Apple’ın Türkiye’deki üçüncü ve aynı zamanda ilk sokak mağazası olma özelliği taşıyan Bağdat Caddesi üzerindeki mağazası bugün (22 Ekim) açılıyor. Dış cephesi açılışa kadar Murat Palta’nın renkli eseriyle süslenen iki katlı mağaza; açık, ferah ve dinamik mekan tasarımıyla sokağın hareketli ruhunu mağazanın içine taşıyor. Marka, yeni mağaza ile birlikte hem açılışı kutluyor hem de İstanbul’un yaratıcı zihinlerine saygı duruşu niteliğinde Perspektif İstanbul adlı altı haftalık bir Today at Apple programının lansmanını yapıyor.
Şehrin yaratıcı zihinlerini Perspektif İstanbul programında
Apple’ın ATÖLYE ile birlikte gerçekleştirdiği Perspektif İstanbul adlı Today at Apple programının lansmanı dün gerçekleşti. 20 yerel sanatçının katılımıyla oluşan seri yaratıcılığı, teknolojiyi, kültürü performanslarla ve atölyelerle bir araya getiriyor. 22 Ekim ila 5 Aralık tarihlerinde gerçekleşecek program kimi zaman Bağdat Caddesi’ndeki mağazada düzenlenen programlarla kimi zaman ise çevrim içi etkinliklerle desteklenecek.
Today at Apple ve ATÖLYE, Perspektif İstanbul programı ile sanatın farklı alanlarında yaratıcılığı keşfetmeye odaklanıyor. Şehri onurlandırmaya, keşfetmeye ve yaratıcı akışkanlığı geliştirmeye açık Perspektif İstanbul programı hakkında detaylı bilgiye bu bağlantılardan ulaşabilirsiniz.
Mekanla bütünleşen AR deneyimi mağazanın açılışını kutluyor
Ağaçlarla dolu bahçede başlayan etkinlik, Today at Apple atölye çalışmalarına ev sahipliği de yapan forum alanında programda yer alan sanatçıların söyleyişileriyle devam etti. Sanatın farklı dallarında keşfe çıkıldığı bu sohbetin ardından artırılmış gerçeklik ile desteklenen bir deneyim yaratıcıları Tin Nguyen, Edward Cutting ve Oğuz Öner projelerini anlattı ve ziyaretçilerin deneyimine sundu.
New York merkezli sanatçılar Tin&Ed (Tin Nguyen ve Edward Cutting) Bağdat Caddesi’ndeki mağazanın açılışını kutlamak için artırılmış gerçeklik ile desteklenen bir deneyim sunuyor. New York’ta yaşayan Avustralyalı sanatçılar Tin&Ed, fiziksel ve dijital alandaki sınırları ortadan kaldıran deneyimsel tasarımlarıyla birleştirici bir deneyim sunuyor.
Şimdiye kadar Sidney’den Şangay’a, New York’tan Cape Town’a kadar farklı şehirlerde kurulumlar gerçekleştiren ikilinin sıradaki durağı Apple’ın Bağdat Caddesi’ndeki mağazasıyla Türkiye oluyor. Perspektif İstanbul programına katılan tüm sanatçılardan ilhamla oluşturulan arkaik vazolar, geçmişe ait bir kültürü bugünün teknolojisiyle birleştiriyor.
LiDAR tarayıcısına sahip iPad Pro ve iPhone modelleriyle deneyimlenebilen seramik objeler, fiziksel dünyayı dijital alanla bir araya getiriyor. Ebru sanatından esinlenen seramik objelerin her biri ses tasarımcısı Oğuz Öner tarafından özel olarak hazırlanmış sesli deneyimle birleşiyor. Perspektif İstanbul’a katılan birçok farklı sanatçının da dahil olduğu bu özel deneyim, mağazaya farklı bir görünüm katmasının yanı sıra ziyaretçilerin farklı bir deneyim yaşamasının önünü açıyor.
