Manhattan’ın batı yakasında yer alan ve 1930’lardan kalan demiryolu terminali, artık son teknolojiye sahip bir ofis alanı. Dönüşüm Emlak zinciri Oxford Properties’in girişimiyle, CookFox Architects ve Gensler iş birliğiyle gerçekleştirildi. 1,3 milyon metrekarelik bir alana yayılan 12 katlı yapı artık 550 Washington Street’te günümüzün simgesel yapılarından biri olacak.
Google ofisle ilgili paylaşımında şu ifadelere yer vermiş: “Google’ın New York City’deki en yeni ofisi olan St. John Terminali’nin içine göz atın. Bu tarihi yük treni terminalini, müşterilerimiz ve iş ortaklarımızla birlikte çalışmaya ayrılmış birden fazla katın yer aldığı, öncelikle ekiplere göre tasarlanmış yenilikçi bir çalışma alanına uyarladık. St. John’s Terminali ayrıca güneş panelleri, yağmur suyu tutma özelliği ve yerel kuş ve böcek türlerini destekleyen yaklaşık 1,5 dönümlük doğal bitki örtüsüyle sürdürülebilir bir gelecek için inşa edildi.”
1,5 dönümlük yeşil alanıyla yerel biyolojik çeşitliliğe katkıda bulunuyor
CookFox Architects’teki tasarım ekibi, eski St John Terminali’nin özünü korurken modern unsurları da ekleyerek eskiyi yeniyle harmanlamış. Kompleks; metal panelleri, tavandan tabana camları ve tuğla duvarları birleştiren bir cepheye sahip. Sokak seviyesindeki yeşil alanlara ve Hudson Nehri ile Manhattan silüetinin nefes kesen manzaralarına açılan çatı terasları ile tamamlanıyor. İstasyondaki orijinal ray yatakları, artık hem ziyaretçileri hem de çalışanları ağırlayan yeşil alanlarda yeniden değerlendirilmiş.
İç mekanda, yenilikçiliği ve ekip çalışmasını teşvik etmek için tasarlanmış ortak çalışma alanlarıyla iş birliğine dayalı ve esnek bir çalışma ortamı yaratmaya odaklanılmış. İnovasyonun küçük, birbirine sıkı sıkıya bağlı ekiplerde geliştiği konseptine dayalı bir yaklaşım izlenmiş.
Esnekliğin üretkenlik ve memnuniyetin anahtarı olduğu inancıyla dönüştürülen yapı; çalışma salonlarından kafelere, teraslardan mikro mutfaklara kadar sayısız ortak alan sunarak Google çalışanlarına nasıl ve nerede çalışacaklarını seçme özgürlüğü sağlıyor. Bu alanlar, ister bir kafenin uğultusuna, ister Hudson manzaralı bir kütüphanenin huzuruna ihtiyaç duyulsun, farklı çalışma tarzlarına ve tercihlere hitap eden, verimli bir gün için gereken her şeyle donatılmış.
Şirket, tarihi bir simgeyi onurlandırmanın yanı sıra, mevcut yapının ofise uyarlanmasının 78.400 metrik ton CO2 emisyonuna eşdeğer tasarruf sağladığını belirtiyor. Bina, yalnızca çalışma ortamını geliştirmekle kalmayıp aynı zamanda yerinde gözlemlenen 40’tan fazla kuş türüyle yerel biyolojik çeşitliliğe de katkıda bulunan bahçeler ve teraslar dahil 1,5 dönümlük yeşil alana sahiptir. Güneş panelleri, yağmur suyu depolaması ve Coney Adası iskelesindeki yürüyüş alanının elde edilen geri kazanılmış ahşap, çevre bilincinin temellerini daha da sağlamlaştırıyor.
Görsel: Google