Sabah uyanıyoruz Instagram’a veya TikTok’a şöyle bir göz gezdirelim diyoruz. Ve bingo! Daha güne bile tam olarak başlamamışken dünyayla ilk temasımız mucizevi güneş lekesi karşıtı kreme, en az 2 beden ince gösteren tayta veya ‘ölmeden önce mutlaka denenmesi gereken’ o meşhur kahvaltıcıdan iştah açıcı görsellerle oluyor. Yani içine uyandığımız dünya bize daha ilk dakikadan ‘Hadi bunu da satın al! Daha çok satın al!’ diyor.
Bu bilgiler zaten tüketim toplumunun tanımı olduğu için elbette hiçbirimiz için duyulmamış şeyler değil. Ancak bizim için yeni olan şey, tüm bu tüketim çılgınlığının içinden -üstelik hiç de beklemediğimiz Z kuşağı ve altından- yükselen tüketim farkındalığı yani dünyada bilinen adıyla ‘Underconsumption Core’ özellikle TikTok üzerinden viral şekilde yayılıyor.
@biancaspirit Is this considered underconsumption core lol i never took them off my phone since the day i bought it #underconsumption #iphonecase #excusemeineedyourhelp #relatable #iphone13mini
@neiloconnellx The cool people are calling it #underconsumption core #running #runningoutfit #ootd
Daha Az Tüketmek Ama Nasıl?
Bigumigu’da geçtiğimiz haftalarda bahsettiğimiz daha iddiasız, daha sade ve sakin olmanın kişisel bir statü sembolü olabileceğini ifade eden ‘Demure’ trendini hatırlayanlar olacaktır. İşte Underconsumption Core bir bakıma bunun sosyal medyadaki yansıması gibi. Öyle ki bu az tüketme akımı kervanına katılanlar alışveriş alışkanlıklarını değiştiriyor, aylık abonelik ödemesi yaptıkları platformları gözden geçiriyor, ikinci el mağazalara yöneliyor ve evde yemek pişirmeye ağırlık veriyor. Özellikle TikTok’da bu konuya dair pek çok içeriğe rastlamak mümkün. 20-25 yaş arası gençlerin sıfır atık temalı yemekler pişirmesi, kıyafetlerini dönüştürmesi ve ufak düzenlemelerle yaşam alanlarından daha çok verim almaları doğal olarak daha geniş kitlelere de ilham veriyor.
Sosyal medyaya şöyle bir göz gezdirince yeni ve geçici bir trend gibi görünen Underconsumption Core, aslında sürdürülebilirlik için yapılması gereken -biraz da geç kalınmış- bir kitlesel hareket olarak dikkat çekiyor. Özellikle de ortalama bir Avrupalının senede tam 20 ton materyal tükettiğine dair korkunç veriyi hesaba katınca…
‘Kendini’ de Daha Bilinçli Tüket
Bu akımın bizlere söylemeye çalıştığı bir diğer şey ise şu: Elindeki finansal kaynakları daha az tüketmeye dikkat ederken, aynı özeni kendini tüketirken de göstermek
Z kuşağının taşıdığı mental sağlık hassasiyeti ve deyim yerindeyse yaptığı öz şefkat devrimi hepimizin malumu. İşte Underconsumption Core akımı aslında bu alanı da sahipleniyor. Örneğin bazı gençler artık günlük sosyal medya / ekran maruziyetlerini kısıtlamak, internet verisi kullanımlarını azaltmak ve dikkatlerini aşırı uyaran faktöründen korumak için internetsiz telefonları tercih ediyorlar.
Zamandan yönetiminden, mental sağlığa; ilişkilerden gündelik tüketim alışkanlıklarına kadar pek çok alana yansıyan bu akımın, Google aramalarında %1150’lik bir sıçrama yapan gelip geçici bir trend mi yoksa Z kuşağının başlattığı bir tüketim devrimi mi olduğunu ise zaman gösterecek.
Türkiye’ye baktığımızda da az tüketme akımına ‘deinfluencing’ bağlamında dokunan birçok isim var. Örneğin aynı anda onlarca influencer bir ürünün lansmanı için aynı metinlerle aynı postları paylaşırken, Şeyda Erdoğan gibi cesur güzellik influencerları aynı ürünün olumsuz yönleri hakkında konuşarak kullanıcılarına tüketim bilinci aşılayabiliyor. Yine kullanıcıya el emeği ile üretmenin, dönüştürmenin, yeniden kullanmanın ve daha az tüketmenin güzelliğini geçiren Keçiperver (Havvanur Kösem) ve sürdürülebililik konusunu yıllardır çok iyi sahiplenen Türk İşi Minimalizm (Hale Acun Aydın) da bu akımın en iyi lokal temsilcileri arasında yer alıyorlar.
Görsel: TikTok