanırsın” sözü ise beni bu meslekte en çok etkileyen sözlerden bir tanesi. Seni çok iyi bir yere de yönlendirebilir, aksine “ben geçen hafta onu yapmıştım ama” diyerek sizi bir anda düşürebilir de…
Okulda ve eğitimlerinizde aldığınız projeleri tek başınıza yürütüyorsunuz. İşe başladığınızda öyle olmuyor. Kendi fikrinize takılıp kalmadan, insanların söyledikleri ile üzerine ne katabildiğiniz önemli. Bu yüzden takım oyuncusu olmayı öğrenmeye çalışın. Hemen olayım durumundan vazgeçin. Ayaklarınızın yere basması gerekiyor.
Paneli güzel yönetimiyle sonlandıran Ahmet Akın ise genç arkadaşlara: “Kesinlikle bir avcı olmadan hiçbir şey eline geçmiyor. Bazen de kusursuzluk aramak ve mükemmeliyetçi yaklaşmak kendi istediğin şeyi yapmayı erteleme sebebi olabiliyor.” diyerek tavsiyede bulundu.
Dileriz böyle oturumlar nice genç arkadaşa yol gösterir.
Görsel; Bigumigu