Dün gerçekleşen Today at Apple programı lansmanında Tin Nguyen, Edward Cutting ve Oğuz Öner ile konuşma fırsatı yakaladık. Onlara mağaza ile bütünleşen AR deneyimi ve bu deneyimi geliştirme sürecini sorduk. Keyifli okumalar!
Ebru sanatından esinlenilen seramik objeleri AR olarak görebiliyor
Yalçın Pembecioğlu: Koleksiyonda kaç parça bulunuyor? Eserlerin yaratımında esin kaynağınız neresi oldu?
Tin Nguyen: Apple’ın Bağdat Caddesi’ndeki mağazasının açılışı için özel olarak hazırlanmış AR deneyiminde 17 farklı vazo bulunuyor. Dijital yerleştirme, Today at Apple programına katılan sanatçılardan ilham alıyor ve onların yaratıcılığını kutluyor.
Edward Cutting: Sanatçıların vazolar üzerinde yer alan illüstrasyonları hazırlaması için onları farklı sorular yönelttik. Aldığımız geri dönüşlerle birlikte AR deneyiminin merkezini oluşturan vazolar ortaya çıktı.
Yalçın Pembecioğlu: AR ile çalışırken kullanabileceğiniz sonsuz farklı malzeme ve alan bulunuyor. Bir proje üzerinde çalışırken hangi malzemeleri ya da unsurları kullanacağınıza nasıl karar veriyorsunuz? Bu projede seramiği seçme nedeniniz neydi?
Tin Nguyen: Seramik sanatının kendisine ve beslenmiş olduğu tarihe her zaman ilgi duyuyoruz. Tarihin en eski sanat alanlarından biri olan seramik, insanlık tarihi ile ilgili birçok ipucunu barındırıyor, bu durum da bizi heyecanlandırıyor.
Seramiğin temelinde Çin ve Japonya bulunuyor olsa da dünyanın farklı bölgelerinde bu metaryel farklı şekillerde ve işlevlerde hep kullanılmış, farklı kültürlerle harmanlanmış. Biz de geçmişimizde seramik sanatıyla ilgilendik, çeşitli çalışmalar yaptık. Bu projemizde de bu kültürü teknolojiyle harmanladık.
Edward Cutting: Her ne kadar çalıştığımız alan fiziksel olarak seramik yapmaya göre farklı olsa da benzerlikler içeriyor. Eserin şekillenmesi, kıvrımları dijital bir alanda olsa dahi aynı hissi uyandırıyor. Her bir vazonun yandan görünümü sanatçılarının yüzlerinin profilini yansıtıyor. Ebru sanatından ilham alan illüstrasyonlarla bu vazolar renkleniyor.
Yalçın Pembecioğlu: Ebru sanatını daha önceden duymuşuydunuz ya da bu konu üzerinde ilk defa mı çalışma fırsatı yakalıyorsunuz?
Tin Nguyen: Ebru sanatı tekniği açısından kültürel tarih ile birçok noktadan bağlantı kuruyor. Aslında bu sanat da kökeni Uzak Doğu’ya dayanan kağıttan modellemeye benziyor. Bu teknik yıllar içinde İpek Yolu üzerinden İran’a ve Anadolu’ya geçiyor. Bu noktadan da Avrupa’ya dağılıyor.
Renklerin birbirleriyle uyum içinde iç içe geçmesi, sudaki renklerin ve desenlerin hareketliliği bize ebru sanatının bu proje için oldukça uygun olduğunu hissettirdi. Geçmişi nedeniyle küreselliği olan ama aynı zamanda bölgesel etkilerin de hissedildiği ebru sanatı kendimizi ifade etmek için bize güzel bir yol açtı.
