Bu yazıyı yazarken 2. sezonun 5. bölümü olan sezon finalinin fragmanı düşüyor önüme. 3 günde dizinin yayınlanan tüm bölümlerini izledim. Her sezon 5 bölümden oluşuyor. Süresi ise TV dizisine oranla kısa. İlk bölüm 15 dakika mesela. Daha sonra rayına oturuyor zaman ve 30-40 dakikalık bölümler seyrediyoruz. Dizinin ilk bölümünün 15 dakika olması, diziye şans verme adına önemli bir unsur. S1F1R B1R‘in, izlenme sayısı ve yarattığı etkileşime baktığımızda da gerçekten ilgili bir kitle tarafından takip edildiğini anlayabiliyoruz. Milyonu aşkın izleyicisi var (Mesela 30 Ocak 2017 itibariyle ilk bölümü 4.078.409 kere görüntülenmiş. Son bölüm olan 2. sezon 4. bölüm ise 2.845.113 kere görüntülenmiş durumda.) Her bölüm sonrası, YouTube’da yazılan sayısız bölüm yorumu da cabası.
Dizinin yönetmenliğini Kadri Beran Taşkın üstleniyor. Savaş, Cio -evet, yazıldığı gibi okunuyor- Özgür, Burak, Seyit, Cihan… Her karakter bambaşka bir dünya. Fakat hepsinin yolu aynı yerde kesişiyor. Dizi, Hürriyet Mahallesi’nde geçiyor. Bu mahalleye komşu oluyoruz. Dizide çok sayıda olayla karşılaşıyoruz, iç içe geçmiş kaotik bir katmanlı yapı söz konusu. Suçun ve zalimliğin yükseldiği bu mahallede yaşananlar bir grup arkadaşın intikam yemini etmesine sebep oluyor. Haksızlıkla savaşmak adına güç birliğine inanıyorlar ve önce mahallede ardından da tüm Adana’yı etkisi altına alacak şekilde nam salmaya başlıyorlar. Fakat suç sisteminin başındakiler bu duruma hiç iyi gözle bakmıyorlar ve işler yokuş aşağı bir şekilde devam ediyor. Dizide kan ve kurşun eksik olmuyor. Diziyi izlerken farklı duygulara savruluyor insan. Kendime “Gerçekten de hayatın kendisi bu kadar acımasız mı?” diye sormadan edemiyorum.
YouTube sayfasında yayınlanan röportajda Cio karakterine hayat veren Cihangir Ceyhan’ın da deyimiyle dizide gayrimeşru bir dünya anlatılıyor. Yer altından sesler geliyor. Kulak kabartıyorum. Fısıltılar çığlığa dönüşüyor. İzlerken artık olayların içerisindeyim. Diziye başladıktan sonra artık karakterlerle gerçekten “tanışık” oluyorum. Hangi karakterin nasıl tepki verebileceğini önceden kestirebiliyorum. Ama bir anda beklemediğim bir yerden de vurulmak an meselesi.
Dizide kullanılan müzikler Esat Bargun ve Mert Bargun’a ait. Diziye özel üretilen müzikler, dizinin kimliğini de oluşturuyor. Arabesk, Arap ve rap ezgileri birleşiyor. Sahneler ilerlerken müzik adeta dalgalanıyor. Müzikle birlikte uyum içerisinde ilerleyen dizinin karanlık tarafı ön planda. Fakat hiç beklemediğiniz anlarda mizahi durumlar ortaya çıkabiliyor. Dizideki bu dengeleme oldukça önemli. Ayrıca kurgusal olarak baktığımız zaman sahneler arası geçişlerde kimi zaman Adana’ya özgü lezzetler –kebap vb.- kimi zaman Adana sokaklarındaki çocuklar yer alıyor. Hızlı geçişler arasında gülümsetici bir etkisi var bu görüntülerin. Kültürlerinden kopmuyorlar. Tam tersine Adana’ya karşı bir saygı duruşu bu. Şu noktaya da değinmekte fayda var: Dizi sokağı anlattığı için argo ifadeler de kullanılıyor. Bu dizinin doğası gereği olması gereken bir durum zaten. Eğreti durmayan bir şekilde karşımızdalar. Diziye olan ilginin temel sebeplerinden birisi de, internetin özgürleştirdiği bir içerik döneminde oluşumuz olmalı. Argo kullanımı gibi noktalar izleyiciyi çekmek için önemli unsurlar.
Yönetmen Kadri Beran Taşkın, Anadolu Üniversitesi’nde Sinema ve TV eğitimi almış. Onunla aynı fakülteli olunca daha da ilgim artıyor çalışmaya. Dizinin senaryo ekibi “??__?//01??” kod adıyla geçiyor. Yani senaryonun üreticileri açıklanmıyor. Tüm ekiple yapılan röportajdan anladığımız üzere zamanı gelince senarist de kendini açıklayacakmış. Röportajdan da anladığımız üzere işe inanmış ve çalışkan bir ekip var karşımızda.
Diziyi izlediğiniz zaman profesyonelce işlenmiş sahneler görüyorsunuz. Elbette belli noktalarda aksaklıklar ve sorunlar ortaya çıkabiliyor fakat genele baktığımız zaman görüntü kalitesi gayet iyi. 2. sezonda daha da net bir görüntü kalitesiyle farkını görebiliyoruz. Profesyonellik daha da artıyor. İnternet dünyasından görüldüğü üzere gerçekten de çok sevilen bir ekip ve dizi. Böylesine bir hayran kitlesi oluşturabilmek oldukça önemli. Bu kitle kulaktan kulağa yayılarak büyüyen büyük bir izleyici kitlesi. Hele ki bu dizi TV’de yayınlanmamış ve sadece internete özgü bir diziyken. Aslında bu bizim kalıplaşmış bir görüşümüz mü? Televizyon, popülerleşmenin en önemli araçlarından birisi, evet. Fakat bu internet dizisinin popülerleşmesi internetin kendi doğasıyla da alakalı olabilir mi? İnternetin popülerleştirme etkisi TV’yi geçer mi bilinmez fakat S1F1R B1R için işler yolunda gibi görünüyor. Facebook, Twitter ve Instagram hesaplarında binlerce takipçisi bulunuyor.
Adeta gerçek hayatın içerisine bir kamera yerleştirilmiş. Biz de yaşanan tüm olaylara şahit oluyoruz. Mekanlar gerçek. İnsanlar gerçek. Mahalle gerçek. Gerçek insanlar tarafından çekilen bir diziyle karşı karşıyayız. Aslında bu türdeki dizilere karşı pek ilgili birisi değilim fakat ben S1F1R B1R’i sevdim. S1F1R B1R’in YouTube sayfasını ziyaret edin. Çok geride kaldığınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Kısa bir zaman ayırarak siz de dizinin takipçisi olabilirsiniz. Şimdiden iyi seyirler!
Adana sokakları, dizinin merkezini oluşturuyor.
Karanlıkta yürümek mi? Peki ya karanlıkta yaşayanlara ne diyorsunuz?
Motor üzerinde cesur hareketler.
Yer altından sesler duyuyoruz ama gökyüzüne de bakmayı ihmal etmiyoruz. Uçan uçurtmalar ve ümitler var gökyüzünde.
Görseller: YouTube