Video oyunları dünyası kendi içinde bir ekosistem ve bu dünyanın dinamikleri fiziksel dünyada bulunan her detaydan beslenerek zenginleşebiliyor. Basmakalıp disiplinlere bağlı kalmadan çok disiplinli çalışarak her çevrel faktörden ilham alabiliyor. Keza hikaye anlatıcılığı ve kurgu gibi günümüzde özellikle girişimcilik alanında trend haline gelen kelimeler rol yapma oyunları ve video oyunları içerisinde uzun yıllardır varlığını sürdürüyordu. Anlatılan hikayenin kuvveti ve etkisi nasıl bir sunum sırasında dinleyicileri etkilemeyi başarıyorsa, video oyunları da oyuncuyu yarattığı etkileşimli dünya içinde aynı derecede etkileyerek iz bırakabiliyor.
2012 yapımı Papo & Yo da hikaye anlatıcılığı ve kurguyu gerçek dünyadan topladığı minik detaylarla süsleyerek oyuncuyu hikayenin devamını görmesi için teşvik eden örnek bir yapım. Bireysel olarak oyunun yaklaşık yarısını geride bıraktım ve bir oyuncu olarak tecrübelerimle oyunun neyi iyi neyi kötü yaptığına değineceğim.
Papo & Yo, Ağustos 2012’de PlayStation 3, Windows, Mac OS X ve Linux sistemlerine yayınlanmış bir platform, bulmaca oyunu. Bir çocuğu canlandırdığımız oyun, çocuksu hayal gücüyle bazı engelleri aşmamızı ve bulmacaları çözerek gizemli kızın peşinden gitmemizi sağlıyor. Bu sırada kimi zaman bazı kesitlerle babamıza dair anılar hatırlıyoruz. Diğer yanda da dev bir canavar dostumuz var ve bulmacaları çözmemize fiziksel gücüyle yardımcı oluyor.
Oyunun kötü yönüne bir cümlede değinerek kurguladığı başarılı atmosfere geçmek istiyorum. Papo & Yo, oyun mekanikleri olarak çağın gerisinde bir oyun. Zıplama, çevreyle etkileşim, çevrel faktörler gibi birçok noktada oyun sınıfta kalıyor. Fakat çıtır çerez, kafa dağıtmalık bir oyun olarak algılandığında tüm bu engeller görmezden gelinip kurguya ve hikayeye kendinizi bırakabiliyorsunuz.
Oyunun elinde iki büyük koz var. Distopik, modern, steampunk gibi uç kurguları değil pek alışık olmadığımız Latin Amerika atmosferini kendine maya olarak seçiyor. Ve Latin Amerika’nın enerjik, yerel ve dostane havası oyunu bir anda sarıveriyor. Rio de Janerio’nun dev çözünürlüklü hızlandırılmış videosunda gördüğümüz, şehrin kutu kutu yerleşmiş balık istifi evleri oyuna da yansıyor.
Eser Sahibi; INTI
Papo & Yo’da çevreye bakarak, detayları inceleyerek ilerlemeye devam ederken bir anda karşımıza devasa bir graffiti çıkıyor. Size doğru bakan detaylarla dolu bu devasa duvarı görünce “Ne kadar güzelmiş.” diye düşünürken aslında bunların oyun mekanikleriyle zerre alakadar olmadığını fark ediyorsunuz. Çoğunlukla onlarla etkileşime geçip oyundaki kilit noktalarda kullanmıyorsunuz. Fakat çevrenizi öylesine renklendiriyor ki her birini seyretmekten de kendinizi alıkoyamıyorsunuz.
Oyunun sunduğu dünyanın ne kadar akıcı olduğunu düşünürken minik bir hareket, tüm kurguyu çok daha etkileyici hale getiriyor. O hareket de oyuncunun Papo & Yo ile çıktığı yolculuk boyunca gördüğü murallerin çoğunun Brezilya (Rio de Janerio), Şili (Valparaiso ve Santiago) gibi Latin Amerika ülkelerinde gerçekten de bulunması. Sokaklardan alınan murallara oyunda yer vermek için eser sahiplerinden izin alındığını da ekleyelim.
Şimdi yazının ilk paragrafında bahsettiğim hikaye anlatıcılığı ve kitle üzerinde iz bırakma konusunu tekrar gözden geçirdiğimizde, bu oyunun başarısını da kanıtlamış oluyoruz.
Eser; chercanpunk, Eser Sahibi; charquipunk
Papo & Yo Ekran Görüntüsü
Eser; invierno, Eser Sahibi; La Robot de Madera Stgo Under Crew
Papo & Yo Ekran Görüntüsü
Eser; departamental, Eser Sahibi; La Robot de Madera Stgo Under Crew
Papo & Yo Ekran Görüntüsü
Papo & Yo Ekran Görüntüsü
Papo & Yo Ekran Görüntüsü
Papo & Yo Ekran Görüntüsü