Edward Cutting: Bu deneyimi fiziksel alandan dijital bir dünyaya taşımak, dokuları desenleri vazoların üzerine aktarmak farklı zorlukları yanında getiriyor. Bunu başarmak için iPad üzerinde modelleme yaparken akışkanlığa odaklandık. Ebru sanatındaki su yerine bu akışkanlığı kullandık. Ebru sanatının zengin ve çeşitli dokusunu artırılmış gerçeklik deneyimine aktardık.
Ebru sanatının içinde barındırdığı akışkanlığa vurgu yapan sesler
Yalçın Pembecioğlu: Oğuz sen bu artırılmış gerçeklik sergisine nasıl bir dokunuş yaptın?
Oğuz Öner: Kendimi bir ses dokuyucusu (sound weaver) olarak tanımlıyorum. Ses ve mekan ilişkisini işitsel algı üzerinden araştırıyorum. İnsanların mekanların seslerini nasıl algıladığının üzerine yoğunlaşıyorum. Bu projede de görsel olduğu kadar işitsel bir deneyim de sunuyoruz. Ebru sanatının yurt dışındaki algılanışı üzerinden bir yaklaşım bulunuyor. Projenin Perspektif İstanbul programındaki sanatçılarla beslenen katılımcı tarafı AR düzlemine taşınarak ilgi çekici bir çalışma ortaya çıkarıyor.
Yapının hangi dokuda olduğu, o dokunun yaratacağı işitsel his, tarihsel geçmiş, sesi oluşturmada ve enstrümanları belirlememde yol gösterici oluyor. Ebru sanatının sufizmle de bağlantısı bulunuyor. Tarihsel geçmişine bakarsak bu sanat bölgemizde sufizimden izler taşıyor. Benzer dönemlerde icra edilmiş. Dolayısıyla bu işin meditatif bir yansıması da var. Bu sesleri oluştururken aynı zamanda bu meditatif duyguya, ebru sanatının içinde barındırdığı akışkanlığa odaklanarak enstrümanları seçtim ve sesleri oluşturdum. Dinleyiciyi içine çekecek ve onu sarmalayacak çalışmalar gerçekleştirdim.
Her vazo için farklı sesler hazırladım. Vazoların şekillerine desenlerine ve boyutlarına göre kentin dokusundan da ilham alan sesler oluşturdum. Geçmişten ilham alan ve geçmişteki enstrümanları günümüze uyarladım.
Yalçın Pembecioğlu: AR işlerinde sanat eserinin tasarımı oldukça önemli ancak bununla birlikte eserlerin gerçek ortamda konumlandırması da aynı derecede önem içeriyor. Apple’ın Bağdat Caddesi’ndeki mağazasında kurulumu yaparken nelere dikkat ettiğiniz. Bu mekanı bir tuval olarak kullanmak sizin için nasıl bir deneyimdi?
Tin Nguyen: Mekanın kendisi zaten oldukça ilgi çekici ve güzel bir iç tasarıma sahip. Biz de işlerimizde eserlerimizin mekanla bütünleşmesine dikkat ediyoruz. Vazolar mağazanın forum alanındaki oturma alanlarının üzerine konumlandırılıyor. Ziyaretçiler bu mekanın etrafında LiDAR destekli iPadleri ve iPhone’larıyla gezerken kulaklıkla sesi de deneyimleyebiliyor. Vazolar siz kameranızı tuttuğunuz anda beliriyor ve bu sırada başka bir ziyaretçi bu alanda gezinti yapıp koltuklara oturabiliyor. Aslında tam anlamıyla fiziksel alanı dijital alanla kesiştiriyoruz.
Edward Cutting: Projeyi AR ile gerçekleştirmiş olmamızın eğlenceli tarafı da bu aslında. İnsanlar bu oturaklarda oturmak istediklerinde ya da bu alanda hareket ettiklerinde ister istemez bir vazoyu kıracakmış hissine kapılıyorlar. İnsanların bu eserlerle farklı şekilde etkileşime girmesi aslında tam olarak istediğimiz bir şeydi.
Görsel: Bigumigu, Apple