Merak, insanın en saf, en çocuksu tarafı. İçimizden gelen bir dürtü ve insanoğlunun yıllardır hayatta kalmasının yegâne nedeni belki de… Merak, insan aklının en büyük kanıtı. Aynı zamanda cesaret gerektiren ve başa çıkılması gereken bir duygu. İnsan, Adem ile Havva’dan bu yana merak ettiği için öğrenmek istemiş, sorduğu sorulara cevap aramış ve bulmuş. Bulduklarıyla ilerlemiş ve gelişmiş bir tür. Dini inanışlara göre, Adem ile Havva, cennetteki yasak olan elmanın tadını merak etmeselerdi, dünyaya gelmeleri de mümkün olmayacaktı. Bu da bir kez daha kanıtlıyor ki, insan olmanın gerektirdiği bir duygu; merak.
Merak ettiğimiz zaman, bilmediğimizi kabul etmiş oluruz. Bu da bizi savunmasız yapar. Savunmasızca ortaya atılmak ise gerçekten cesaret işidir. O yüzden, hepimizin çok yaptığı bir şeydir merakımızı bastırmak. Sınıfta hoca bir şey anlatır, anlamayız ama yine de sormayız ya da bir toplantıya gireriz, karşımızdaki hiç bilmediğimiz bir terimden bahseder, ne anlama geldiğini sormaya çekiniriz ve biliyormuş gibi yaparak dinlemeye devam ederiz. Soru soracak kadar cesur olamıyoruz zaman zaman. Merak edecek kadar cesur olmanın neler kazandırdığını anlattı bize Matt Eastwood.
Girdiğim tüm panel ve seminerler arasında en dikkat çekici, teşvik edici ve ilham verici konuşma Kristal Elma’nın üçüncü ve son gününde yer alan Matt Eastwood’unki oldu. Verdiği örnekler ise birbirinden etkileyiciydi. Eastwood’a göre, odadaki en ahmak insan olmaktan korkmamak yani soru sormak başarının kaynağı. Çocuk gibi görünmekten ya da aptal sanılmaktan korkarak kendimizi sınırlandırmış oluyoruz. Halbuki yeni şeyler keşfetmenin yolu soru sormaktan geçiyor.
Eastwood’un en sevdiği sanatçılardan biri Christopher Niemann’ın çizimlerine baktığımızda bir çocuğun çizimlerine benzediğini düşünebiliriz. Eastwood, Niemann’ın başarısının da buradan geldiğini öne sürüyor. Niemann’ın çizimleri gerçekten çok basit ama çok yaratıcı. Sanatçıyı incelemenizi tavsiye ederim.
Eastwood’un izlettiği reklam filmi ise oldukça şaşırtıcı. Lux, sabun markası Hindistan’da görme engelli fotoğrafçı Bhavesh Patel ile anlaşarak, Hindistan’ın en güzel kadınlarından birinin fotoğrafını çekmesini istemiş. Sonuçta bu reklam filmi ve bu fotoğraflar ortaya çıkmış.
Bize izlettirdiği reklam filminin sonunda, Eastwood “’Görme engelli bir adam ne görebilir?’ sorusunu sorabilirsiniz ama yetişkinler bu soruyu sormaya çekinir” dedi. Soru sormaya cesaret edemediğimiz için yaratıcı fikirler ya da farklı sonuçlar elde edemeyiz. Aynı bu filmde olduğu gibi…
Rekabetçi bir ortamın, büyük şirketlerin ve büyük patronların olduğu bir dünyada “merak eden” olmak gerçekten kolay değil. Eastwood bu konuda bize hak veriyor. Birçok şirket, yöneticilerinin ve çalışanlarının birçok şeyi bilmesini ister. İnsanlar, önceden belirlenmiş fikirlere ve yöntemlere saplanıp kalırlar. Eastwood bunu bir hata olduğunu söylüyor bize. İklim, teknoloji gibi her şey değişiyor. Her şeyin değiştiği bir dünyada bizim yenilenmeden aynı kalmaya çalışmamız bir hata. Sürekli kendini yenileyen bir dünyanın ihtiyaç duyduğu şey; merak. Meraklı olmamak için eğitim aldık. Meraklı olmak demek aslında düzene karşı çıkmak demek. Evet, cesaret gerektiren bir duygu fakat Eastwood’a göre bu duyguyla başa çıkıp merakımızı bastırmazsak, soru sormayı bırakmazsak sonucunda yaptığımız keşiflerle ödüllendiriliriz. Bunun için korkularımızı yenmemiz gerekiyor, küçük düşmek ve hata yapmaktan korkmamamız gerekiyor. Hata yaparken öğrenip olgunlaşıyoruz. Merak etmekten korkmak, yaşamaktan korkmakla eş aslında. Büyük işler başarmak istiyorsak, önce korkmayı bırakmalıyız ve sonra içimizdeki çocuğa izin vermeliyiz ki, soru sormaya devam etsin. Neden?
Görsel; Bigumigu