P&G Türkiye‘nin yeni ofisini sadece büyük bir şirketin daha yeni ve daha modern bir binaya taşınması olarak tanımlamak yetersiz olur. P&G, insanların ve iş yapışın hızla değiştiği bir çağda, sadece ofisini değil, çalışma anlayışını da evrimleştirerek yeni nesil bir şirket olabilmek için önemli bir hamle yaptı. Yeni P&G Tütkiye ofisini şirketin Türkiye ve Kafkaslar Markalar Direktörü Taygun Günay‘la birlikte gezdik ve hem P&G’yi hem de her yeni jenerasyonda değişip farklılaşan çalışma alışkanlıklarını konuştuk.
Taygun Günay (P&G Türkiye ve Yalçın Pembecioğlu (Bigumigu), fotoğraf: Bigumigu
Aile Bakım ve Güzellik ve Kişisel Bakım olmak üzere iki ayrı kategoride içlerinde Ace, Alo, Ariel, Braun, Duracell, Fairy, Prima, Oral-b, Rejoice, Ipana, Orkid, Gillette, Max Factor, Head & Shoulders, Olay, Pantene, Koleston markalarının bulunduğu dev şirket P&G Türkiye bu yıl 30’uncu yılını kutluyor. Yeni ofise geçişin de bu önemli tarihe denk gelmesinin sembolik anlamları da olmuş; şirketin eski genel müdürleri özel bir ön-açılış töreniyle bir araya getirilip onurlandırılmış.
Yeni ofise geçiş sürecinde uluslararası mimarlık firması Gensler ile birlikte çalışılmış. Tabii ilk aklıma takılan, acaba Gensler’e tasarım brief’inin nasıl verildiği. Taygun Günay, brief aşamasından önce şirket içinde 2 yıla varan önemli bir araştırma yapıldığını ve yeni ofisin brief’inin de bu araştırma sonucunda ortaya çıktığını söylüyor. Böylece artık yeni ofislerde sıkça gördüğüm birçok detayın arkaplanında P&G Türkiye çalışanlarının kendi görüşlerinin olduğunu anlıyorum. Bu araştırma sürecinde şirket içinde bir “ofis dönüşüm” ekibi kurulmuş ve tüm çalışanların yeni ofisle ilgili her türlü fikir ve geribildiriminin alındığına emin olunmuş.
Şirket geçtiğimiz 15 yıl boyunca adresi olan binada 9 kata yayılmış bir yapıdan yeni ofisle birlikte yatay bir yapıya geçiş yaptı. Bu yapıda ilk dikkat çeken nokta her birimin açık olması, toplantı odaları dışında kapalı alanların bulunmaması. Şirkette marka takımları kendi gruplarıyla kendi alanlarında oturuyorlar ama önemli iki farkla; tüm grup alanları açık ve masalar kişisel değil. Evet, doğru okudunuz, P&G Türkiye ofisinde bir çalışan artık her sabah kendi grup alanında dilediği ya da boş bulduğu masaya oturarak çalışıyor. Bunun takım içinde iletişimi güçlendireceğini tahmin etmek zor değil.
P&G Türkiye çalışanlarının %80’i Y jenerasyonunun bir üyesi. Belki de bunun bir sonucu olarak tamamen açık ofis yapısı kolayca kabul olmuş görünüyor. Koridorda ilerlerken bir köşede direktörlerin odalarını görmeyi bekliyorum fakat Taygun Bey beni şaşırtıyor; direktörler de artık odalarda değiller! Şirketin iç iletişimdeki bu inanılmaz erişim kolaylığının ilk büyük yansıması şirket içi e-postalarda görülmüş. Ofis içinde küçük konular hızla ve kolayca birebir iletişimle çözülebildiği için ofis içi yazışmalar %50 oranında azalmış. Sadece bu verinin bile bir beyaz yakalının hayatında ne kadar önemli bir değişiklik yaratacağını tahmin edebilirsiniz.
