Müzik ve ses teknolojileri üzerine eğitim alan ve doktora seviye çıkan Bruno Zamborlin, enstrümanların doğasını ve teknolojik olanakları gözlemleyerek kendi içinde önermeler üretmeye başlamış. Müziğin oluşumu, üretim şekli ve kullanılan enstrümanların yapısı incelendiğinde her adımın ve aracın nasıl kullanılacağı konusunda belirli kurallar bulunuyor. Örneğin piyano çalmak istediğinizde dik oturup kollarınızı belirli bir açıyla hareket ettirmelisiniz. Veya trompet üflerken nefes ve diyafram arasındaki bağ mutlaka kurulmalı ve korunmalıdır.
Tüm geleneksel enstrümanların belirli kalıpları ve duruşları vardır. Onlarla iletişime geçmek için de enstrümanların şartlarına uymak gerekir. Ancak siz o adımları takip ederseniz enstrüman da sizinle konuşmaya ikna olur. Onlarla anladığı dilden konuşmak ve onların istediği şekilde üretmek gerekir. Çünkü talep edilen sesler ancak böyle ortaya çıkar.
Akustik ve harmonik enstrümanlara baktığımızda bu kulların dışına çıkılamadığı rahatça görülebiliyor. Fakat müzikteki bu değişim de zaman içinde teknolojiyle mümkün hale gelebiliyor. Teknoloji denince akla hemen uzay çağı ve uçan arabalar gelmesin, çok daha basit bir ekipman bu değişimde öncü oluyor,
Turntable.
Enstrümanın dinamiklerine doğrudan müdahale ederek onun çalışma biçimini değiştiren araçların ilk örnekleri arasındadır Turntable.
Sample kesmek, stratch atmak veya iki deck arasında geciş yapabilmek en bilinen örnekler arasında yer alıyor. Elektro gitarlarda kullanılan distortion (bozulma) efekti de tesadüf eseri ortaya çıkan bir değişimdir. Gitardan gelen bozuk sesler başta kötü ve hatalı algılanırken şu anda rock müzik başta olmak üzere sevilen ve kullanılan bir ses efektidir.
Vardığımız nokta ise dün
Better Living Through Minecraft oturumunda da gördüğümüz hack kavramına açılıyor. Turntable veya distortion efekti gibi değişimler müziğin hack’lenmesini ve kullanım alanının yeniden çizilmesini sağlıyor. Yani müziği mevcut kalıplarından ayırarak farklı bir noktaya yönelmesini sağlıyor. Bu bağlamda müzisyenin sınırlarını zorlamak enstrümanı başkalaştırıp yeni bir forma sokmasını sağlayabilir mi?
Bruno Zamborlin, tüm bu felsefenin üzerine kurduğu dünyada yeni ve bambaşka bir enstrüman yaratıyor.
Mogees ismini verdiği bu tasarım bulunduğu zemini ve hareketi algılayarak zeminde oluşan titreşimlerle farklı tınılar yaratıyor. Demir para büyüklüğündeki Mogees’i anlamak ve yapılabilecekleri değerlendirmek sözlü olarak biraz zorlayıcı ve sağ kulak memesini sol elle baş hizasının üzerinden tutmaya benzetiyor. Bu nedenle Zamborlin, çalışmasının geçmişini ve geleceğini Kickstarter’dan bugüne videolarla açıklıyor.
Akıllı telefon bağlantısıyla çalışan fakat akıllı telefonun ekran, kontrol ve donanım gibi olanaklarını kullanmak istemeyen Mogees, işi olabildiğince basit tutuyor. Herhangi bir zeminde, önceden belirlediğiniz aralık, nota dizilimi, tını gibi düzenlemelerle müzik üretmeyi sağlıyor. Midi klavyeye benzeyen bir sisteme sahip olan fakat detayına inildiğinde farklılaşan bu ürünün kullanım alanı ise herhangi bir düzlemde her titreşim.
Bir jonglörle birlikte çalışan ve sanatçıdan bir performans sergilemesini isteyen Zamborlin, müziğin kendi kendine oluşumu ve geleneksel sınırları terk edilini gözlemliyor.
Şu anda Kicksterter destekçilerine ürünlerine hazırlayan Mogees, yaz ortasında küresel pazara hizmet vermeyi ve çocuklardan müzisyenlere herkesin kullanmasını amaçlıyor.
Görsel; Bigumigu