90’z, Villianz ve Canavarz sergileriyle gündem yaratan Türkiye’nin en yeni ve sıkı sanatçı kolektifi Krüw‘ün her bir neferiyle tek tek tanışıyoruz. Krüw’ün Sağlam Sanatçıları’nın ikinci bölümünde Burak Beceren var.
Krüw’ün üyeleriyle yaptığımız röportajların tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
1984’te doğan ve 2006’ya kadar kayda değer bir başarı gösteremediğini dile getiren Burak Beceren, 2006’da İstanbul Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünü %100 burslu kazandı. Üniversite yaşamı boyunca Bant Mag de dahil olmak üzere çeşitli dergi ve çevrimiçi projelere illüstrasyonlar çizdi.
Üniversite ve sonrasındaki dönemde 4 senesi şirket içi olmak üzere 8 sene reklam ajanslarıyla çalıştı. Bu süreçte Adidas, Doritos, Samsung, Vodafone, Avea, Arçelik, Hürriyet, TTNET/Tivibu, Garanti Bankası, Ülker gibi markalarla birikte üretme fırsatı buldu. IdN World, FFFFound, Behance ve OFFF gibi mecralarda işlerine yer verilen sanatçı İstanbul’da serbest çalışan olarak yaşamına devam ediyor.
“Dunganga” / Canavarz
Çizmeye tasarım yapmaya nasıl başladın? Alaylı mısın mektepli mi?
Burak: Sanırım 11 – 12 yaşlarındaydım. Kasetlerden oluşan bir müzik arşivi oluşturmaya çalışıyordum. Ama harçlığım sadece ayda 2 kaset almaya yettiğinden, albümünü alamadığım bazı şarkıları toplama halde kasede çektiriyordum. Tabi o toplama kasetlerin orijinallerin arasında sırıtmayacak bir kapak ve sırt tasarımına ihtiyaçları vardı. Tasarım macerası o kasetlere kapaklar, logolar çizerek bulduğum eski dergilerden kolaj kapaklar yaparak başladı.
Diğer soruya geçersek, hem alaylı hem mektepli sayılırım. Bu kaset kapağı olayını arkadaşlarımın doğum günleri gibi ev partilerine yaptığım afişler takip edince, bir şekilde alaylı olarak bu işi yaparken buldum kendimi. Hatta bu şekilde üstüme vazife olmayan tasarım işlerini yapa yapa o zamanlar çalıştığım internet sitesinde içerik editörlüğünden tasarım bölümüne kaydırdılar beni. Bu şekilde yarı hobi yarı profesyonel bir süre çalıştıktan sonra İstanbul Bilgi üniversitesi görsel iletişim tasarımı bölümünde burs kazandım ve okul dönemi başladı.
Nelerden ilham alıyorsun? Tasarım sürecin nasıl başlıyor, nasıl devam ediyor? Üretmeye başladığında aklından neler geçiyor?
Burak: Genellikle beni en çok etkileyen ve üretmeye iten şey sinema. Ama iyi anlatılan ve kurgulanan her şeyden etkileniyorum. Bu kimi zaman bir şarkı da olabilir, kısa bir hikaye de. Portfolyomda daha çok saygı duyduğum işler için yaptığım fanart çalışmalar var. Ama onlar bu bahsettiğim etkileşim sonucu çıkan işler değil çoğu zaman.
Aklıma gelen fikirleri küçük notlar halinde biriktiriyorum genellikle. Böylece zaman içinde bazıları olgunlaşıyor. Bazıları ise başkalarıyla birleşip küçük kısa animasyon senaryolarına dönüşüyorlar. Lakin maalesef bu kişisel fikirlerin büyük bir bölümü hayata geçemiyor. Biraz üşengeçlikten, biraz da profesyonel hayatın yoğunluğundan ötürü.
Bu yüzden de portfolyomda daha çok kısa sürede hayata geçirebildiğim projeler var maalesef. Yapamamış olduğum projelerin, tüm portfolyomdan daha iyi olduğunu düşünüyorum genel olarak.
back to the future tribute
Krüw ile nasıl tanıştın? Onlarca yaratıcı isimle birlikte üretmenin sana ne gibi katkıları oldu?
Burak: Krüw aslında Krüw olarak başlamadı. 90’z sergisi için Derin ve Uçman işlerini beğendikleri ve birlikte bir şeyler yapmak istedikleri arkadaşlarına teklifler götürmüşlerdi. Bana da bu teklif Uçman üzerinden geldi. Hatta ekipte bir çoğunu ismen tanımama rağmen Uçman dışında yüz yüze tanıdığım çok az kişi vardı. Ama daha 90’z sergisinin yapım aşamasında ekip birbirine inanılmayacak ölçüde, hatta belki bizim bile beklemediğimiz şekilde kaynaştı.
Bütün gün mesajlaştığımız, geyik çevirdiğimiz ve fikirlerimizi paylaştığımız kanallar sayesinde, Krüw tamamen organik olarak kendiliğinden doğdu. Hepimiz devamını getirmek istedik. Krüw sayesinde hayatıma giren ve tanıştığıma memnun olduğum birçok süper insan var ama Krüw’ün bana en büyük katkısı; şu an üzerinde çalıştığım stilin olgunlaşmasına vesile olması diyebilirim. Krüw bahanesiyle bu stilin üzerine daha fazla düşüp, daha fazla özgünleştirme şansım oldu diyebilirim. Hayırlara vesile olan bir oluşum Krüw genel olarak. 🙂
En sevdiğin, gönlünde yeri bi’ ayrı olan işin hangisi?
