Moda dünyası içinde fikirleri görselleştirmek ve bir form kazandırmak adına eskiz şeklinde dahi olsa bir çizim sürecinden geçiyor. İllüstrasyon, çizim veya resimle köken olarak bağ kursa da moda illüstrasyonu veya moda eskizi sayesinde moda tasarımcıları fikirlerini daha rahat tartışma alanı buluyor ve ekipleriyle daha kolay paylaşabiliyor.
Moda illüstrasyonunun yarattığı en önemli farklardan birisi de fikirle kumaş arasında bir tampon bölge yaratıyor. Fikrin doğrudan kumaş üzerine uygulanmasından ziyade önce bir illüstrasyonla görselleşmesi de oluşabilecek herhangi bir kumaş israfının önüne geçiyor. Moda tasarımcılarıyla pek çok ortak yönleri olsa da kendi uzmanlıklarıyla ayrışan moda illüstratörleri bu dünya içerisinde kendi değerini yaratıyor.
Çalışmalarına İstanbul’da devam eden Mustafa Soydan, üniversitede grafik tasarım eğitimi almış. Ancak mezun olduğu bölüm yerine moda illüstratörü olarak kendini geliştirmeye karar vermiş. Bir blog açarak burada kariyerinin ilk adımları atan Soydan, şu anda birçok büyük markayla birlikte projelere imza atıyor ve kendinden söz ettiriyor. Biz de Mustafa Soydan’la bir araya gelerek onunla bir sohbet gerçekleştirdik.
Çizmeye başlarken nelerden ilham alıyorsun? Kağıdı, kalemi, iPad Pro’yu eline aldığında fikri nasıl geliştiriyorsun?
İlham konusunda aslında belli bir kaynak ya da odak noktam yok. Günlük hayatta birden gelişiyor konular, doğaçlama diyebiliriz. Ama belli bir kurgu geliştirmem gerekiyorsa gün içinde sürekli internette dolaştığım için bana ilham olabilecek görselleri arşivime ekliyorum. Çizim yaparken ise iPad Pro tabii ki kolay kullanım ve pratiklik açısından çok işime yaradığı için farklı kurgular yaratabilmem için bana fırsat sunuyor.
Moda illüstratörü unvanında moda çatıyken illüstrasyon bir araç gibi konumlanıyor. Bu alanda ilerlemek için nasıl bir gözle görmek gerekir dünyayı?
Moda da diğer popüler ya da gündem olan konular gibi bir ilgi alanı. Bu anlamda ana başlıklar da ya ünlüler ya da markaların yaptıkları ile belirleniyor. Görmek kısmı ile ilerleme kısmı aslında zor bir aşama, çünkü sadece kendi tarzınızda bir şeyler çizebilmek değil, yeni espriler de eklemeniz gerekiyor.
Çalışmaların arasında objektif bakamadığın, ayrı bir yeri olan iş var mı? Hikayesini bizimle paylaşır mısın?
Çok fazla çalışmam olduğu için bir kaç gün önce yaptığım ve ayrı bir yeri olan çalışmadan bahsedebilirim. Hikayesi veya anlamı aslında çok kısa fakat benim için derinliği fazla. “Gezdikçe çizesim, çizdikçe gezesim geliyor” mantığından yola çıkan bir çalışma. Detayına girecek olursam gitmek istediğim yollar, gezmek istediğim motor ve renk ile çizgi değerleri eşliğinde o duyguyu yansıtmaya çalıştım.
Instagram sayfanda kimi zaman fotoğrafının üzerine yapılmış çizimler paylaşıyorsun. Çizimler doğaçlama mı gerçekleşiyor yoksa bir kurguyla mı hazırlıyorsun fotoğrafları?
O tarz çalışmalar iki şekilde ortaya çıkabiliyor. Kurgu üzerine hazırladıklarım da oluyor, doğaçlama gerçekleşenler de.
Moda illüstratörü olmanın zorlukları nelerdir? Gündelik hayatının temposu ne kadar hareketli?
Zorluklarından en önemlisi, Türkiye’nin henüz bu alan için hazır olmaması ya da tam anlamıyla böyle bir alan yaratılmamış olması. Gündelik hayatım ise çok değişken. Kimi zaman yoğunluktan nefes bile alamıyorum, kimi zamansa günlerin keyif ve huzurun sakinliğiyle geçiriyorum.
Bu alanda işlerini beğendiğin ve takip etmemizi önerebileceğin sanatçıları var mı?
İdolüm olarak tabii ki David Downton‘ı ilk sırada söyleyeceğim. Ardından Diana Kuksa, Kei Meguro, Arturo Elena‘yı sayabilirim.
Görsel: Mustafa Soydan