Ana çalışma aşanları dışındaki en önemli değişiklik toplantı odalarında gerçekleştirilmiş. Ofiste her bölgede bol bol toplantı yapacak yer var. Kapalı odaların kapı üstlerinde alışveriş merkezi otoparklarından tanıdığımız ışıklar var, dolu toplantı odasının üstünde kırmızı bir ışık yanıyor. Böylece plansız ve acil bir görüşme için oda ararken kısa bir bakışla nereye geçebileceğinize kolayca karar veriyorsunuz. Kapalı odalar dışında yarı kapalı çalışma ve toplantı alanları da her türlü görüşme ve geçici çalışma alanı olarak farklı amaçlara hizmet etmek için tasarlanmış. Örneğin bir alanda yüksekliği ayarlanabilen masalar bulunuyor. Yeni trendlerden ayakta çalışma fırsatı bu sayede masasından kalkmadan uzun süre çalışmak zorunda kalan kişilere sunulabiliyor. Toplantı odalarında dikkatimi çeken bir başka yenilikse, çok küçük odalar. Sadece iki kişinin görüşmesine izin veren, sunum için yine büyük ekran da buluna bu odalar da 2 yıllık araştırmada talep edilen konulardan biriymiş. Şirket içinde birçok konunun 2 kişilik toplantılarda çözüldüğü farkedilmiş ve bu odalar böylece tasarlanmış.
Yeni yapıda üst düzey çalışanlarında alışkanlıkları değişiyor. Ofiste yine açık bir alanda her sabah düzenlenen liderlik kurulu toplantısı adeta bir gayrı resmi yönetim kurulu toplantısı gibi geçiyor. Takım çalışanları tarihleri uzun süreçlerde belirlenmiş yönetim toplantıları yerine her sabah bir araya geldikleri için de birçok konu günlük süreçte paylaşılabiliyor üst yönetim kademesinin kendi içinde.
Görüşmemizin sonuna doğru konu P&G’nin ofis ve çalışma hayatından, pazarlama iletişimi konusuna geliyor doğal olarak. Taygun Bey’e yaratıcılık konusunda küresel markalar arasında öncü bir rolü olan P&G’nin Türkiye ekibi olarak yaptıkları yeni çalışmaları soruyorum. Markanın Olimpik Oyunlar sponsorluğu çerçevesinde 2012’de başladığı anne iletişiminin bugün geldiği noktada Türkiye’de nasıl yeni projelere evrildiğini anlatıyor Markalar Direktörü. Türkiye’deki Olimpik Anneler konseptiyle nasıl tüm Türkiye’ye yayılan bir çerçevede sporun çocuklar odağında yaygınlaştırılması için çalıştıklarını anlattı. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi işbirliğinde hayata geçirilen Olimpik Anneler projesinin çıkış noktası sonuçları biraz üzücü olan 2015 yılına ait bir araştırma; Türkiye’de 10 çocuktan sadece 2’i bilinçli bir şekilde spor yapıyor. TMOK ve P&G de bu oranı artırmak için olimpikanneler.com projesi başlatılmış.
Daha güncel ve yaratıcı işlerden de örnekler veriyor konuşmamızda Taygun Günay. P&G Türkiye’nin “dışa odaklı grup” adlı proje grubunun önerisiyle hayata geçen bir proje bu. P&G markalarından Gillette bu hafta Polonya’da yapılacak 2017 League of Legends Intel Extreme Masters Dünya Şampiyonası’na sponsor olmuştu, ayrıca ünlü e-spor oyuncusu Enrique “xPeke” Cedeño da Gillette’in yeni marka elçisi olarak duyuruldu. Gillette bu şampiyonada takımlara ve izlemeye gelen destekçilere ilginç bir fırsat sunuyor: 3B baskı teknolojisiyle markanın RZR MKR adlı tasarım stüdyosunda kişiselleştirebilecekleri özel Gillette tıraş makineleri.
P&G Türkiye yeni ofisiyle mevcut çalışanlarının mutluluğunu ve performansını artırmak istiyor. Bir yandan da büyük şirketlerin artık güçlerini ve verimliliklerini koruyabilmeleri için eskisine göre daha esnek olmaları gerektiğini kavramış bir şekilde kendisini yeni nesil çalışanlara hazırlıyor. Yeni ofisin çalışan memnuniyeti ya da performansa doğrudan etkisini ölçmek belki zaman alacak, ancak bu hamleyle P&G Türkiye, yeni nesil bir ofis anlayışıyla şimdiden kendisini potansiyel yeni kaynağı gözünde yükselen teknoloji şirketlerinin yanında konumlandırabilecek.
Görseller: P&G Türkiye ve Bigumigu