Geçtiğimiz ay artan ortak yaşam alanlarından ve bunun bir örneği olan WeLive’den bahsetmiştik. Şu an için ortak yaşam alanları, ev kiralarını karşılamakta güçlük çeken insanlar için ucuz bir alternatif konumunda. Aynı zamanda gittikçe daha çok eve kapanmayı tercih ettiğimiz hayatlarımız için bir sosyalleşme fırsatı. İleride ise bu deneyimlere yeni bir akımın başlangıcı olarak atıfta bulunabiliriz.
Rowland Manthorpe imzasıyla Wired’da yayımlanan bir yazı, günümüzde gittikçe artmaya başlayan ortak yaşam alanlarının tarihinin 60’ların İskandinav komünlerine, hatta 19. yüzyıl misafirhanelerine dayandığını belirtiyor. Bu deneyimlerin modern haline kavuşması ise San Francisco’da oldu. 2000’lerde Amerikalı yetişkinlerin %25’inin ev arkadaşı varken 2012’de bu oran %32’ye çıktı. New York ve Los Angeles’ta insanların sırasıyla %42 ve %48’i, eşleri olmayan birileriyle birlikte yaşıyor. 2007’deki mortgage krizinin ardından konutların karşılanamaz hale gelmesi, konaklamadaki paylaşımcılığı artırmış durumda. Ortak yaşam alanları da aslında Airbnb gibi girişimlerle birlikte bunun bir sonucu.
Brooklyn’de ortak yaşam alanları sunan evlerden Pure House, resmi sitesindeki başvuru formunda topluluklarının bir parçası olmak isteyen kişilere birkaç soru soruyor. “Hikâyeniz ne?”, “Tutkularınız ne?”, “Neden bir komünde yaşamak istiyorsunuz?”, “Neden buranın önemli bir parçası olacağınızı düşünüyorsunuz?” gibi soruları cevapladıktan sonra değerlendirmeye alınıyorsunuz. Yani uzun bir başvuru ve titiz bir değerlendirme süreci söz konusu. Prestijli bir iş ya da rekabetçi bir okul için başvuru yapıyormuş gibi düşünebilirsiniz. Cevaplarınız değerlendirildikten sonra birbiriyle uygun olabilecek insanlar bir araya getiriliyor. Pure House’un yaratıcıları bu işlemi bir çeşit “kürasyon” olarak adlandırıyor. Bu da konaklayacak insanların evlere yerleştirilme aşamasının girişim tarafından ne denli önemsendiğinin bir göstergesi.
Brooklyn’de Pure House’a ek olarak Founders House, the Loft, Gramercy House ve Common gibi girişimler mevcut. Kuzey-batı Londra’daki Old Oak’ta The Collective adlı girişim 551 odalı bir ortak yaşam binası var. The Collective’in 23 yaşındaki COO’su James Scott’a göre: “Müzik sektörü için on yıl önce önemli olan fiziksel bir müzik parçasıydı. Şimdi ise insanlar müziği bedava tüketmek istiyor, o yüzden endüstrinin toplulukları paraya çevirmesi gerekti. Bunu ortak yaşama uyarlarsak eğer esas değer bu alana yerleşecek olan komündeyse benim satmam gereken şey komün deneyimi haline gelir. Bir başka deyişle, artık alanın kendisini pazarlamama gerek kalmaz.”
Bu komünlerin bir parçası olan insanların yeni bir hayat tarzının öncüleri ya da ileride adlandırılacak yeni bir sosyal akımın bir parçası olup olmadıklarını istediğimiz kadar tartışabiliriz. Ortak yaşam alanı sunan girişimler de hem konut krizine bir çözüm üretmeyi, hem de modern yalnızlığımıza bir çare sunmayı amaçlıyor olabilir. Kullanıcılar için asıl önemli olan ise bütçelerine uygun fiyatla konaklama imkanı bulmuş olmak gibi görünüyor.
Görsel; Pure House, Wired