Kristal Elma’nın Crystal salonundaki ilk oturumunu “Out of Home- The Oldest Medium Became the Newest” adıyla Giles Horton’ın yapması bekleniyordu ancak Horton’ın eşinin hasta olması sebebiyle oturumu Bill Derringer devraldı.
Oturuma dijital dönüşümden bahsederek başlayan Derringer, yeni dijital çağı kimi zaman George Orwell’in 1984 distopyasındaki senaryoya benzettiğini söyledi, “2000 sene önce insanların taşları işlemeye başlamasıyla birlikte, verilmek istenen mesajlar için fotoğraflar ve resimler kullanılmaya başlandı. O zamandan bu yana çok şey değişti ancak açıkhava reklamcılığı etkisini hiç kaybetmedi” diyerek Tunus’taki seçimler için hazırlanan “Oy verin” mesajlı kampanyanın videosunu paylaştı.
Videodan sonra Derringer’in “eğer ki bir reklam sizi korkutuyorsa bu iyi bir reklam olduğunun güzel bir işareti sayılabilir” sözü ise bana kalırsa oturumun en can alıcı sözlerinden biri sayılabilir.
“Dijital aslında sadece teknolojiyle, sosyal medyayla veya mobille alakalı değil, dijital yeni düzene ayak uydurarak insanların kalplerine, duygularına dokunmak ile ilgilidir” diye devam eden Derringer “Bizim işimiz aslında insanları harekete geçirebilmek için kalplerine dokunabilmenin yolunu bulmaktan geçiyor” diye ilave etti.
“Rasyonel kararlar yerine çoğunlukla duygusal hislere dayanarak harekete geçen tüketicinin dikkatini çekmek için çok çok kısa bir vaktimiz var. Bu vakti iyi değerlendirmeyi bilmek de işin en kritik tarafı” diyen Derringer, Coca Cola’nın Hindistan’da yaptığı “Make a Friend in India” kampanyasının videosuyla birlikte oturuma devam etti. Markaların insanların hayatlarını nasıl değiştirebileceğinden bahseden konuşmacı “P&G, Coca Cola gibi markalarla çalıştığınızda gerçekten insanların hayatlarında bir şeyler değiştirebileceğinize inanıyorsunuz ve bunu mümkün kılan şey ise pazarlama” dedi.
Dijital ekranların pazarlamada sağladığı fırsatları anlatan Bill Derringer, dijital ekranların artık tüketiciyle interaksiyona girebilmesinin bu alandaki en önemli gelişmelerden biri olduğunu söyleyerek, Walkers’ın Londra’da gerçekleştirdiği Tweet to Eat kampanyasını örnek gösterdi.
Kampanya, Londra’da otobüs duraklarına yerleştirilen sensörlü bir raket mekanizmasıyla birlikte tüketiciyle interaksiyona girerek, tweet atılmasını ve her tweet için Walkers’ın yeni çeşnili ürününü tüketiciye denettirmeyi amaçlıyor.
Revenge Wears Prada kitabı için hazırlanan ve özellikle bizim için henüz çok yeni olan NFC mekanizmasını kullanarak tüketiciyle interaksiyon geçen açıkhava kampanyasını da paylaşan Derringer, NFC teknolojisine dikkat çekti.
-Bu arada hemen bir dipnot düşelim, NFC yani Near Field Communication (Yakın Alan İletişimi) teknolojisi, bu standartlara uyumlu cihazların yakın mesafede birbiriyle iletişime geçmesini sağlayan bir sistem. iPhone 6 ile daha çok hayatımıza girmesini beklediğimiz bu değişim önümüzdeki günlerde özellikle pazarlamacılar ve reklamcılar tarafından sıklıkla kullanılacağa benziyor.
Visa’nın Cannes’da gösterilen The Social Swipe videosuyla devam eden oturumda, dijital çağda insanların dikkatini çekmenin çok zor olduğundan ama basit ve etkili fikirlerin bunu kolaylıkla başardığı anlatıldı.
Oturumu Apotek’in Stockholm’deki etkileşimli raketinden, Kore’de bir metro istasyonuna kurulan sanal kütüphaneden ve British Airlines’in Cannes’da ödül alan efsane kampanyası Magic of Flying’den bahsederek bitiren Bill Derringer’ın “iyi fikir ancak onları hayata geçirdiğinizde anlam kazanır” sözü ise bence tüm sektörü içine alan bir tespitti.
https://www.youtube.com/watch?v=krDW6rLTr-Q
Görsel kaynağı: Bigumigu