Burak: Tasarım olarak en sevdiğim iş olmasa da, hayatımı ciddi şekilde etkilemiş Back to the Future serisi için yaptığım takdir posterini bu soruya yanıt olarak verebilirim. Serinin hayranlarının bileceği üzere 21 Ekim 2015 çok özel bir tarihti ve bu tarihte bir şey yapmamış olsaydım gözlerim açık giderdim diyebilirim. Ön çalışmasından editoryal olarak hangi sahneleri kullanacağıma ve 21 Ekim 2015’e yetiştirme stresine kadar her aşamasında en çok eğlendiğim projeydi. Ayrıca şu an üzerine düştüğüm stilin ilk ortaya çıktığı işim de o.
pumpkin & honey bunny
pumpkin & honey bunny gibi birçok işinde renkleri ters çevirerek veya farklı kombinasyonlar kullanarak faklı atmosferler yaratıyorsun. Bu bileşenler hangi duyguları tetikliyor?
Burak: Genellikle çalışmaya başlamadan önce kafamda bir renk skalası oluyor her zaman. Henüz belirli skalada kalıp evet en iyisi bu hali diyebildiğim bir işim olmadı. Her işin bu yüzden birden fazla renk kombinasyonu oluyor. Denediğim her kombinasyonun etkisi ve atmosferi farklı olduğundan, günün sonunda hiçbirini eleyemiyorum.
İşe başlarken beni motive eden atmosfer daha 1950lere dair fonda Mr. Sandman’in çalabileceği bir halde iken çalışma sırasında bu değişip başka bir şeye dönüşebiliyor. Ama yine de renk kullanarak bir duyguyu tetiklemek gibi bir kurgum ya da iddiam yok aslında. Elbette renkler çok güçlü uyarıcılar ama aynı derecede de özneller. Rengin hangi kompozisyon üzerinde kullanıldığından kişilerin o renkler ile birlikte grupladığı hafızaya kadar bir çok değişken söz konusu.
“Atesini yolla bana!” / 90’z
Krüw ile bilikte yer aldığın 90’z sergisindeki işinin ismi “Atesini yolla bana!” ve Villianz’dakininse “Ah Etmem Sana.” Bu başlıkların bir çıkış hikayesi var mı?
Burak: İlk sergiyi yaparken 90’lara dair küresel bir öğe ile yerel bir öğeyi olabildiğince komik şekilde karıştırmak istemiştim. Türkçe Pop şarkılarının sözlerinden video oyunlarına, Tutti Frutti gibi TV şovlarından dönemin kült filmlerine kadar karıştırılabilecek inanılmaz geniş bir yelpaze vardı elimde. Bu nedenle de orataya çıkacak işin olabildiğince saçma bir birleşim olmasını istiyordum. Bulduğum fikirler arasında hem kompozisyon olarak hem de bu kriterlerime uyumluluk açısından en hoşuma gideni bu oldu.
Daha sonra Villainz için fikir düşünürken de aynı kriterlerle devam edip işlerim arasında saçmalama potansiyelime dair bir devamlılık olsun istedim. Vader kötü bir karakter olmasına rağmen yine de Han Solo’dan daha çok sevildiği için bu sadomazoşist ilişkiyi en iyi anlatan şarkı sözlerinin bu nakaratta olduğuna karar verdim. Bir de Muazzez Abacı ile Darth Vader’ı yan yana düşününce yeterince saçmaladığıma ikna oldum diyelim. 🙂
Fakat şarkı, daha genç nesiller arasında benim sandığım kadar bilinmiyormuş sanırım. Sergide soranlara açıklarken biraz esprisine gülünmeyen adam tadı yakalamadım dersem yalan olur. 🙂
“Ah Etmem Sana” / Villianz
Takip ettiğin sanatçılar kimler? İşlerini beğendiğin takip etmemizi önerebileceğin sanatçılar var mı?
Burak: Dolu! yani o kadar çok ki, şimdi kimleri söylersem söyliyeyim birileri mutlaka eksik kalacaktır ama şöyle gruplayarak gidelim en iyisi;
Fotoğrafçı olarak; Lyndon Wade, Elsa Bleda, Ellen von Unwerth, Eugenio Recuenco, Martin Parr, Elif Sanem Karakoç.
İllüstratör olarak; Piet Parra, Broken Fingaz, Bratislav Milenkovic, Maria Corte, Jose Mendez, Joren Joshua, Karol Banach, Friederike Hantel, Kate Prior.
Grafik tasarımcı ve stüdyo olarak; Felix Pfäffli, Pablo Alfieri (Plenty Studio), Neubau Berlin, Michael C. Place (Studio Build), Empatia, Non-Format, Jessica Walsh diyebilirim. Ama daha çoook uzar bu listeler. 🙂
Burak Beceren’i Behance, Dribble, Instagram, Pinterest üzerinden takip edebilirsiniz.
Rammstein fanart
Narcos fanart
Club Rockerz! / Playing Arts Contest
Illustration Calling
Görsel: Burak Beceren