Web Summit 2020’nin 2. gününde etsiz sebze tabanlı burgerler üreten Impossible Foods CEO’su Patrick O. Brown ile bir basın toplantısına katılmıştık. Marka hakkında ilginç bilgiler edindiğimiz bu toplantı sonrasında 3. günde Impossible Foods özel oturumuyla karşınızdayız. “Is a meat free world impossible?” isimli bu oturum markanın hedeflerine bakarken hayvancılığın dünya için oluşturduğu tehdidi de detaylı bir biçimde ele alıyor.
Dünyanın en yıkıcı teknolojisi
Impossible Foods, Stanford Üniversitesi’nde biyokimya alanında çalışan Prof. Patrick O. Brown’ın kendi kendine “Dünya için, çevre için ne yapabilirim?” demesiyle doğmuş bir fikir… Brown’a göre yaşadığımız çevresel krizde 2 büyük tehdit var: 1. Hızlı iklim değişikliği 2. Bioçeşitlilikteki çöküş. Bu iki tehdit de ortak bir etmenle bağlantılı: Hayvancılık.
Brown’a göre durum şu: “Gıda üretimi için hayvanların kullanımı insanlık tarihindeki gelmiş geçmiş en yıkıcı teknoloji.” Bu nedenle hayvancılığın acilen, hızla gitmesi gerekiyor. Fosil yakıtlardan bile daha zararlı, diyor Brown. Ancak büyük bir endüstri olduğundan hayvancılık karşıtı o kadar büyük bir önlem, bilinç yok. Kaldı ki insanlardan temel yemek alışkanlıklarını değiştirmelerini talep etmek çok mümkün değil; devletler de buna yönelik bir önlem almıyor, kısa vadede de almayacak.
İnek ve sığırların şu an dünyadaki biyokütlenin (memeli, sürüngen ve amfibiyen) 10 katı kadar arttığını söyleyen Brown, geviş getiren hayvanlarla bir sorunu olmadığını ama doğayı da ineklerle kaplamamız gerekmediğini söylüyor. Amazon ormanlarını hayvancılığın kullanımına açmak için yakmanın dünya için nasıl daha iyi bir şey olarak görülebileceğini anlamadığını belirten Brown, eti hayatımızdan çıkardığımızda arazi ayak izimizi %80 oranında azaltabileceğimizi söylüyor, biyoçeşitliliği 15 yıl önceki seviyeye döndürebileceğimizi, çöküşü 1/3 oranında durdurabileceğimizi belirtiyor. Aynı şekilde atmosfere salınan metan gazının %44’ünün hayvancılık kaynaklığı olduğunu ve hayvancılık durdurulduğunda, 9 yıllık bir yarılanma ömrü olan bu gazın yok olarak iklim değişikliği anlamında zamanda geriye gidebileceğimizi de açıklıyor.
İşte tüm bu nedenlerden ötürü Impossible Foods doğuyor. İnsanları et yemekten vazgeçirmeden hayvancılığı yok edecek bir ürün sunmak amacıyla! Bugüne kadar pişirildiğinde et gibi davranan bir sebze-temelli ürün yok, etin pişerken ortaya çıkardığı aroma patlamasını taklit edebilen olmamış. Daha önce et ikame ürünler sunan firmaların korkunç ve lezzetsiz ürünler ortaya koyduklarını belirten Brown; burada kullanılan teknolojilerin yanlış olduğunu, Impossible Foods’un işe biyokimya düzeyinden bakarak yepyeni, piyasada benzeri olmayan bir ürün ve lezzet sunduğunu açıklıyor.
Etin yerini alacak bilim
Marka, gıdadan ziyade bilime odaklı bir marka. Arkasında biyokimya ve biyomedikal üzerine kapsamlı çalışmalar ve AR-GE faaliyetleri var. Bu gerekli zira et yerine geçecek bir ürün sunacaksanız, ete lezzetini verenin, eti et yapanın ne olduğunu moleküler düzeyde, kimyasal sistemleriyle anlamanız gerekli. Impossible Foods da bunu başarmış, başarmakla kalmamış, eti ayırt edilemeyecek düzeyde, hatta daha iyi taklit eden bir ürün ortaya koyabilmiş.
Impossible Foods, eti sebze-temelli olarak yeniden yaratmak için uğraşıyor. Ürünün doğasında zaten ete göre daha sağlıklı faydalar var: Düşük kolesterol, hayvansal gıdalardaki bakteri, hormon ve antibiyotiklerin olmaması gibi… Bunun ötesinde istendiğinde daha düşük kalorili, daha az yağlı seçenekler üretilmesi, lezzet adına geliştirmeler yapılması ve ürünün etin ikamesi değil, üstün formu haline getirilmesi de mümkün.
Markanın 2035 hedefi, etin yerini tamamen almak. Bunu başaracaklarına da inanıyor çünkü Brown “Et için oyun bitti aslında ama henüz farkında değiller.” diyecek kadar kendine ve ürününe güveniyor. Et kadar lezzetli ama etten daha iyi bir ürün olarak, insanların bir kere bu ürünü denerlerse bir daha ete dönmeyeceklerine inanıyor.
Şimdilik ürün gamında sığır kıyma ve bundan üretilen burgerler, sosisler var. Ancak görünüş ve lezzet olarak etten farksız bir ürünle gelmek amacıyla tüm kas yani biftek üzerindeki çalışmalar sürüyor. Fakat ABD özelinde satılan etin yarıdan fazlası kıyma(Türkiye’de bu oranın daha daha fazla olduğunu sanıyorum), dolayısıyla sadece bu alanda bile etin yerine geçmek et sektörü için ekonomik olarak felaket demek. Brown’ın istediği de bu zaten: Et sektörüne sorun yaratmak.
Lansman için dünyaca ünlü şeflerle çalışıldı
Impossible Foods şu an ABD’deki süpermarketlerde bulunsa da lansman için şık restoranları seçmiş. Aralarında Michelin yıldızlı şeflerin de bulunduğu bir grup şefe ürün tanıtıldığında tepkiler hep olumlu olmuş. Et üzerine yoğunlaşan şefler bile ürüne bayılmış ve tariflerinde kullanmak istemiş. Süpermarket yerine restoranlarının seçilme sebebi de bu. Yüzlerce raf ürünü arasında kaybolmak yerine ürününü seven şeflerin doğrudan ürününü kullandığı ve lezzet arayan insanlara sunduğu bir lansman yolu gerçekten de daha mantıklı.
Bir de not düşelim buraya, konuyla ilgilenenler için… Brown, akıllı bir insan. Anlattığı şeyi tutkulu ve ikna edici bir biçimde anlatıyor. Vejeteryanların vicdana oynayan argümanları yerine dünyadan, çevreden bahsediyor ve söylediklerini bilimsel verilerle destekliyor. Et yiyenle değil; et üretenle savaşması et tüketimini azaltmak adına doğru bir yer. Nitekim, misyonu ve nihai amacı benzer de olsa Impossible Foods PETA gibi kuruluşlarla yan yana durmuyor. PETA ile süregiden tartışmalarının detaylarını buradan okuyabilirsiniz. Impossible Foods 2035 hedefine ulaşır mı bilinmez ama bu konuda bir fark yaratıyor olduğu ve konunun konuşulmasını sağladığı kesin. Türkiye’ye gelirse denemeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
Görsel: Web Summit – Impossible Foods