10 yıl boyunca reklam ajanslarında çalışan Berat Pekmezci’nin Instagram veya tumblr hesabına denk geldiğiniz zaman hayatınızın bir döneminden, güzel bir anınızla karşılaşmış izlenimine kapılıyorsunuz. 2016 yılında ajans yolculuğu sonlandırarak serbest çalışmaya başlayan Berat Pekmezci; çizgi roman, grafik roman, resimli roman gibi görsel hikaye odaklı projelerde yer alıyor ve kitap kapakları çizmekten büyük keyif alıyor. Ancak bunların yanında kedisi Miró’nun hayatındaki önemli değişiklikleri (1, 2) veya Otostopçunun Galaksi Rehberi, Batman, Adventure Time gibi popüler kültürün efsanelerini de gününü zenginleştirmek için görselleştiriyor. Eğer Berat’ın sevdiği şeylerden birini siz de seviyorsanız, Berat’la üzerine saatlerce konuşabileceğiniz konular olduğu izlemini veriyor.
Berat Pekmezci‘nin yayınlanmış iki grafik romanı Emanet Şehir (2014), Uzak Şehir (2015); iki de resimli romanı Otel Paranoya (2017), Palto (Mayıs 2017) var. Bunlara ek olarak yeni kitap fikirleri de sürekli olarak gündemde kalırken ağırlıklı olarak çizgi roman, yetişkin veya çocuk resimli kitapları ve kitap kapakları çiziyor. Durum böyle olunca da Berat’ın işleriyle en sık karşılaşabileceğiniz yer kitabevleri oluyor.
Günlük rutini içerisinde en çok kedisinin karnını kaşımayı ve dış hatlar gidiş terminalinde olmayı seviyor. Çizgi romanlara ve çevresinde şekillenen kültürle bir olan Berat Pekmezci bu dünya içinde kitap sırtlarına takıntılıyken tasarımcı gözüyle de futbol takımlarının formaları da apayrı bir tutku olarak yer alıyor hayatında. Biz de Berat Pekmezciyle bu farklı dinamikleri ve gününün farklı renkleri üzerine konuştuk.
Çizgi roman ve grafik roman gibi kurgusal alana ağırlık vermeni tetikleyen olay nedir? Çocukluk hayalini gerçeğe dönüştürmek mi yoksa büyüdükçe artan bir tutku mu?
Berat: Çizgi roman kendimi bildim bileli hayatımda oldu. Hem okur olarak yıllardır çeşitli yayınları takip ediyorum hem de çizer olmam için gereken gazı çizgi romanlardan alıyorum. Çizgi roman çizmeye başlamam ise Dumankara‘da çizme fırsatımın oluşmasıyla gerçekleşti. Uzun süre reklam ajanslarında sanat yönetmeni olarak çalıştım ve ancak fırsat buldukça çizebiliyordum. Dumankara ile başlayan, devamında Emanet Şehir ve Uzak Şehir grafik romanlarını çizdiğim süreçte hayatta asıl yapmam gereken işin bu olduğundan emin oldum.
Oldukça gergin, polisiye ve aksiyon temalı işlerinin yanında çocuksu mutluluklar ve neşelerin peşinde koşan işlerin de var. Berat’ın hayatını ele alsan hangi öğelere, dokulara sahip olurdu?
Berat: Sürekli aynı tür şeyler çizmeyi sevmiyorum. O yüzden farklı dünyalara geçiş yapmak iyi geliyor.
Şimdiye kadar çizdiğim çizgi romanlar daha karanlık dönem hikayeleri ve polisiyelerdi. Bunlar da uzun zamanda tamamlanan projeler olduğu için aralarda 180 derece dönüp Regular Show çizmek iyi geliyor mesela. Kendi hayatımda da dışardan sert ve suratsız olarak görünüyorum ama o esnada muhtemelen içimden nerde Snorlax bulurum diye düşünüyorumdur.
Kitap kapağı tasarlarken nasıl bir yol izliyorsun? Spoiler vermeden hikayeye karşı bir heyecan yaratmak için dikkat ettiğin püf noktalar var mı?
Berat: Aslında kitap kapağı çalışmalarının çok sıkıcı bir işleyişi var. Genellikle editörün, yayın yönetmeninin vs. aklında bir şeyler vardır ve onları çizmeni beklerler. Ama daha serbest kaldığımda kapağın rafta dikkat çekmesi, kitabın içeriğiyle ilgili görsel bir özet geçmek gibi görevlerin yanın da bir obje olarak da kitabın okuyucu tarafından değer görmesi için çalışıyorum. Yine bu serbestlikte çalışırken ilk bakışta farkedilmeyen ama kitabı bitirince anlam kazanan küçük detaylar eklemeyi de severim.
Bir tarafta Rick & Morty, Adventure Time, Otostopçunun Galaksi Rehberi gibi yapımlar ve yarattığı dünyalar dururken diğer tarafta ise futbol ve takımların formalarına olan sevgin var. İkisinin ortasında yer almak gündelik hayatta ilginç olaylara sebep oluyor mu?
Berat: Farklı hobilere sahip olmak sevdiğin şeylerden sıkılmanı engelliyor. Geçiş yapabiliyorsun kafa dağıtmak için. Ama ikisini bir araya getirmek garip oluyor bazen. Statta maçın başlamasını beklerken çizgi roman okuduğumda yanımda çekirdek çitleyen adama garip geliyor tabi. Ama dışarıya kapalı olduğum için çok fark etmiyor bana.
En sevdiğin üç futbol takımı forması hangileri? Ne hangi sebeplerle seviyorsun? Takım mı yoksa tasarım mı?
Berat: İngiltere 2010 ve 2012 deplasman formaları, ve Fenerbahçe’nin 2003-04 Sezonu Lacivert forması en sevdiğim üç forma. Günlük hayatta da sık sık giyerim bu üçünü. Umbro’nun 2009-2012 arası yaptığı nerdeyse bütün formaları çok severim. O dönem çok iyi bir yönetim vizyonları ve tasarımcıları vardı. Bu sayede sokakta da giymeye uygun sade tasarımları formalar ürettiler. Takımlardan bağımsız olarak formaları tasarımları yüzünden seviyorum. Fenerbahçeli olmama rağmen Galatasaray’a kötü forma yapıldığında çoğu Galatasaraylıdan daha fazla sinirleniyorum mesela.
Senin için özel bir anlamı olan işin var mı? Hikayesini paylaşır mısın?
Berat: İlk çizgi romanım Emanet Şehir’i çizerken çok şey yaşadım ve öğrendim. Kendimi disipline sokmamı ve çizgimi oturtmamı sağladı. Bu yüzden bendeki yeri her zaman ayrı olacak.
İşlerini beğendiğin takip etmemizi önerebileceğin sanatçılar var mı?
Berat: Çizgi romancılardan bahsedecek olursam eğer Rafael Grampa, Frederik Peeters, Adrian Tomine, Luke Pearson’ı takip edin derim.
Görsel: Berat Pekmezci