Google’ın hayatımıza ne denli girdiğinin detaylı açıklamasına gerek var mı? İnternette herhangi bir konuda bilgi edinmeyi anlatmak için “googlelamak” diye bir eylem türetilmiş olması bile bunu hatırlamak için yeterli. Google Cultural Institute, Google’ın teknolojisini kültür-sanat alanına yaymayı hedefleyen bir proje.
Google şirketinin Küresel İş Ortakları Geliştirme Lideri Michael Firnhaber, sunumuna LeWeb’de de karşılaştığımız Google Cultural Institute’un temel amacının “kültür-sanat alanında erişebilir her şey”i kullanıcıya sunmak olduğunu belirterek başladı. Google’ın amacı bilgiyi düzenleme ve kullanışlı hale getirmekti. Google Cultural Institute ise kültürün ulaşılabilir olmasını sağlayacak teknolojiyi amaçlıyor. Batı ülkeleriyle başlayan proje günümüzde 60’ın üzerinde ülkeye yayılmış durumda. İstatistiklerde göze çarpan noktalardan biri, sitede geçirilen ortalama zamanın 3 dakika olması. Firnhaber’a göre bu, insanların keşfetme ihtiyacının büyük bir göstergesi.
Dünyanın en bilindik müzelerinin yanı sıra yerel müzeleri (“saklı mücevherler”) keşfetme imkanı da sağlayan Cultural Institute, şu 3 alanda çalışıyor:
- Sanat
- Tarih (Eserlerle ilgili önemli arka plan bilgileri)
- Harikalar (Dünyanın en ünlü tarihi yerleri)
Sanat projesi, sanatı sevmediğini söyleyen insanlara dahi işin kültürel yönünü hatırlatarak ilham vermeyi amaçlıyor. Ayrıca eserlerin ve mekanların iç yüzüne dair orada olarak elde edilemeyecek detaylar sunuyor. Örneğin Opera National dé Paris’nin sahne arkası görüntüsüne erişerek etrafa 360 derecelik bir bakış atabiliyoruz. Sanatçı olmayan kimsenin normal şartlarda göremeyeceği prova odasına girebiliyor, prova yapan sanatçıların ruh halini deneyimleyebiliyoruz. Ana salonun tavanındaki detaya normalde yaklaşamayacağımız kadar yaklaşabiliyoruz. Firnhaber’in anlattığı hikayeye göre; eserin yaratıcısı Marc Chagall, eserin içine kendi oğlunun bir çizimini saklamış ve bunu Google’a geldiğinde öğrenen oğlu, çok duygusal bir an yaşamış. Bütün bunlar için tek gereken, internet erişimi. Firnhaber her şeye rağmen şu uyarıyı yapıyor: Opera National dé Paris muhteşem bir bina ve size ne imkan sunarsak sunalım, gerçekten orada olmanın yerini alamaz.
Türkiye’de Google Cultural Institute ile ortaklık yapan 8 müze var. Örneğin Sakıp Sabancı Müzesi’ne de girebiliyor, katları arasında dilediğimiz gibi dolanabiliyoruz. Pera Müzesi’nde sergilenen Osman Hamdi Bey’in “Kaplumbağa Terbiyecisi” resmini müzeyi gezmeye gittiğimizde yapamayacağımız kadar yakından görebiliyoruz. İstanbul Modern de Cultural Institute’un Sanat projesi kapsamında yer verdiği müzelerden bir tanesi.
Google Cultural Institute, kullanıcıya küratör olma imkanı da sunuyor. Herkes beğendiği, aralarında bir bağ kurduğu sanat eserlerini bir araya getirerek kendi galerisini oluşturup bunu arkadaşlarıyla paylaşabiliyor.
“Street Art” (sokak sanatı) anlık olduğu ve kaybolma ihtimali taşıdığı için Sanat projesi için çok büyük bir önem taşıyor. Burada aslında bu projenin koruma fonksiyonuyla da tanışmış oluyoruz. Örneğin “East Side Gallery” (Doğu Yakası Galerisi), Berlin Duvarı’nın 1316 metresine 21 ülkeden gelen 118 sanatçının çizdiği 106 motiften oluşan eşsiz bir koleksiyon. New York’ta 2014 yılında başlayan ve çatılardaki büyük su tanklarına yapılan çizimlerden oluşan “The Water Tank Project” (Su Tankı Projesi), Firnhaber’in gösterdiği bir diğer örnekti. 2012 yılından beri İstanbul’da devam eden Mural İstanbul Festivali‘nin çalışmalarını da bulmak mümkün. Sokak sanatının anlık gerçekleşen ve şehirle birlikte devam eden kendine özgü yapısını vurgulamak için eserlerden bazıları GIF haline çevrilmiş.
Tarih Projesi’ne ilk örnek, 1540’larda başlayan koleksiyonla geçmişten günümüze bir yolculuk imkanı sunan Britanya Sanatı’nın 500 Yılı ile Tate Müzesi’nden. Türkiye’de ise Masumiyet Müzesi‘nin benzer bir yapısı olduğunu görüyoruz.
Bu yeni teknoloji, Firnhaber’ın deyimiyle “insanlar kültür ve sanat hakkında düşünmüyorken bile onlara ulaşabilme” şansı tanıyor. Bir mobil uygulama yaratmak başlı başına zor bir işken Google’ın teknolojisiyle ortaklar birleştiğinde ortaya fikirler, hikayeler, sergiler çıkıyor.
“Küçük ekran”ı “büyük ekran”a taşıyan Chromecast, telefon ya da tabletlerdeki en sevdiğimiz uygulamaları televizyonlara, iyi ses sistemlerine aktarmamızı sağlıyor. Cultural Institute’un bir diğer amacı da insanlara bir kişisel asistan gibi hizmet etmek. Sanat konusunda insanların ilgisini tetiklemek ve ulaşmalarına yardımcı olmak istiyorlar.
Harikalar Projesi, henüz İstanbul’a gelmemiş, ama örnek istersek bir tık ile Endonezya‘ya gidebiliyoruz. Bu proje için Unesco ile birlikte çalışan Cultural Institute, belgelemenin yanı sıra koruma işlevi de görüyor.
Görsel; Bigumigu